AB Raporları nasıl okunmalı

 2004 Düzenli İlerleme Raporu
 Türkiye’nin Üyeliği Perspektifinden Kaynaklanan Hususlar
 Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararı

Haberin Devamı

Avrupa Birliği Komisyonu, 6 Ekim tarihinde Türkiye ile ilgili üç ayrı belge yayımladı.

 

Bunlardan birincisi, açıklanması öncesinde en çok merak yaratan "Tavsiye Kararı". İkincisi, geçen bir yıl içinde Türkiye'deki ekonomik ve siyasi gelişmelerin değerlendirildiği "İlerleme Raporu". Üçüncü belgede ise Türkiye'nin tam üye olmasının olası sonuçlarının değerlendirildiği "Etki Raporu" yer alıyor.

 

Bunlar arasında özellikle birinci ve ikinci belgeler büyük önem taşıyor. Ancak,AB Komisyonu'nun Türkiye'ye bakışını tam olarak görebilmek ve yaklaşan müzakere süreci döneminde Türkiye'yi nelerin beklediğini anlayabilmek için her üç raporu da birlikte değerlendirmekte yarar var.

Haberin Devamı

Üstelik her üç raporda biraz sonra açıklayacağımız gibi önemli tematik örtüşmeler de var. Dolayısıyla, bu raporların birbirlerini tamamladıklarını ve bir bütün oluşturduklarını söyleyebiliriz.

 

TAVSİYE RAPORU

 

Birinci belge, "Türkiye'nin Katılıma Doğru İlerleyişine İlişkin Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararı" adını taşıyor.

AB Komisyonu, bu belge ile AB Konseyi'nin 2002 aralık ayında yapılan Kopenhag Zirvesi'nde kendisine vermiş olduğu "Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerinin başlatılabilmesi için gerekli siyasi ölçütleri karşılayıp karşılamadığını incelemesi" yolundaki talimatını yerine getirmiş oluyor.

Komisyon, Konsey'e yaptığı tavsiyede, Türkiye'nin öngörülen koşulları karşıladığını ve müzakerelerin artık başlatılabileceği yolundaki olumlu kanaatini belirtiyor.

 

AB'NİN STRATEJİK BAKIŞI

 

Bununla birlikte, tavsiye metninde Türkiye'nin tam üye olarak birliğe katılmasının sağlayacağı katkı ve kazançlara ilişkin önemli değerlendirmeler de yer alıyor.

Bu değerlendirmelerde, AB açısından ekonomik çıkarların yanı sıra stratejik ve güvenlik mülahazalarının da önemli bir yer tuttuğunu, bu çerçevede Türkiye'nin "rol modeli" konumuna atıf yapıldığını görüyoruz.     

Haberin Devamı

      

Keza, “AB'ye uzanan enerji koridorlarının güvence altına alınması” da yine altı çizilerek önemli bir faktör olarak sıralanıyor.

İlginçtir ki, benzer mülahazalar üçüncü belge olan ve Türkiye’nin Üyeliği Perspektifinden Kaynaklanan Hususlar” adını taşıyan Etki Raporu'nda da karşımıza çıkıyor.

 

Etki Raporu'nda, Türkiye'nin tam üyeliğinin AB açısından Akdeniz, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya'ya dönük yaratacağı sonuçlar anlatılıyor, AB'nin de bu coğrafyalarda önemli bir "oyuncu" haline geleceği vurgulanıyor.

Tavsiye kararı, aynı zamanda AB'nin tam üyelik müzakerelerinde Türkiye için uygulayacağı üç ayaklı ana stratejinin kurgusunu da açıklıyor.

Haberin Devamı

 

TAM ÜYELİK MÜZAKERELERİNİN YÖNTEMİNİ ANLAMAK İÇİN

 

Türk karar vericilerinde ve kamuoyunda rahatsızlık yaratan müzakere yöntemine ilişkin olumsuzluklar bu belgede yer alıyor. Bu çerçevede özellikle bu belgenin "Katılım Müzakerelerinin Yürütülmesine İlişkin Göstergeler" alt başlıklı 5. bölümünü dikkatli okumakta yarar var.

Örneğin, Türkiye için serbest dolaşım hakkının kalıcı olarak sınırlanabileceğine ilişkin paragraf bu bölümde yer alıyor.

Bu bölümde müzakere yöntemine ilişkin rahatsızlık yaratan iki konu daha var. Bunlardan birincisi, tam üyelik müzakerelerinde her biri tek tek açılıp kapatılması gereken bölümlerin (chapters) nasıl ele alınacağına ilişkin yöntemden kaynaklanıyor.

Haberin Devamı

 

Tam üye olabilmek için 31 başlığın da kapatılması, yani Türkiye'nin AB müktesebatına 31 bölümünün tümünde kendini AB kurallarına uyarlaması gerekiyor.

 

Türkiye'den önceki adayların müzakere sürecinde bölümlerin "kapatılması" için gerekli belli eşiklerin (yasa değişikliği ve tatmin edici uygulama şeklinde) tamamlanması yükümlülüğü,Türkiye için -bazı başlıklarda- hem bölümün "açılması" hem de "kapatılması" için bir ön koşul haline getiriliyor.

 

İŞLEYEN BİR PAZAR EKONOMİSİ İÇİN YARGI REFORMU

 

Bu yöntem uygulamada bir dizi sakınca getirecek. Bölümün kapatılması için gerekli adımların bölümün açılması için istenmesinde kuşkusuz bir gariplik var.

Haberin Devamı

 

Belgenin bu bölümünde, "ekonomik boyutu" olan bölümlerin açılabilmesinin ancak Türkiye'nin "tam anlamıyla işleyen bir pazar ekonomisi" haline gelmesiyle mümkün olabileceği vurgulanıyor.

Peki, Türkiye tam anlamıyla işleyen bir pazar ekonomisi düzeyine geldi mi?

 

Bu sorunun yanıtını alabilmek için İlerleme Raporu'na bakmamız gerekiyor. İlerleme Raporu'ndan henüz bu aşamaya gelinmediğini öğreniyoruz.

 

Daha önemlisi, raporun özellikle ekonomik ölçütlerle ilgili bölümlerinde, Türkiye’nin tam işleyen bir pazar ekonomisi düzeyine gelebilmesi için kat etmesi gereken aşamalar da sayılıyor. İlginçtir ki, bu çerçevede karşımıza yargı reformu da çıkıyor.

 

Çünkü, yabancı sermaye girişi için özellikle ticari davalara bakan mahkemelerin süratli ve yeterli bir şekilde çalışması gerektiği belirtiliyor. Bir başka deyişle, tam üyelik müzakerelerinde ekonomik bölümlerin ne zaman açılacağı sorusuna yanıt ararken karşımıza yargı reformu çıkabiliyor.

 

MÜZAKERELERİN UCUNUN AÇIK OLMASI

 

Tavsiye kararının 10. sayfasında, "Sonuçlar" bölümünün 8. numaralı başlığı bir diğer sıkıntılı konu olarak yer alıyor. Bu, müzakerelerin "ucunun açık olacağının" belirtildiği paragraf.

AB Komisyonu, son genişleme dalgasında yer alan 10 ülke içintam üyelik müzakerelerinin başlamasına ilişkin tavsiye kararlarını alırken, müzakerelerin ucunun açık olduğuna ilişkin bir ihtiyat payı bırakmak gereğini duymamıştı.

 

Ankara, Türkiye'nin tam üyelik perspektifini bulanık hale getirdiği gerekçesiyle bu ifadeye şiddetle itiraz ediyor.

 

KÜRTLER, ALEVİLER, AZINLIKLAR VE LOZAN BÖLÜMLERİ

 

İkinci Belge, "Türkiye'nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu" adını taşıyor.

 

Bu rapor aslında Türkiye'nin siyasi ve ekonomik alandaki performansının AB ölçütleri prizmasından çekilen bir röntgeni gibi görülebilir.

 

Bu raporun 8. sayfada başlayan "B. ÜYELİK KRİTERLERİ" başlığından, 47. sayfadaki "2. EKONOMİK KRİTERLER" başlığına kadar uzanan bölümün dikkatli bir şekilde okunması gerekiyor. Çünkü, bu bölümde özellikle Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Ölçütleri faslındaki performansı analiz ediliyor.

 

Türk kamuoyunda hassasiyet yaratan azınlıklarla ilgili ifadeler işte bu bölümde yer alıyor. Keza, yolsuzlukla mücadele, dokunulmazlıkların kaldırılması, yargı reformu, sivil-asker ilişkileri gibi kritik başlıklardaki değerlendirmeler yine bu bölümde işleniyor.

 

Önem taşıyan başlıkların sayfa numaralarını şöyle verebiliriz: Milli Güvenlik Kurulu/Asker-Sivil İlişkileri: 17-18, Yargı: 18-21, Yolsuzluklar: 22-23, İnsan Hakları-Azınlıklar:23-40, Azınlık Hakları-Kürtler-Aleviler-Lozan: 40-43. 

 

BÖLÜMLER NASIL BULUNACAK?

 

İlerleme Raporu neden önem taşıyor?

Şu nedenle: AB Komisyonu, önümüzdeki dönemde Türkiye için Katılım Ortaklığı Stratejisini revize ederken, bu çalışmayı büyük ölçüde İlerleme Raporu'nu esas alarak yapacak.

 

Dolayısıyla, İlerleme Raporu'nun bulguları, saptamaları önümüzdeki dönemde sıkça karşımıza çıkmaya devam edecek.

İlerleme Raporu'nun kurgusunda dikkat edilmesi gereken bir özellik de şu:   

Daha önce belirttiğimiz gibi, AB Müktesebatı'nın toplam 31 bölümü bulunuyor. İlerleme Raporu'nda bu 31 bölümün 28'inin kapsadığı alanlarda Türkiye'deki mevzuatın durumu ve uygulama tek tek ele alınarak irdeleniyor.

 

Bu bölümlerin sayfa numaralarına girişteki indeksten bakabilirsiniz.

Örneğin 18. bölüm (Eğitim), AB'nin Türkiye'deki eğitimin durumuna bakışına ilişkin ana unsurları ve müzakereler başladığında masaya getireceği beklentilere dönük ipuçlarını veriyor.

 

AB Müktesebatı'nın 8. bölümünü oluşturan balıkçılık başlığıyla ilgiliyseniz, 86-89'uncu sayfalara bakmanız gerekiyor. AB'nin Türkiye'de çevre sorunlarının durumuna nasıl baktığını mı merak ediyorsunuz? Bu takdirde ana fihristten 22. bölüme, yani 117-120'inci sayfalara göz atmanız gerekiyor.

 

TEMATİK ÖRTÜŞMELER

 

Her üç rapor arasında tematik örtüşmeler olduğundan söz etmiştik. Bunu eğitim başlığında örnekleyebiliriz. Eğitim konusunda önce İlerleme Raporu'nun 108-110 sayfalarına (bölüm 18) bakabilirsiniz. Ancak, eğitim alanında yapılması gereken reform ve yatırımlar, ilginçtir ki, tavsiye raporunun 4. sayfasında da AB açısından temel bir öncelik olarak vurgulanıyor.   

 

Bitmedi. "Etki Çalışması" başlıklı üçüncü belgede yine eğitim vurgusu ile karşılaşıyoruz. Bu raporun "Ekonomik Boyut" bölümünde, 15. sayfada eğitim reformu bu kez Türkiye'nin tam üyeliğin ekonomik kazanımlarından yararlanabilmesi için yine temel bir zorunluluk olarak vurgulanıyor.

 

Keza, çoğunluk yan yana ele alınan "yolsuzluklarla mücadele" ve "yargı reformu" başlıkları da hem İlerleme Raporu, hem Etki Raporu, hem de Tavsiye Kararı'nda değişmeyen bir tema olarak karşımıza çıkıyor.

 

RAPORLAR GELECEĞE DÖNÜK YOL HARİTASI

 

Özellikle ekonomik konularla ilgilenen okurlarımızın İlerleme Raporu'nun 47-60 sayfaları arasında yer alan "EKONOMİK KRİTERLER" bölümünü okumaları yararlı olacaktır. Bu bölümlerde AB'nin Türkiye'nin tam anlamıyla işleyen bir pazar ekonomisi olabilmesi için geçmesini gerekli gördüğü aşamalar anlatılıyor ve ilginçtir ki, daha önce belirttiğimiz gibi, yargı reformu burada da bir öncelik olarak vurgulanıyor.

Bu raporları okurken, önümüzdeki 10 yıl içinde hem Türkiye hem de Türkiye-AB ilişkilerinin gündemini şimdiden görmüş olacaksınız.

Bir başka anlatımla, söz konusu raporları okurken aslında geleceğe dönük yol haritamızı da öğrenmiş olacaksınız.

Yazarın Tüm Yazıları