AB, Türk eğitimine nasıl bakıyor?

AB Komisyonu, Türkiye ile müzakerelerin başlatılması tavsiyesinde bulunurken, tam üyeliğin birliğe getireceği kazançlar ve yol açacağı sorunlara ilişkin bir dizi ayrıntılı değerlendirme de yaptı.

Tavsiye kararında bu konuda şöyle deniyor:

‘Türkiye’nin nüfus dinamikleri, AB toplumlarının yaşlanmasını telafi etmek anlamında katkılar sağlayabilir. Bu bağlamda, Türkiye’de önümüzdeki on yıl içinde eğitim ve mesleki beceri alanında reform ve yatırımlar yapmasında AB’nin büyük çıkarı vardır.’

Tavsiye kararındaki (sayfa 5) bu ifadelerin arasından karşımıza, ‘Türkleri bünyemize alacaksak bir an önce eğitim düzeylerini yukarı çekmemiz gerekiyor’ bakışı çıkıyor.

Eğitim meselesi, aynı belgede ‘Türk ekonomisinde yapılması gerekenler’ bağlamında da konu ediliyor:

‘Türk ekonomisinin büyüme potansiyeli ve rekabet gücünü artırmak için eğitimde yeterli düzeyde kamu ve özel yatırımının gerçekleşmesi ve bu alan için özel bir dikkatin seferber edilmesi önemlidir.’ (Sayfa 14)

EKONOMİK GELİŞME İÇİN EĞİTİM

Türkiye’nin tam üyelik perspektifinin yaratacağı meselelere ilişkin 58 sayfalık ikinci raporda da ekonomik hedeflerden bahsedilirken, yapısal reformların sürdürülmesi gereğinden söz ediliyor, ayrıca ‘mesleki beceri ve eğitimin genel düzeyinin iyileştirilmesine dönük çaba ve harcamalar artırılmalıdır’ deniliyor. (Sayfa 16)

Bir başka deyişle, ‘Türkiye tam üyelikten beklediği ekonomik yararları sağlayabilmesi için ne yapıp yapıp eğitim düzeyini yukarı çekmelidir’ mesajı veriliyor.

Üçüncü belge olan ve toplam 187 sayfa tutan İlerleme Raporu’nda ise eğitimin durumu çok ayrıntılı bir şekilde büyüteç altına tutuluyor. Bu bölümde hem olumlu gelişmelerden, hem de olumsuzluklardan söz ediliyor.

Okuma-yazma oranının yükselmesi, eğitime ayrılan bütçenin son 5 yıldır artırılmış olması, yeni okulların açılması için getirilen vergi bağışıklıkları, ücretsiz okul kitabı dağıtılması gibi başlıklar olumlu gelişmeler arasında sıralanıyor.

YÖK’E DÖNÜK ELEŞTİRİLER

Buradaki önemli bir saptama, eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğidir. Türkiye’de gayrisafi milli hasıla içinde eğitime ayrılan kamu harcamalarının oranı yüzde 4 dolayındadır. AB ortalaması ise yüzde 5’tir. AB içinde en yüksek oran yüzde 9’a yaklaşmakta olan İsveç ve Danimarka’dır.

İlköğretim düzeyinde okulu terk oranları hálá çok yüksektir. Kız öğrencilerin okullaşma oranı son dönemdeki ‘etkileyici ilerlemeye rağmen’, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hálá çok yüksektir.

AB Komisyonu, Türkiye’deki eğitimin idari yapısının -kuvvetli ölçülerde- merkezileştirilmiş olmasına eleştirel bir bakışla yaklaşıyor.

Bu çerçevede Kamu Yönetimi Reformu kapsamında eğitim hizmetlerinde de adem-i merkeziyetçiliğe geçilecek olması övgü konusu yapılıyor ve ‘bölgesel düzeydeki eğitim hizmetlerinin güçlendirilmesi’ tavsiye ediliyor.

Raporda en önemli eleştiriyi YÖK alıyor:

‘YÖK, rektörler ve fakültelerle ilgili geniş yetkilerle donanmıştır. YÖK’ün yüksek derecedeki merkezi yapısı, üniversitelerin yeterli ölçüde akademik, idari ve mali özerkliğe sahip olmalarını ve aynı zamanda işgücü piyasasına dönük bir anlayışla eğitim vermelerini engellemektedir.’ (Sayfa 125)

ÜNİVERSİTELER EKONOMİ İLE İLİŞKİLENMELİ

Komisyon’un liselere bakışında, okullaşma oranında dengenin genel liselerden mesleki ve teknik liseler lehine kaydırılması gereği önemli bir yer tutuyor.

Burada getirilen bir eleştiri, teknik ve meslek liseleri mezunlarına yükseköğrenime geçişte uygulanan sınırlamaların (katsayı) bu okullara kayıtları düşürmesi ve dolayısıyla ana hedefi olumsuz yönde etkilemesidir.

Eğitim bölümü şu nihai paragrafla kapanıyor:

‘Türkiye, eğitim ve mesleki-teknik beceriyi geliştirme alanlarındaki reform çabalarını sürdürmelidir. Üniversiteleri daha çok işgücü-piyasa yönelimli bir şekilde yapılandırabilmek için YÖK’ün yetkileri gözden geçirilmelidir. Türkiye aynı zamanda işgücü piyasası ile eğitim arasındaki bağları güçlendirmelidir.’ (Sayfa 126)

AB’nin bakışında özellikle mesleki ve teknik eğitimin payının artırılarak güçlendirilmesi, ayrıca üniversitelerin ekonomi ile yakın bir şekilde ilişkilendirilmesi hedefleri ağırlık kazanıyor.

Komisyon, ÖSS’de uygulanan katsayı konusunda olumsuz bir bakışa sahiptir. Ancak, imam hatip okullarına değinmeyerek, kendisini bu tartışmanın dışında tutmaktadır. Ekonominin ihtiyaçlarına dönük bir eğitim isterken, AB Komisyonu’nun kastı muhtemelen imam hatip okulları da değildir.
Yazarın Tüm Yazıları