Yalan değil gerçek başkan

G.Saray’ın ay sonunda ödemesi gereken 43 milyon dolarlık borcu ödenemeyecek ve okkalı bir faiz binecek, süre uzatılacak. Aslında uzatılan boylu boyunca yatan G.Saray.

Hedefiniz sadece 100. yılda G.Saray’a başkanlık yaparak tarihe geçmek mi, yoksa 100. yılda G.Saray’ı şampiyon yaparak tarihe geçmek mi? Şu andaki görüntünüzle, A şıkkı.

‘Kılıçlar Çekildi’ haberi için önce ‘Yalan’ diyorsunuz. Ama aynı açıklamanızın 2 satır altında haberi doğruluyorsunuz. Manipülasyonu siz yapıyorsunuz.

BASKETBOL camiasına hep gıptayla bakmışımdır. ‘Futbolda ne kadar seviyesizlik varsa, basketbolda da o kadar kontrollü ve dengeli bir yaşam devam eder’ diye düşünürdüm. Ama son özerklik kavgası, o camianın da futboldan çok farklı olmadığını gözler önüne serdi.

Galatasaray’ın başkanlığına bir basketbolcu geldi, Faruk Süren. Çok şeyler yaptı, hep önde, çabuk ve özellikle büyük düşündü. Yani bir basketbolcu, futbol takımını ve kulübü düzgün idare etti. Peki borç yaptı mı, yaptı. Sonunda ne kazanıldı, hem UEFA Kupası, hem Süper Kupa. Sonra, bir ara verildi, Mehmet Cansun başkan oldu. Sonrasında da yine bir başka basketbolcu Özhan Canaydın.

Özhan Canaydın
dönemi, bence G.Saray tarihindeki en kötü idare dönemidir. Sıfır başarı, çok kötü bir görüntü.

Birşeyleri kabul ederseniz, o şey hakkında doğru işler yaparsınız. Mesela, İtalya’da, ‘Şike savcılığı’ kuruldu. Neden? Şike olduğu kabul edildi de ondan. Bizde de organize suçlar için ayrı bir yasa çıktı. Ayrı bir emniyet birimi oluşturuldu. Neden? Bazı suçların isteyerek, bilerek, çete oluşturularak yapıldığı ve mevcut yasaların yeterli olmadığı kabul edildi de ondan.

Futbolu bilmem diyordunuz

G.Saray yönetimi, ‘Futbolcu alacağım, yıldız alacağım’ diyor -Daha önce de süper teknik direktör getireceğim demişti- Ondan sonra da alamadığı Yıldıray için, ‘Şuraya bak, hem Türk, hem de bize üçüncü sınıf ülke muamelesi yapıyor’ diyor. Yıldıray’a niye kızıyorsunuz? Adamın istediği parayı veremiyorsunuz.

Galatasaray’ın bu ayın sonunda ödemesi gereken 43 milyon dolarlık bir borcu var. Ve bu para ödenemeyecek. Ne olacak? Üstüne okkalı bir faiz binecek, süreyi uzatacaklar. Aslında burada uzatılan kim, yerde boylu boyunca yatan Galatasaray elbette.

Sayın Özhan Canaydın diyor ki, ‘Parayı ben veriyorum, komutan benim. Kararı da ben veririm.’ Peki, Sayın Canaydın, siz değil misiniz, ‘Ben futboldan hiç anlamam. Futbolu bilmem’ diyen? Ama şimdi kimseyi dinlemiyorsunuz. Bratu’yu, Petre’yi, Prates’i, Lukunku’yu, Felipe’yi, Baliç’i Revivo’yu ve daha ismini sayamayacağım pek çok adamı alan sizin yönetiminiz, yani sizsiniz.

Nerede bu futbolcular?

Prates
ile Bratu’ya, ‘Gitsin’ diyorsunuz. Bu iki futbolcuyu kim size getirdi? Becali ile Popescu. Hagi, ‘Bu oyuncular kalsın’ diyor. Peki Hagi, Popescu’nun neyi? Bacanağı. Hagi, sizde ne iş yapıyor, teknik direktör. Sayın Canaydın, bunlar eldeki veriler. Hatta Sayın Ergun Gürsoy diyor ki, ‘Ah keşke Hagi bizde 10 dakika futbol oynasa.’

Sayın Canaydın kombine biletleri satışa çıkaracaksınız. Hangi stada göre çıkaracaksınız? Olimpiyat Stadı’na göre mi, Ali Sami Yen’e göre mi? Buna ne zaman karar vereceksiniz? Ali Sami Yen’in açık tribününü yıkmaya kalksanız, acilen 2.5 milyon dolara ihtiyaç var. Peki, şu anda G.Saray’ın kasasında ne kadar para var? Sadece 60 milyar Türk Lirası.

Sayın Canaydın, bütün bunlar olurken, sizin hedefiniz sadece 100. yılda G.Saray’a başkanlık yaparak tarihe geçmek mi, yoksa 100. yılda G.Saray’ı şampiyon yaparak tarihe geçmek mi? Şu andaki görüntünüzle, A şıkkından tarihe geçecekmişsiniz gibi gözüküyor. Çünkü bazı şeyleri işinize geldiği gibi yorumluyorsunuz.

Mesela açıklama yapıyor ve özetle diyorsunuz ki: ‘23 Mayıs Pazar günkü Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan, ‘Kılıçlar Çekildi’ başlığını taşıyan haber, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı olarak adımın ve fotoğrafımın kullanılarak belli bir görüşün yanındaymışım gibi göstererek manipülasyon çabasını taşıyan, gerçek dışı bir haberdir.’

Manipülasyon var!

Yani Sayın Özhan Canaydın, ‘Haber yalan’ diyorsunuz.

Ama aynı açıklamanın 2 satır altında da ‘...toplantıda gerek Federasyon Başkanlığı, gerekse Süper Lig takımlarının sorunları konusunda farklı görüşlerin ifade edilmesi kadar doğal birşey olamaz. Ancak toplantıya katılanların tümünün sanki aynı görüşü dile getiriyormuş gibi haber yapılması, en basit gazetecilik kurallarına bile aykırıdır. Benim de iştirak ettiğim, ancak yukarıdaki fikirlere katılmadığım bir toplantının haberini kamuoyuna sunmak oldukça düşündürücüdür’ diyorsunuz.

Yani iki satır önce yalan dediğiniz haberi, iki satır sonra doğruluyorsunuz.

Bunları önce Haluk Ulusoy’a telefon açıp söylüyorsunuz. Evet Sayın Canaydın, o toplantıda söylenenleri siz ifade etmediniz. Zaten Hürriyet Gazetesi de, siz söylediniz demiyor ki. Ama gazetede yazılan herşey orada konuşuluyor. Yani haber doğru. Ama siz, ‘Manipüle ediliyor’ diye cümle kullanıyorsunuz. O manipülasyonu gazete değil, siz yapıyorsunuz. Aslında sarı kırmızılıları da bayağı bir manipüle ettiniz. Bu gidişle, sonunda, herhalde siz de manipüle olacaksınız.

Toz da kaldırırım duman da Lucescu

GEÇEN gün Lucescu’nun açıklamalarını hayretle okudum. Bir paragrafta, ‘Pazar akşamları Maraton’da Erman Toroğlu ortalığı toz dumana boğuyor, kimse dur demiyor’ demiş. Sayın Lucescu, o Maraton programlarının birinde uçak biletini kendi alıp, Afrika Kupası’ndan El Saka ile birlikte dönmek isteyen Ahmed Hassan’a en hayati maçlarında ‘Gelme Hassan, orada kal’ diyen ben miyim, sen misin? Çıkıp da tekzip bile edemedin. Neden, çünkü doğruydu. Bunların söylenmesini istemiyorsan, o zaman haklısın. Yani, ‘Çok şey yapayım, ama toz kalkmasın’ diyorsun. Ama Lucescu sen bunları yaparsan, toz da kaldırırım, duman da. Çünkü yaptığın eylemlerle Beşiktaş’ı toz duman eden sen oldun. İşin ilginç yanı hala konuşabiliyorsun.

Ben demedim mi?

DENİZLİSPOR Türkiye’de tel örgüyü kaldıran ilk kulüp. Pırıl pırıl bir seyircisi vardı. Bakın, ‘Vardı’ diyorum. Ama maalesef bu sezon kapalı tribünün sol tarafında, kapalıdan bakıldığında da açık tribünün sağ tarafında, 2 grup seyirci çıktı. Bunların adları, 57 Gençlik ile Çamlık grubu.

6 ay önce bir Lig TV programında, bunları yuvarlak bir işaret içine alıp, ‘Ey Denizlili yöneticiler tehlike geliyor, dikkat’ demiştim. Nitekim, F.Bahçe maçından sonra asbaşkan Yurdakul’a tekme attılar. Başkanın oğluna bıçak çektiler. Başkanın karısının kafasına ayakkabı fırlattılar. Milletvekilerini yumrukladılar. Sabah 05.00’te tutuklandılar, akşam 17.00’de salıverildiler.

İşte, o güzelim Denizli’nin geldiği nokta. Ve bunları söylediğim, yazdığım için de bana 6 aydır küfür ediyorsunuz. Ama ben size bu küfürleri iade etmeyeceğim. Çünkü değmezsiniz.

Seneye görürsünüz

TÜRKİYE Süper Ligi tuhaf bir hal aldı. Öyle de deseniz, böyle de deseniz, bu sene yaşananlar, seneye yansıyacak. Futbolcular ne diyor, ‘Önümüzdeki yıl bizim mahalleye gelmeyecek misiniz?’

Müthiş bir komşuculuk ve bölgecilik başladı. O zaman aklıma başka bir uygulama geliyor. Mesela, Karadeniz takımlarını Güneydoğu Anadolu takımlarını İç Anadolu takımlarını, sezon daha başlar başlamaz karşı karşıya getirmek. Sezon sonuna doğru da bölgeler karşı karşıya gelsin. Çünkü iş Kurban Bayramı’ndaki ziyaretlere döndü. Körler sağırlar birbirini ağırlar, misali. Ver bana 3 puan ligde kalayım, al sana 3 puan seneye kalırsın.

Oh ne ala dünya.

Federasyon olarak madem kanaatle küme düşüremiyorsun, o zaman bu uygulamaya mecbursun.

DÜZELTME: Geçtiğimiz haftaki yazımda Suat Kaya olması gereken isim yanlışlıkla Suat Usta olarak çıkmıştır. Düzeltirim.
Yazarın Tüm Yazıları