Aleviler-Aczmendiler ya da elmalar ve çürük armutlar

TÜRK kamuoyunun Aczmendi tarikatını yakından tanıması, 1996 yılı sonunda bu tarikatın lideri Müslüm Gündüz’ün evine polis ve basının ortaklaşa gerçekleştirdiği operasyonla oldu.

Aczmendiler’in en çok dikkat çeken yönleri, tarikat mensuplarının uzun sakal, ellerinde asa, sarık, şalvar ve cüppeden oluşan garip giyim tarzları.

Sıkça güvenlik birimlerinin takibatına uğruyorlar, adli kovuşturmaya muhatap oluyorlar, hatta bazı önemli günlerde büyük şehirlerde topluca yürümeleri polis tarafından engelleniyor.

Aczmendiler, devletin resmi belgelerinde irticai tehdit kapsamında köktendinci bir grup olarak görülüyorlar.

ALEVİLER İLE ACZMENDİLER’İ KIYASLAMAK

Aczmendiler, geçenlerde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’nun gazetecilere verdiği bir iftar yemeğinde Aleviler ile ilgili yaptığı bir açıklama vesilesiyle bir kez daha gündeme geldiler.

Prof. Bardakoğlu, Aleviler’le ilgili bir soruyu yanıtlarken, şöyle konuştu:

‘Aleviler, İslam’ın bir alt grubudur. İslam’daki alt grupların taleplerine göre hizmet oluşturduğumuz takdirde, bunun getireceği sorunları da göze almak gerekir. Nakşilik, Kadirilik gibi birçok alt grup var. Bizim görevimiz dinin ortak bilgisini vermektir. Bunun dışındaki farklılıkları insanların kendi tercihlerine bırakmanız gerekiyor. Böyle olursa, iki gün sonra Aczmendiler talep getirdikleri takdirde ne olur?’

Görüleceği gibi, Prof. Bardakoğlu, başında bulunduğu kuruluşun neden Aleviler’e ayrı hizmet götüremeyeceğini gerekçelendirmeye çalışırken, Aleviler ile Aczmendiler arasında kıyas yapmaktadır.

ALEVİLER RENCİDE OLDU

Diyanet İşleri Başkanı’nın bu sözleri, aslında pek çok açıdan irdelenebilir. Örneğin, zaten Sünnilik mezhebi içinde yer alan Nakşibendilik ve Kadirilik tarikatları ile Sünniliğin yelpazesi dışında kalan Aleviliğin aynı kategori içinde değerlendirilmesi problemli bir bakışı yansıtıyor.

Bektaşiliğin pekálá bir tarikat olarak görülebileceği; ama Aleviliğin tarikat kategorisine sokulamayacağı söylenebilir. Bu gibi meselelerin tartışması ayrıca yapılabilir.

Asıl düşündürücü olan, Prof. Bardakoğlu’nun, müritlerinin sayısı son derece sınırlı olan, marjinal bir köktendinci grup ile Türkiye’de nüfusun azımsanmayacak bir kesimini oluşturan, milyonlarca Alevi’yi kıyaslama yoluna gitmesidir.

Diyanet İşleri Başkanı’nın bu benzetmesinin son derece rencide edici bulunduğu, Alevi kuruluşların yaptığı tepki dolu açıklamalardan da görülebilir.

Prof. Bardakoğlu, bu sözleriyle, Sünnilik anlayışına göre yapılanmış Diyanet’in kendilerine ayrımcılık yaptığı yolunda Alevi vatandaşlarımızda zaten var olan yerleşik kanaati, korkarız daha da derinleştirmiş olabilir.

ALEVİLER’İ KUŞATA ANLAYIŞ

Muhtemelen pek çok Alevi vatandaşımız, bu açıklamayı Sünni kesimin bir bölümünün derin bilinçaltında yatmakta olan bir bakışın dışavurumu gibi algılamıştır.

Oysa Prof. Bardakoğlu, bundan bir süre önce Hürriyet’e verdiği bir mülakatta (7 Ekim 2004) Aleviler’le ilgili önemli bir çıkış yaparak şöyle demişti:

‘Alevilik, İslam içinde kalan, kültürel öğelerin daha belirgin olduğu bir alt yorum ve anlayıştır. Şii mezheptir; ama Alevilik daha çok bizim Anadolu’nun coğrafyasına ait bir kültürel eğilimdir. Diyanet’in bir kamu kurumu olarak Alevi kardeşlerimizi de kuşatan bir din anlatımı, din tanıtımı yapması gerekir. Zaten öyle de yapıyoruz.’

Diyanet’in Alevi kardeşlerimizi de kuşatan nasıl bir din anlatımı geliştirdiği henüz açıklık kazanmış gibi gözükmüyor.

Ama şu nokta yeteri kadar açık: Aleviler’i Aczmendiler’le karşılaştırabilen bir bakışın, bu kardeşlerimizi kuşatan bir anlayışla bağdaştığını söyleyebilmek güçtür.
Yazarın Tüm Yazıları