Ankara, Bush zaferinden mutsuz değil

ABD Büyükelçiliği rezidansı, önceki sabah Ankara’da Amerika’daki başkanlık seçimiyle yakından ilgilenen bir cemaati ağırlıyordu.

Büyükelçi Eric Edelman’ın seçim sonuçlarını izlemek üzere düzenlediği ve sabah 07.00’de başlayan kahvaltıda yabancı büyükelçiler, dış politika uzmanı akademisyenler, gazeteciler, işadamları, Dışişleri mensupları ağırlıktaydı.

Genelkurmay’ı bir tümgeneral temsil ediyordu.

Az sayıda da olsa bazı Türk konukların Kerry-Edwards yazılı kokartlardan taktıkları dikkat çekti. Saat 07.30 sularında Kerry’nin seçilebilmesi için ancak bir mucizenin gerektiği anlaşılmıştı.

Konuklarla tek tek ilgilenen ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın sonucu memnuniyetle karşıladığı tahmin edilebilirdi.

Bush’un zaferi, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin dış politika danışmanı olarak Beyaz Saray’da görev yaptıktan sonra Ankara’ya gönderilen Eric Edelman’ın yerini koruması anlamına geliyordu.

KERRY KAZANSA NE OLURDU?

Başkanlık seçimini hangi adayın kazanması Türkiye için daha iyi olurdu?

George Bush’un başkanlıktaki ilk 4 yılı, hukuku hiçe sayan dayatmacı tutumu sonucu uluslararası ilişkiler sisteminin ağır hasar aldığı, ABD’nin uluslararası toplumla güven bağlarının çürüdüğü, dünyanın huzurunun iyice kaçtığı bir dönem olarak tarihe geçecek.

Demokrat adayın seçilmesi, ABD’nin uluslararası camia ile ilişkilerinde yeni bir başlangıç yapmasını sağlayarak, Bush döneminde ortaya çıkan güvensizliğin aşılmasına yardımcı olabilirdi.

Kerry’nin uluslararası sistemin yeniden yerli yerine oturtulması yönünde atacağı adımlar, hem ABD-Avrupa ilişkilerine hem de Türkiye’nin bulunduğu coğrafyaya kısmi bir yumuşama getirebilirdi. Daha huzurlu bir dünyada, Türkiye de kendisini daha rahat bir zeminde hissedebilirdi.

Böyle bir genel rahatlamanın Bush yönetimi altında yaşanıp yaşanmayacağı bu aşamada bilinmiyor. Başkan Bush’tan yeni dönem için bazı değişim işaretleri gelse de bütün dünyayı kaplamış olan olumsuz psikolojinin aşılabilmesi kolay değil.

BUSH’UN TÜRKİYE SİCİLİNİ UNUTMAYALIM

Unutmayalım ki, Bush yönetimi, muhtelif baskı yöntemleriyle Türkiye’yi Irak macerasına sürüklemek isteyen, TBMM’nin 1 Mart tezkeresini reddetmesi nedeniyle Türkiye’yi cezalandıran, 4 Temmuz’da Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçiren bir idarenin adıdır.

Ve Irak’ta yarattığı kaosla, Türkiye’yi daha uzun yıllar yanı başındaki büyük bir belirsizlikle yan yana yaşamak durumunda bırakmıştır.

Türk-ABD ilişkileri, sonradan karşılıklı olarak atılan bütün adımlara, verilen sıkı demeçlere karşılık hálá kırılgan bir dönemden geçmektedir.

Yeni dönemde Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin iyi gidip gitmeyeceğini görmek için öncelikle Bush yönetiminin eski dönemin üslubundan ve hatalarından kendini ne ölçüde arındırabileceğini görmek gerekiyor.

ANKARA’DA ÜSTÜ ÖRTÜLÜ MEMNUNİYET

Bunun dışında, Ankara’daki resmi çevrelerde tanıdık kadrolarla yola devam edilecek olması nedeniyle tümüyle pragmatizmden kaynaklanan bir rahatlamanın olduğu söylenebilir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Bush arasında yakın bir çalışma ilişkisinin kurulmuş olması, Bush’un Türkiye’nin jeopolitik önemini iyi kavrayan bir başkan olarak görülmesi, bu çevrelerde yeni dönemin artıları arasında gösteriliyor.

Ancak, Irak’ın yeni dönemde de Türk-ABD ilişkilerindeki en önemli kırılma hattını oluşturacağı söylenebilir.

Başkan Bush’un Iraklı Kürtlerin hedefleriyle, Türkiye’nin Irak’a ilişkin beklentileri arasındaki hassas dengede nerede duracağı, yeni dönemin en önemli sorusudur.

Dengenin özellikle Kerkük’te Kürtlere doğru kayması, ilişkileri 1 Mart’tan daha sıkıntılı bir durumun içine sokabilir.
Yazarın Tüm Yazıları