Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2004 01:38

Muhabir şaka yapar mı?

SAYIN Okur Temsilcisi.

Geçtiğimiz günlerde Erzurum’da bir UFO şakası yaşandı. Şimdi de bir gazetede Erzurum Valisi’nin bu ‘şaka’ için ‘suç’ dediğini okudum. Doğrudur, böyle şaka olmaz. Ama beni asıl tedirgin eden, bu ‘şaka’ya Hürriyet Gazetesi’nin bir mensubunun da katılmış olması. Üstelik haberi kendisinin yazmasından, bu hareketi üstlerinin de onayladığı ve onların bilgisi dahilinde yaptığı anlaşılıyor. Benim Hürriyet’ime bunu hiç yakıştıramıyorum. Benim bu davranışlara alışmam mı gerekiyor?

Dr. Neslihan KARAMAN

neslikaraman@hotmail.com

TEMSİLCİNİN NOTU: Bazı okurlar hatırlayacaklar. Geçtiğimiz günlerde bazı TV’lerde ve gazetelerde ‘UFO peşinde kayboldular’ şeklinde bir haber yayınlandı. Diğer gazetelerin tersine, Hürriyet’te olayın şaka olduğu haberi yer aldı. UFO peşinde kaybolduğu söylenen grupta bir Hürriyet muhabiri de vardı. Hürriyet’in Magazin Müdürü Selim Akçin, muhabirin böyle bir olayda bulunmasının nedenini şöyle açıkladı:

‘Erzurum’un tanıtımı için böyle bir şaka organizasyonu yapıldığını, bundan Erzurum Valisi’nin, yani bir kentin en üst düzey yöneticisinin de haberdar olduğunu öğrenince, muhabiri görevlendirmekte bir sakınca görmedim. Çünkü muhabir, haber amaçlı olarak organizasyonda yer alacaktı. Ortada bir yanıltma varsa bile, bu tümüyle Hürriyet muhabirinin dışındaki kişilerce yapılıyordu. Arkadaşımız sadece yaşananları yazmakla görevliydi, ve bunu da yaptı. Yani organizasyonu düzenleyen Hürriyet muhabiri değildi.’

Gazetecilerin temel görevi, olanı abartmadan yansıtmak. Gazetecinin görev yaparken okuru yanıltacak eyleme girmemesi de beklenir. Burada da Hürriyet muhabiri, sadece olayı izlemek için ekibin içinde yer almış, ilk günden itibaren yaşananları da gerçek haliyle Hürriyet’te yansıtmış.


Haberde yanlışlık

GAZETENİZİ her gün aksatmadan okurum. 26.7.2004 tarihli gazetenizde ‘Bilgili Nikáh Şahidi Oldu’ başlıklı haberinizde haberin yaşandığı yerden Kuruçeşme Divan olarak bahsediliyor. Oysa nikáh töreni fotoğrafta da görülüyor ki Beşiktaş Belediyesi Nikáh Dairesi’nde yapılmış. Doğru habercilik olarak yapmanız gereken, kurumların isimlerini reklam olarak ön plana çıkarmamanız ve tarafsız yayıncılık politikanızdan ödün vermemeniz.

Mehmet ARSLAN

İl sözcüleri kampanyası

HÜRRİYET
Gazetesi’nin başlatmış olduğu her ilin sorunlarıyla ilgilenilecek bir yazar kampanyası vardı. Benim ilimden de bir arkadaşınız sorumluydu. Halkın sesi olacak ve sorunları medyaya yansıtacaktı. Bu arkadaşımız ilimize bir iki kez gelip gitti. Ama nelerin takipçisi oldu, neler yazdı, bunları bizimle paylaşmadı. Tabii ki ben bütün yazarlara sesleniyorum.

Kenan ENSARİ

Burç tarihleri

ASTROLOJİYLE, fallarla ilgilenen birisi değilim ancak 20 Nisan 1967 doğumlu birisi olarak burcumun Koç, tarihinin de 21 Mart-20 Nisan olduğunu biliyorum. Uzun zamandan beri anlayamadığım bir ısrarla, gazetenizin Kelebek ekinde Koç burcunu 21 Mart-19 Nisan olarak yazıyorsunuz. Gazetenizdeki ‘Türkiye’de En Çok Oğlak Burcu Var’ başlığının altında da 21 Mart-20 Nisan Koç burcu diye yazılmış. Ne dersiniz, kendimi Boğa burcuna alıştırayım mı?

Tuncer SONER

TEMSİLCİNİN NOTU: Okurumuzun bu eleştirisini, fal köşesini hazırlayan Yasemin Boran yanıtladı: ‘Bu yıl ve gelecek yıl 19 Nisan günü, Güneş Boğa burcuna geçiyor ve Güneş, 2006’ya kadar 19 Nisan günü akşamı Boğa burcuna geçecek. Güneş, geçen yıldan itibaren önceki dört yıl boyunca 20 Nisan günü Boğa burcuna geçmişti. Yani dört yıllık periyotlar içinde bir günlük değişiklik meydana geliyor. Tıpkı dört yılda bir şubatın 29 çekmesi gibi. Buna karşılık gazetede yayınlanmış olan ‘En Fazla Oğlak Burcu Var’ yazısındaki tarih hatasının sorumlusu ben değilim.’


Son Ordinaryüs

PROF. Sulhi Dönmezer’in vefatı nedeniyle 4 Ağustos tarihinde yayınladığınız haberde bazı yanlış bilgiler var.

1. Kendisi son ‘Ordinaryüs’ değil. Benim bildiğim, Allah uzun ömür versin bir hocamız daha var.

2. Dönmezer’in ne 1961 Anayasası’na ne de 1982’deki Anayasa adıyla yapılan düzenlemeye bir katkısı vardır. 1961’de ne İstanbul Komisyonu’nda ne de Kurucu Meclis’te görev aldı. Sadece ‘65 yaş’ diye bilinen ‘olay’da teşkil edilen komisyona katıldı.

3. Bir akademisyenin ‘normal yoldan’ 24 yaşında doçent olması mümkün değildir. Merhum Dönmezer’in doçentliği, diğer birkaç kişiyle birlikte, doktora şartı aranmaksızın yapılan atamaya dayanır. (O tarihte çıkan bir yasanın getirdiği olanakla.)

4. Kriminoloji Enstitüsü’nü kuran, o tarihte ceza ve ceza usul hukuku kürsüsü başkanı olan Tahir Taner’dir. Enstitü direktörü de hatırladığıma göre kendisidir.

Aydın AYBAY

TEMSİLCİNİN NOTU: Sulhi Dönmezer’in ölümü haberi Hürriyet’te ‘Son Ordinaryüs Öldü’ diye duyurulunca, pek çok okur uyarıda bulundu. Buna göre halen yaşayan iki ordinaryüs daha var. Biri, Ordinaryüs Prof. Dr. Reşat Kaynar, diğeri de Ordinaryüs Prof. Dr. Sedat Alp.


Kitap eleştirmenine eleştiri

27.
6.2004 tarihli gazetenizin Keyif ekinde sayın Sefa Kaplan’ın ‘Haftanın Yenileri’ başlıklı kitap tanıtım sayfasında, bir TÜBİTAK yayını olan Keşifler ve İcatlar isimli kitapla ilgili bilgileri okuyunca çok şaşırdım. Bu yazının girişinde bilinçli veya bilinçsiz olarak TÜBİTAK’ın yeni yönetimi göklere çıkarılıyor, eski yönetim ise asık suratlı, kravatlı, devlet ciddiyetli ve kendisine bile yabancı olarak tanımlanıyordu.

Yazının bu kısmını okur okumaz pes artık diyerek isyan ettim.

Şu anda 12 yaşını bitirmiş olan oğluma 5-6 yaşlarından beri TÜBİTAK yayınlarını hem çok renkli, hem kaliteli, hem de gerçekten bilimi sevdiren üslupta oldukları için almaktayım. Yani en azından benim bildiğim 1997-1998 yıllarından beri (ESKİ YÖNETİM DÖNEMİNDE DE) TÜBİTAK yayınları kaliteli, renkli, sevimli ve bilimi sevdiren düzeyli yayınlardır.

Yazıda yeni bir şeymiş gibi yansıtılan bu özellikler en azından bizler gibi TÜBİTAK yayınlarını yakından takip eden okurlar tarafından bilinmektedir.

Perihan KILINÇ

TEMSİLCİNİN NOTU: Kitap eleştirmeni Sefa Kaplan, yazısında TÜBİTAK’ın son iktidar tarafından göreve getirilen yeni yönetimi değil, Yayınlar Dairesi’nin başına getirilen gazeteci Şefik Kahramankaptan dönemini kastettiğini ancak yazının yayımlanacağı tarihte Kahramankaptan’ın görevden alındığını öğrenince, mecburen yeni yönetim demek zorunda kaldığını söyledi ve şöyle dedi:

‘Ama takdir edersiniz ki, yine yayınlardaki yeni yönetim kastediliyordu, kurumun başındaki yeni yönetim değil. Kaldı ki, göreve getirilen ‘yeni’ yönetimin henüz herhangi bir şey yapmadığının ben de farkındayım.’


OKURLARIMIZDAN KISA KISA

HAKAN ATAÇ: Saddam Hüseyin’in kızıyla yapılan röportajda, kendisine atfen ‘En az üç kere mektup yazdığı söylendi bize ama hepsi elimize geçmedi’ deniyor. Bu cümlenin ‘En az üç kere mektup yazdığı söylendi bize ama hiçbirisi/hiçbiri elimize geçmedi’ olması gerektiğini düşünüyorum. Acaba uzun zamandır yurtdışında yaşadığım için mi bana tuhaf geldi?

TOLGAHAN TEKİN: Ben 22 yaşında, gözlerinde sağlık problemi olan biriyim. Dolayısıyla özürlü insanları en iyi ben anlarım. Eğer gazetenizde özürlülere ait bir köşe olursa bundan eminim hem Hürriyet, hem ben, hem de özürlü insanlar kárlı çıkacaktır.

BAHADIR ÜNSAL: 5 Ağustos tarihli gazetenizde yer alan bir haber, ‘Kanuni Kaftanı Görücüde’ başlığı ile yayınlandı. Bildiğim kadarıyla görücüye çıkarmak, satmak veya vermek için beğendirme amaçlı sergilemek anlamındadır. Yanılıyor muyum?

YASEMİN ŞİLLARS: 8 Ağustos tarihinde ‘Zürih’te 360 Bin Kişilik Yürüyüş’ başlığı altında yayınlanan haberde Zürih, İsviçre’nin başkenti olarak yazılmıştır. İsviçre’nin başkenti ufak bir şehir olan Bern’dir. Bilmeyenlere duyurulur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!