Hatıralar okyanusu

Bazı meslekler vardır. Sırf onu yapmak için dünyaya gelinir.

Haberin Devamı

Yaşam dahil, bütün fedakârlıklar göze alınır. Deniz subaylığı, gemi komutanlığı, işte böyle bir şeydir. Büyük tesadüf eseri, doğum günümde onun komutanı olmuştum. Öz evlatlarım, kızım
Ülkem ve oğlum Ege kadar sevdiğim, TCG Gaziantep... Kutsal gemim.

Ve, bir rüya gördüm.
Son seferimi yapmış...
Gölcük’e dönmüştüm.
Ayrılık zamanıydı.

Elveda Gaziantep’im...
Teşekkürler, tadabileceğim en üstün onuru ve hazzı yaşattığın için... Teşekkürler, en hırçın fırtınalarda bizi yalnız bırakmadığın, sağ salim sevdiklerimize kavuşturduğun için... Teşekkürler, Anadolu’nun okyanus denizcileri yetiştirebildiğini dünyaya ispatlamamıza olanak sağladığın için.

Elveda Gaziantep’im...
Tüm denizlerde ve her şartta makinene kuvvet, pervanene kolayına derin sular, demirine güvenli sularda fundo, personeline huzur, namlularına tam isabet dilerim. Pruvan net, denizlerin sakin, rüzgârların insaflı...
Düşmanların mert olsun.
Tanrı seni daima korusun.
 
Bana gelince sevgili gemim...
Bismillah, makine dümen manevraya hazır ol kumandası verilemeyecek artık. Ne atışının sesi duyulacak, ne alevinin ışığı görülecek. Rüzgâr uğultusuna karışan makine gürültüsünde, köprüüstüne yetişmek için ayakkabıyla uyunamayacak. Uçsuz bucaksız denizde, kahve yudumlanamayacak. Yağmurla ıslanan işbaşımı değiştirmenin keyfi yaşanamayacak. Bir daha asla, gri gemide, güneşin batışı, güneşin doğuşu, tuzlu suyun içine işlediği hava... Hissedilmeyecek. Silistrenin keskin sesi, erat salonlarından gelen kahkahalar duyulamayacak. Altımdaki dev çelik kitle, titreşimler yaratarak geleceğe doğru yüzemeyecek. Kuğu gibi firkateynler, yarış atı gibi asil ve hızlı hücumbotlar, sarsılmaz kale denizaltılar, adeta ana gibi yardımını esirgemeyen lojistik gemileri, vefakâr sahil güvenlik botları ve Barbaros’un leventleri... Seyredilemeyecek. Demir taradığında, seyir esnasında ana makine çöktüğünde mide krampları olmayacak ama, arıza giderildiğinde duyulan mutluluk da olmayacak. Belalı bir fırtınadan, vatandan binlerce mil uzakta Tanrı’dan başka danışacağın kimsenin olmadığı anlardan... Başarıyla çıktığında, kalpte hissedilen o duygular, bir daha hissedilmeyecek. Pazartesi öğlen bahriye usulü kuru fasulye yenemeyecek. Gece vardiyasına çıkan pidenin lezzeti, başka pidelerde bulunmayacak. Görevdeyken baba olan personel, dahili anonstan tebrik edilemeyecek. Seyirlerde kutlanan evlilik yıldönümlerinin, doğum günlerinin, bayramların, yılbaşıların özlemle karışık sevinçleri yaşanamayacak. Poyraz rıhtımından hüzünle uğurlanamayacak, yabancı limana gururla girilemeyecek, dönüşte coşkuyla buluşulamayacak. Halatlar aganta, volta, denilemeyecek. Geceleri, yüzlerce ışığın arasından süzülerek İstanbul Boğazı’na girilemeyecek. Zorlu tatbikatlar için Karadeniz’e çıkılamayacak. Çanakkale, Mehmetçik Anıtı, duygularımız... Hatıralar
okyanusuna terk edilecek.
 
Sonra, sıçrayarak uyandım.
İçim ürperdi.
Uyuyamadım bir daha.
Oturdum, kaleme döktüm.

*
Nedir bu derseniz?
Tutuklu amiral’in mektubu.
*
Ne hukuksuzluktan tek kelime var, ne iftiralardan bahis, ne de verilen onca sene haksız hapis.
*
Rüyasında bile okyanus gören pırıl pırıl subaylar denize hasret... Rüyamızda bile görsek inanmazdık; denize çıkaracak subay bulamadığı için, yarın başlaması gereken
tatbikatı iptal etti memleket.

Yazarın Tüm Yazıları