Besinlere ilaç gözüyle bakın

Besinler karnınızı doyurmaktan daha fazlasını üstlenir: Sizi hastalıklara karşı korumak, güçlü ve sağlıklı tutmak da onların görevidir. Bütün bunları yapılarındaki ‘biyolojik bakımdan aktif güçler’ ile başarırlar.

Domatesteki likopen, çaydaki polifenoller, üzüm çekirdeği yağındaki proantosiyanidinler, soyadaki izoflavonlar, ceviz ve keten tohumundaki omega-3 yağ asitleri biyolojik gücü yüksek besinlerin en popüler olanlarıdır.

BESLENME planınızda yer verdiğiniz besinlerdeki ‘gizli biyolojik güçler’in henüz çok azını tanıyoruz. Tanıdıklarımızın üstün yeteneklerinin ise henüz sadece bir kısmını biliyoruz. Neredeyse hemen her gün yeni bir besinsel unsurun bulunduğunu veya önceden bildiğiniz bir besinin her gün yeni ve farklı bir yönünün olduğunu okuyup izlemeniz biraz da bundan kaynaklanıyor.

DNA’NIZA UYGUN BESİNLER

‘Genetik yapılanmanın her insanda farklı oluşu besin seçimlerinin de farklı olmasını gerektirir mi?’ sorusu ile son zamanlarda sık karşılaşıyoruz. Bunun nedeni beslenme bilincindeki olumlu gelişmeler ve güncel bazı gözlemlerimiz. Aynı yiyecekleri tüketen aile bireylerinden bazılarının LDL kolesterol, trigliserit veya ürik asit seviyeleri normalken diğerlerinde oldukça yüksek bulunabiliyor. Benzer besinler tüketip aynı işi yapan, aynı yaştaki iki yakın arkadaştan biri ideal kilosunu korurken, diğeri sürekli kilo alabiliyor. Bütün bunlar beslenmenizin genetik yapınızla olan yakın ilişkisinden kaynaklanır. Her birimiz için değişik olan DNA dizilimi, genetik yapılanmanın beslenme yönündeki farklılaşmasının başlıca sebebidir. Genetik yapılanmanızın ne olduğunu bir ölçüde tanıyabilirseniz hem bazı besinlerle genetik kusurlarınızı tetikleyip hastalanmanızı kolaylaştırmaz, hem de alacağınız önlemlerle genetik yapılanmanıza bağlı muhtemel sağlık tehditlerinizi erteleyebilirsiniz. Yeni çalışmalar bir vitamin olan folik asidin metabolizmasını kontrol eden genlerdeki farklı yapılanmaların doğumsal bazı defektler, Down Sendromu, homosistein artışı veya bazı kanserlerle ilişkili olabileceğini ortaya koymuştur. Folik asit metabolizmasını bozan ve bazı hastalıklarla ilişkili sağlık risklerini oluşturan mekanizmaların neler olduğunun belirlenmesi ve risk altında olanların önceden saptanması halinde doğru beslenerek hastalık önleyici yeni stratejiler geliştirilebilecektir. Hatalı genlerin tanınabilmesi için kolay, ucuz ve güvenli genetik tanı yöntemlerinin oluşturulması, birçok hastalığın sadece genetik yapıya uygun beslenme stratejileri ile önlenip ertelenerek yaşam kalitesinin arttırılması ilgi çekicidir. Bu koruyucu ve hastalık önleyici yaklaşımlar hayat ve sağlık sigortalarının tedavi edici yaklaşımlar kadar koruyucu yaklaşımlara da yeni parantezler açmalarını zorunlu hale getirecektir.

NUTRASÖTİKAL ÜRÜNLER

Bir süre sonra genetik yapınızdaki bazı sorunların neler olduğunu kolay ve ucuz yöntemlerle öğrenip yapınızla uyumlu beslenme stratejilerini erken yaşlarda oluşturmanız ve süreğen bazı hastalıklardan korunmanızın mümkün hale geleceğini duyarsanız sakın şaşırmayın. Çünkü bu olasılık son 5-10 yılda önemli oranda gerçekleşti bile. DNA şifrenizde kayıtlı bazı ‘genetik yapısal farklılıklar’ şimdi doğru olarak belirlenebilmektedir. Bu ‘genetik şifrelenme hatalarına bağlı moleküler sorunlara’ doğru tanılar konulup kodlanma hataları bir bir saptanabilmektedir. Bütün bunlar ‘Genetik mirasın bir kader olmaktan çıkarılabileceği’ öngörüsüne adım adım yaklaşıldığının işaretleridir. Beslenme ve genetik yapılanma arasındaki bu güçlü ilişki, yeni ‘nutrigenomik yaklaşımları’ ve ‘nutrigenomik tenknolojileri’ hayata geçirmektedir.

Nutrasötikal ürünlerin en popülerlerinden glukozamin ve kondroitin sülfat’ın kıkırdak hasarından kaynaklanan, yaşlanma ya da fazla kilo ile ilişkili osteoartirit tipi romatizmalı hastalardan bazılarına çok iyi geldiği, domateste depo edilen ‘likopen’i bol bol tüketmenin prostat, meme, kalın bağırsak kanserlerine, güneşe bağlı cilt yaşlanmasına ve damar sertliğine karşı ciddi bir koruma sağladığı ya da üzümden elde edilen proantosiyanidinler ve resveratrol ile ciddi düzeyde antioksidan güç kazanılabildiği çok iyi bilinmektedir. Bu tür ‘besin unsuru ama aynı zamanda farmakolojik bakımdan iyileştirici’ veya belirti (semptom) azaltıcı -hafifleştirici- doğal biyolojik güçlerin (genel tanımları ile ‘nutrasötikaller’in veya ‘nutrisötikaller’in) yararlı veya faydasız olmaları da önemli ölçüde genetik yapılanma ile ilişkilidir. Genetik kodların çözümüne olanak sağlayan bazı analizlerin bu konuda yol gösterici olabileceği umudunu taşımakta fayda var.

Hem lezzetli, hem tedavi eden besin

Besinlerdeki biyolojik mucizeler bir bir tanımlanıp yararları art arda keşfedilip insan bedeninin genetik şifreleri tıkır tıkır çözüldükçe besleyici ürünler ile etkin sağlık reçeteleri oluşturulabilecektir. Bu düşünce yakın bir zamana kadar hoş ve güzel bir ümit veya hayalken, şimdi yalın bir gerçektir. Gelecekte hem ‘ilaç gibi etkili ve güvenli, hem lezzetli ve ekonomik hem de genetik olarak koruma ve tedavi etme hedefi belirli besinler’in ve ‘bu besinlerle beslenenler’in şansı gelecek için daha parlak gibi görünüyor.

NOT ALIN

Genetik mirası etkileyecek bazı nutrasötikal maddeler

Likopen (Domates, karpuz, kırmızı greyfurt): Antioksidan, bağışıklık arttırıcı, nutrikozmetik

Proantosiyanidinler (Üzüm, kiraz): Antioksidan, nutrikozmetik

Polifenoller (Yeşil ve siyah çay): Antioksidan, bağışıklık destekleyici

Alfa Lipoik Asit (Kırmızı et, ıspanak, brokoli): Antioksidan, nöropatilerde yararlı, nutrikozmetik

Koenzim Q10 (Kızartılmış et ve tavuk, haşlanmış yumurta, susam tohumu, haşlanmış brokoli ve karnabahar, portakal, çilek): Antioksidan, kalp ve dolaşım destekleyici, nutrikozmetik

Folik asit (Kırmızı et, ıspanak, marul, muz, beyaz ekmek):

B12 vitamini (Kırmızı et, süt ve süt ürünleri, balıklar, peynir ve yumurta): Homosistein azaltıcı, kan yapıcı

Sülforafan (Brokoli): Kanser bağışıklığını güçlendirebilir

Allisin (Sarmısak): Antibakteriyel, antiviral, dolaşım destekleyici
Yazarın Tüm Yazıları