Ne istiyorsun birader

- Şehit analarının gözyaşlarından hükümete “çakma malzemesi” çıkaran da sensin... “Şehitler olmasın, analar ağlamasın” diye atılan adımlardan “çakma malzemesi” çıkaran da sensin.

Haberin Devamı

-  Her şehit cenazesi geldiğinde “Yeter artık, çözün şu sorunu” diyen de sensin... Çözüm için görüşmeler başlayınca “Satıyorsunuz vatanı” diyen de sensin.
-  Her karakol baskınından sonra hükümete “afra tafra” yapan da sensin... Silahlı PKK’lıların sınır dışına çıkarılması için girişim başlatan hükümete “afra tafra” yapan da sensin.
-  “Öcalan’dan doğru dürüst yararlanılamadı” diyen de sensin... Öcalan’dan bir biçimde yararlanılmaya başladığında “İmralı canisi ile görüşülemez” diye itiraz eden de sensin.
-  “PKK’yı bitirmek imkânsız, dağa çıkışların yolunu engellemek lazım” diyen de sensin... Bırakın dağa çıkışları engellemeyi, “dağa çıkanların bile silah bırakmalarını sağlamayı” hedefleyen süreçten memnun olmayan da sensin.
-  Şehitler üzerinden her türlü lügat paralama işini yapan da sensin... Şehitlerin olmadığı bir Türkiye hedefine karşı paralamadık lügat bırakmayan da sensin...
-  “Bunlar da aynı... Bunlar da her şehit cenazesi geldiğinde ‘Bıçak kemiğe dayandı’ açıklaması yapıyor” diyen de sensin... Bir daha “Bıçak kemiğe dayandı” açıklaması yapılmasın diye atılan adımlara karşı çıkan da sensin.
-  “PKK bu şekilde bitirilemez” diyen de sensin... PKK’nın ne şekilde bitirileceğine dair tek bir “öneri” getiremeyen de sensin...

*

Haberin Devamı

Bütün içtenliğimle soruyorum:
Ne istiyorsun birader sen?

Sosyal medyanın en kıyak tipleri

-  “Benim yeterince takipçim var ama arkadaşım Arda’ya ne gelen var ne giden, lütfen benim yerime Arda’yı takip edin” demesini bilenler.
-  Her talebinin sonuna kapı gibi bir “lütfen” ekleyenler.
-  Kendileriyle dalga geçemeyenlerle dalga geçenler...
-  Linç edilenlere karşı göğüslerini siper edenler.
-  Herhangi bir “ünlü” karşısında milim yavşamayanlar.
-  Kendisini göstermek yerine yazdığını göstermeye çalışanlar.
-  Takipçi sayısının azlığıyla yerinmeyen, çokluğuyla övünmeyenler.
-  Görsel malzemeleri “kararında” kullananlar.
-  “İlle de ciddiyet” diyenlerle kafa bulanlar.
-  Aynı anda 8 tema birden yürütebilenler...
-  Kan arama anonslarında azami duyarlı olanlar.
-  Fenomen olmak için çırpınmayıp fenomen olanlar.
-  Aşırı ciddi tipleri çaktırmadan sarakaya almayı başaranlar.

Haberin Devamı

Talihsiz Zehracık

-  Biz ulusça senin doğduğun günü anımsıyoruz Zehra...
Amerikan Hastanesi’nin önü kamera ve fotoğraf makinelerinden geçilmiyor, yukarıda en az üç televizyonun helikopteri dolaşıyordu.
Sonra süreç aynen böyle devam etti:
Zehra bebeğin ilk fotoğrafı, Zehra okula başladı, Zehra’nın boyu uzadı, Zehra’nın ilk erkek arkadaşı falan...
Başka çocukların hayatına benzemeyen bir hayata doğmuştun ve o hayat seni ta en başta teslim almıştı.

*

İşte bak:
15 yaşındaki çocuklar arasında her zaman görülebilecek türden itişip kakışmaların, biraz ileri gitmiş agresifliğin, yaşın gereği bağışlanması mümkün öfkelerin falan... Hepsi ama hepsi gazetelere manşetten giriyor, televizyonlara haber oluyor.
Ve sen bunlarla büyümek zorunda kaldın, kalıyorsun.
Tepede üç helikopterle doğmuştun, ergenliğin spotlar altında.
15 yaşında falan demiyorlar: Babana kızan hıncını senden çıkarıyor, annene kıl olan seninle uğraşıyor.
Sana çok benzeyen kız çocuklarının baba ve anneleri bile senin teşhir edilmen karşısında “gizli bir rahatlama” duygusuyla dolup taşıyorlar.

*

Haberin Devamı

Kısacası Zehra, sen merhametsiz ve acımasız bir ortamın çocuğusun.
Senin için üzülmek dışında elimden bir şey gelmiyor.

Meraklısı için notlar

-  MUHAFAZAKÂR kadınlara yönelik moda dergilerinin sayısı altıya çıktı... İsimleri şöyle: “Âlâ”, “Hesna”, “Enda”, “Şems-i Tûba”, “İkra” ve en son “Aysha”... Şöyle söyleyeyim: Sonuncusu en iyisi...
-  Cem Uzan’ın Takvim’e verdiği röportajdan benim anladığım şu: Cem Uzan da 28 Şubat’ın mağduru... Yakında “28 Şubat’ın tek sorumlusu” olarak beni ilan ederlerse hiç şaşırmayacağım...
-  Müzikal filmlerden hiç hoşlanmazdım... Ta ki “Sefiller”i izleyene kadar.
-  Kadınları hiç anlamayan 7 erkeği açıklıyorum: Ali Taran, Hacı Sabancı, Ali Ağaoğlu, İbrahim Tatlıses, Aziz Yıldırım, Nihat Doğan ve Melih Gökçek.
-  Kadınları en iyi anlayan erkeklerin kimler olduğunu bildiğini zanneden tek erkeği açıklıyorum: Ertuğrul Özkök.
-  Erkekleri en iyi anlayan iki kadını açıklıyorum: Nükhet Duru ile Nilgün Belgün.
-  Ne kadınları ne de erkekleri anlayan tek erkeği açıklıyorum: Bendeniz...

Haberin Devamı

Keşke sussaydın CHP

-  Toplandılar, konuştular ve bir “bildiri” yayınladılar.
Ne dediler bildiride?
Şunları dediler:
-  Biz 1989’da herkes kafayı kuma gömerken Kürt sorununun barışla, özgürlükle çözüleceğini söylemiş bir partiyiz.
-  Biz geçmişte Kürt sorununun çözümü için radikal adımlar atmış bir partiyiz.
-  Biz Kürt sorunu konusunda risk almış ve bedel ödemiş partiyiz.
Peki bu “şanlı tarih” vurgusundan sonra...
Bu tarihe “yakışır” bir yaklaşımın ortaya konması gerekmez mi?
Gerekir.

*

Fakat heyhat!
“Bildiri”nin bundan sonraki bölümünde sadece ve sadece iktidar uyarılıyor.
“Şeffaf ol, hukuk kurallarına uy, gizli angajmanlara girme, hayal kırıklığı yaratma” türü uyarılar...
Başka? Başka bir şey yok.

*

Haberin Devamı

İyi de kardeşim...
Ta 1989’da süper risk alarak Kürt sorununa özgürlükçü çözüm önermiş bir partiye yakışıyor mu bu tutum?
30 yıllık sürecin en önemli gelişmesi yaşanırken, Kürt sorununda bedeller ödemiş bir parti, sadece iktidara “Dikkat et, ensendeyiz” kabilinden laflar etmekle mi yetinir?

*

Madem sonuçta sadece “Ey hükümet, hareketlerine dikkat et, tökezlediğin anda tepene çıkmak için hazır bekliyoruz” diyecektiniz...
Keşke hiç toplanmasaydınız, keşke hiç konuşmasaydınız, keşke kafanızı kuma gömmeye devam etseydiniz.
Böylesi çok daha kötü oldu çünkü.

Zamanlayamayanlar

SAMET GÜZEL: “Doğru mu Samet” cümlesinin meşhur olduğu günleri hatırlayalım: Yârin dudağından gayri her yerde ve her şeyde kullanılıyordu. Sonra her benzer cümlenin başına gelen o cümlenin de başına geldi: Doğdu, büyüdü ve öldü. Artık kimselerin “Doğru mu Samet” demediği, diyenlerin de fena halde demode sayıldığı bir günde Samet Güzel’in iki tam sayfa röportaj vermesi, zamanlama hatası değilse nedir?
EMRAH: “Neden filmini Mahsun ve Özcan’dan sonra çektin?” diye soruluyor Emrah’a... Şöyle cevap veriyor: “Zamanını bekledim”. Bu cevaptan ne anlıyoruz? Şunu anlıyoruz: Emrah kasten beklemiş. “Onlar bitirsin ben başlarım” demiş. Ve işin acıklı tarafı bunu “iyi zamanlama” adına yapmış... İşin daha acıklı tarafı ise şu: Emrah, muazzam bir zamanlama hatası yaptığının hâlâ farkında değil.

7 maddede Oktay Vural

BİR: Muharrem İnce’ye
göre daha hazır cevap.
İKİ: Kamer Genç’e göre daha edepli.
ÜÇ: Devlet Bahçeli’ye göre daha agresif...
DÖRT: Bülent Arınç’a göre daha neşeli...
BEŞ: Tayyip Erdoğan’a
göre daha öfkeli...
ALTI: Egemen Bağış’a
göre daha espritüel.
YEDİ: Ümit Kocasakal’a
göre daha milli...

Yazarın Tüm Yazıları