‘Kemınde’ gel buraya

UFKA bakmak, yani ufak şeylere takılmadan yürüyüp gitmek insanı korur ama bazen de ufka dalıp ayaklarının ucundakini ıskalamak var. O kötü.

Bunca zaman Bandırma’ya gider gelirim o köhne dükkanı fark etmemiştim. Meşhur Çiğ Börekçi.

Elli dört yıldan beri hep ayni kalite, ayni tat. Nereden mi biliyorum. Tavsiye ettiler öyle gittim.

Minik dükkanın eski püskü masalarından birinde dükkan sahibi Abdullah Mustafa Etekin ile karşı karşıya oturduk.

Nasıl ıskalamışım, bunca zaman Çanakkale’ye Bozcaada’ya gider gelirim neden burada oturup bir çay içmemişim?

Çocukluk mutfağımın lezzeti, misafiri bol evimizin yaz günlerini, deniz kenarlarını, becerikli teyzeleri, onların etekleri dibinde heyecanlı bekleyişlerimizi anımsatırken, Mustafa usta ile sohbet geçmişin kapılarını teker teker araladı.

Buraları, göç hikayeleri coğrafyası; Kopuşlar, yarıda bırakıp yeniden başlamalar, en ‘içinde’ olunsa bile hep ‘dışta’ kalanların ve aile içi sırların coğrafyası.

Mustafa ustanın hikayesi, Kırım’da başlıyor. Kırım’dan yola çıkan aile 19’uncu yüzyıl sonunda Bandırma’ya yerleşiyor. Babası, daha o zamanlar Bandırma’yı terk etmek zorunda kalmayan Rumların yanında aşçı.

‘Bir gün babamın bir arkadaşı geldi, fakiriz, öyle ikram edecek fazla bir şey yok. Annem çiğ börek yaptı. Kızarttıklarını üst üste koyuyor, yeniden yağa börek atıyordu. Elli mi, altmış mı, geçmiş gün hatırlamıyorum. Sonunda dolu tencereyi masanın üzerine çevirdi, en altta kalanlar üste çıkmış, yumuşamıştı. O manzara kafama çakıldı. Hálá düşündükçe ağzım sulanır. O gün bu börekleri yapıp satmaya karar verdim, ama kısmet yıllar sonrayaymış.

Günde binlerce börek pişen o küçük dükkanda annesinin böreklerini hatırladıkça ağzı sulanan 77 yaşındaki ustanın anlattıkları, iktisat tarihimizden bir sayfa.

* * *

RUMLARIN gidişinden sonra, onların yanında hamallık yapan Habibullah Hamarat zaman içinde Bandırma’nın en zengini haline geliyor. Türkiye’nin her yerinde, cumhuriyet sonrası zenginleri için anlatılan hikaye, Hamarat için de fısıldanıyor. Rum patronu giderken kendisine altınlarını bırakıyor, o saklıyor ama gelip alan çıkmıyor, altınlar ona kalıyor. Bizim Mustafa usta onun yanında çalışıyor. Temiz dürüst bir genç.

Bir gün Habibullah Bey, ‘Kemınde’ diyor. Tatarca ‘gel buraya’ demek. ‘Ben öldükten sonra sen bu dükkanda çalış, istediğin işi kur.’

Bu çağrının Allah tarafından geldiğine inanıyor usta. Elli dört yıldan beri aynı yerde küçük köhne bir dükkanda, sabah üçten itibaren hamurlar açılıyor, çiğ börek pişiriliyor.

‘Şimdi Avrupa Birliği’ne hazırlık yapılıyor. Önlem almazsanız başınıza iş açılır. Patent almayı düşünüyor musunuz?’ diyorum. Usta, duvardaki vergi levhalarını gösterip, ‘Benim her şeyim tamam, belediye olsun, sağlık ekipleri olsun sık sık denetim de yapıyorlar...’

‘Hayır usta öyle değil’ diyor genç bir yardımcısı, ‘Avrupa Birliği’ne üye olacağız ya, Avrupa ile rekabet için hazırlık yapmalıyız.

* * *

BANDIRMA hikayesi tesadüfi değil tabii. Tatil, ‘kemınde’ diyor. Rotayı Bandırma’dan başlattım, ufka bakarken ihmal ettiklerimle birlikte Ege’ye yelken açacağım. İzninizle.
Yazarın Tüm Yazıları