Akıllı Daum

Bence, Fenerbahçe’de başarılı olan Alman hoca değil, yönetim kurulu. Bu kadroyu yönetmek için Türkiye’de çok iyi bir teknik adam olmak gerekmez.

ŞU Daum enteresan adam. Takımın orta sahasını (Avrupa Kupaları dahil) 14 maçta bir kişiye emanet eden kendisi. Sezon başı ‘Bu Marco’yu satalım, yerine başka bir adam alalım’ diyen kendisi. Transferlerde istediği futbolcuları aldıran kendisi. Şampiyonlar Ligi’nden Fenerbahçe’yi eleten kendisi. Fenerbahçe takımının kadrosunu frenleyip, balataları yakan kendisi. Şimdi ‘Fenerbahçe iyi oynamaya başladı, çünkü doğruyu buldu’ diyenlere de kızan kendisi.

Allah var, futbolu biraz bilen akıl hocalarının hemen hemen hepsi, şu anki kadroyu sezon başında söylüyordu.

Fener’in rakibi yok

Daum
, bu kadroyu 13. maçta zorla çıkardı. Çünkü çok yöneticisi de, bu kadro için dışardakilerden fazla içeride konuşuyordu! Fenerbahçe’nin bu futbolu oynaması başarı değil. Çünkü bu kadroyu kuran yönetim. Bence, F.Bahçe’de başarılı olan Daum değil, yönetim kurulu. Bu kadroyu yönetmek için Türkiye’de çok iyi bir teknik adam olmak gerekmez. Şimdi merakla bekliyorum ve izliyorum. Daum akıllı adam. Şu pozisyonda ara gazı vererek, yönetimi tahrik ediyor.

Aklınca ‘giderim’ mesajı veriyor. Ben Fenerbahçe yönetiminde olsam, şu aşamada Daum ile uzun vadeli anlaşma yapmam. Beklerim. Hatta yıl sonunda şu an çalıştığı paranın yarısını vererek, seve seve Fener’i çalıştırmasını sağlarım.

Yalnız tek şartla Daum’un istediği parayı veririm. Zaten bu kadro Daum’suz da Türkiye ligini alır. Çünkü rakibi yok. Alsın UEFA Kupası’nı. Versinler istediği parayı. Ne demişler, ‘Bul karayı al parayı...’

İstersen olmaz

Statlardaki o ufak ama ufak olduğu kadar da tehlikeli ve yöneticiler tarafından beslenen vampirler ayıklandıktan sonra, hakiki seyirci statlara çok daha fazla gelecektir. Bu serseri ve kan emici grubu yaratan yöneticiler, şimdi artık onlara hakim olamıyor. Öyle bir beslediler ki, iş onları aştı. Çünkü o vampirler şimdi sahiplerine doğru diş bilemeye başladılar. Ama o sahipleri de ‘kurtar bizi baba’ diye devlete sarıldılar.

Bunu bizzat Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e toplantıda söylemişler. Arkadaşlar, stadın içinden bahsederken, dışarıyı unutuyoruz.

Geçen hafta Fenerbahçe- Diyarbakır maçına beraber gittiğim Otel Müdürü arkadaşımın stat dışında cebinden 800 milyonunu, diğer cebinden de 850 milyon lira değerindeki cep telefonunu çaldılar. Yani bir maçı 1 milyar 700 milyona izlemiş oldu.

Gittiğim bütün maçlarda bu dolandırıcı mafyası stat çevresinde cirit atıyor. Polis istesin. Bakın özellikle istesin diyorum. Bir tane hırsızlık olayı olmaz. Devlet devletliğini stadın içinde de dışında da hissettirmeli.

Tavuk meselesi!

Tavuk konusunda bir cümle sarfettim. Bir kısım üretici, sazan balığı gibi yakaladı. Astılar, kestiler, doğradılar ama sonradan mahkemeye veremediler. Veremezler de. Çünkü ben onlar daha sağlıklı üretim yapsınlar, Türk insanına daha faydalı olsunlar diye bir şeye parmak bastım. Aralarından bir tek Banvit kuruluşu seviyeli, düzgün, aklıbaşında açıklama gönderdi.

İşin daha enteresan tarafı, bu olayların alevlendiği günlerde. Tüketici temsilcisi sıfatlı birini konuşurken gördüm. Kulaklarıma inanamadım. Benim için isim kullanmadan, ‘Üreticilerin bu şahsı mahkemeye vermesi gerekir’ diye bağırarak zıplıyordu! Ve hiç durmadan konuşuyordu, (İleride mutlaka politikaya atılacaktır) zannettim ki, üretici temsilcisi. Vah ki, vah bizim gibi tüketicilere. Zaten yanmışız.

Bozacının şahidi şıracı!

BU yazıyı aslında çok uzun yazabilirdim. Fakat kısaltacağım. Ana hatlarıyla size aktaracağım. Futbolumuz kötüye gidiyor. Bu bir gerçek. Bunun baş sebeplerinden biri de, hakem grubu. Onları düzeltmediğiniz müddetçe hiçbir yere varamazsınız. Siz istediğiniz kadar mükemmel araba alın, şoför acemiyse devirir. Çünkü futbolun başında da direksiyonda hakem var.

Burada kuvvetler ayrılığı prensibini savundum. Ama hiçbir gün, hiçbir kimse bu grubu parçalayamadı. Hep bozacının şahidi şıracı oldu.

Bakınız... Mustafa Çulcu pazar günü bir maç yönetti ve çok düşük puan aldı.

Aslında bu haftaya kadar çok hakemin de o kadar düşük puan alması gerekiyordu.

Eğer bu olay geçtiğimiz yıl olsaydı, Mustafa Çulcu’nun (Faal Hakemler Derneği Başkanı) gözlemcisi, MHK Başkanı’nı arardı ve ‘Saygıdeğer başkanım, Çulcu’ya kaç puan vermeliyim’ derdi.

Yavaş yavaş düzelecek

Dönün bakın geriye. Çulcu veya diğer belli başlı hakemlerin maçlarına aynı gözlemciler kaçar defa gitmişler. Yavaş yavaş olaylar düzelecek. Ama tenkit ederken ne yapmak lazım. Onları söyleyelim.

1- Futbolcu ve gözlemci eğitimi aynen futbolcu eğitimi gibi Futbol Federasyonu Eğitim Dairesi tarafından yapılmalı.

2- Hakem ve gözlemci tayinini ayrı kurullar yapmalı. Hakem ve gözlemci klasmanını yapan gruplar verilmeli. Şu anda gözlemci tayin edenler, yalnız tayin yapıyorlar. Ne eğitimini yaptırabiliyorlar, ne de onların kadrolanmasını.

3- Bir tek şeye karşıydım, MHK’nin tayin edilmesine. Federasyon Başkanın namuslu, işe karışmayan, dürüst adam olursa tamam. Ya olmazsa!.. O zaman şahıs artısına veya eksisine bakılmaksızın, otomatiğe bağlanıp seçimle gelseydi daha iyi olmaz mıydı. Ama maalesef, biz henüz demokrasi kavramını tam anlayamadık. Demokrasiden anladığımız tek şey var. Hep bana, rab bana.

İmam-cemaat

DEL Bosque’nin Beşiktaş’taki şu ana kadarki görütntüsü başarısız. Eğer yerli bir teknik adam bu durumda olsaydı, çoktan kellesi uçmuştu. Ben Del Bosque’nin bu yönünü konuşmayacağım. Adam geldiği birinci günden itibaren dedi ki, ‘Kardeşim beni hakemler konusunda konuşturamazsınız. Biz görevimizi yapacağız’ hatta döndü, kendi yöneticilerine dedi ki, ‘Beyler siz hakemlerden bu kadar dert yanarsanız, futbolcuları yanlış yönlendirirsiniz. Onlara malzeme verirseniz, iyilik yapmazsınız.’

Adam, Bükreş’te kendi futbolcuları hakemin üzerine yüklenmişken, gitti onları ayırdı ve hakemin elini sıktı. Soyunma odasında konuştuğu cümleler enteresan, ‘Siz 90 dakika maçta ne yaptınız ki, iki dakikalık süre için bu kadar itiraz ediyorsunuz. Sizin yüzünüzden hayatımda ilk defa bir hakemden özür diledim’

Ama dönüyorsunuz Türkiye’ye. Emre pazar akşamı yaptığı penaltıdan sonra hala konuşabiliyor. Ama Beşiktaş’ta öyle bir imam var ki, (yönetim), cemaat ne yapsın (Emre).
Yazarın Tüm Yazıları