Barış nasıl gelir

SUSARAK ve susturarak mı?

Konuşarak ve konuşturarak mı?

Haberin Devamı

*

Susar ve susturursan...
-  “Acayip pazarlıklar dönüyor” diyenlerin...
-  “Ne verdin de kamu görevlilerini bıraktılar” diyenlerin...
-  “Öcalan üç vakte kadar serbest kalacak” diyenlerin...
-  “Satıyorlar memleketi” diyenlerin...
-  “Her şey başkanlık için” diyenlerin...
-  “Anayasayı Öcalan hazırlıyor” diyenlerin...
Ekmeğine mis gibi tereyağı sürmüş olursun.

*

Konuşur ve konuşturursan...
-  Şom ağızlıların...
-  Barışa dinamit koymak isteyenlerin...
-  Savaşçılık taslayanların...
-  Kan uykusuna yatanların...
-  Palavralarla süreci baltalamak isteyenlerin...
-  Bire bin katarak milleti galeyana getirenlerin...
Heveslerini kursaklarında bırakırsın.

*

Seçim senin.

Yıllar sonra ilk kez tiyatro

EPEYDİR...
-  “Tiyatro öldü” diyorum.
-  “Sayısız anlatım olanaklarıyla canım sinema orada dururken ne işim var tiyatroda?” diyorum.
-  “Tiyatro diye ısrar etmek ölü yüzü pudralamak gibi” diyorum.
Velhasıl söylemediğimi bırakmıyorum tiyatroya...

*

Haberin Devamı

Sonunda “Neler oluyor tiyatro âleminde, bir gidip bakayım” dedim ve kendimi DOT’a attım.
Oyunun adı: Sarı Ay...
İzlenimlerim şunlardır:

*

-  Dekorsuz, kostümsüz bir oyun bu... Oyuncular oyun başlamadan önce seyircilerin arasında...
-  Oyuncuların aşırı kasıntısız hali, önce bende inceden bir kasıntı yarattı... Ama 10 dakikada alıştım.
-  “Fiziksel tiyatro” diyorlarmış bu türe... Oyuncular bazen dekor oluyor, ses efekti yapıyorlar... Müthiş bir temposu var oyunun... Alıp götürüyor insanı...
-  Zor bir oyun bu... Oyuncular arasında saniye sekmeyen bir büyük uyuma dayanıyor. Bu açıdan dört oyuncu da müthiş... İbrahim Selim, Kaan Turgut, Ayşecan Tatari ve Gizem Erdem... Dördü de hakkını veriyorlar oyunun...
-  Sevdim oyunu... O kadar sevdim ki hemen “DOT’un başka hangi oyunları sahneleniyor?” diye sordum.

Sosyal medyada en gıcık tipler

BiR İngiliz markası, Twitter ile Facebook’ta en sevilmeyen tipler listesini yayınlamış.
Liste şöyle bir şey:
-  Spor yaparken fotoğraflarını yayınlayanlar.
-  Her yediğini paylaşanlar.
-  Merak uyandırmaya çalışanlar.
-  Sürekli oyuna davet edenler.
-  Çocuğuyla ilgili her anı paylaşanlar.
-  Özel hayatını deşifre edenler.
-  Yaptıkları her seyahati etiketleyenler.
-  Katıldıkları her etkinliği bildirenler.
-  Her takipçisine müşteri gözüyle bakanlar.

*

Haberin Devamı

Böyle bir listenin “yerli” versiyonunu da ben çıkardım.
Buyurunuz:
-  Mevlana’dan özlü sözleri paylaşmaya doyamayanlar.
-  Ünlülere laf sokmak için fırsat kollayanlar.
-  Takipçileriyle aralarında “canım/sensin benim canım” türü mesajlaşmalar yapan ünlüler.
-  Sadece kendi kafasına uyan köşe yazılarını “anlayana” diye paylaşanlar.
-  Hep toplu halde hareket eden takım taraftarları, ideolojik gruplar ya da cemaat mensupları...
-  “İyi ki doğdun Başbakanım” cümlesini zirveye çıkarmaya çalışan particiler.
-  Hayatlarında iki satır Can Yücel okumadıkları halde Can Yücel’e ait olduğunu zannettikleri ağlak dizeleri paylaşanlar...
-  Kendilerine “Necip Fazıl” ya da “Nâzım Hikmet” ismi vererek âleme dahil olanlar.
-  “Ben hep janjanlı yerlere gidiyorum” havası basmak için özel gayret gösterenler.
-  Takipçileriyle sıfır iletişim içinde olup, sadece “siyasal bildirileri”ni sunan siyasetçiler.
-  “Bu mesajımın herkese ulaştırılmasını sağla” diye tutturanlar.
-  Düzenli aralıklarla Münir Özkul ve Nejat Uygur için “öldü” diye balon uçuranlar.
-  Çaktırarak reklam yapanlar...
-  “Özel mesajlar” bölümünden yürüyenler...
-  Ellerindeki “Özlü Sözler” kitabından düzenli aralıklarla “cümleler” paylaşanlar.
-  Espri duygusu “sıfır” olduğu halde ısrarla espri yapmaya çalışanlar...
-  Herkesin göreceği ortama sadece muhatabının anlayacağı türden laf sokma mesajları yazanlar.
-  Günde sekiz sefer aşksızlıktan şikâyet edenler.

Haberin Devamı

CHP’nin üç seçeneği

-  BİRİNCİ SEÇENEK: Barış sürecine tam destek vermek, iktidarı tökezlediği anda kıyasıya eleştirmek.
-  İKİNCİ SEÇENEK: Barış sürecine tam karşı çıkmak ve MHP’den bile daha fazla tepki vermek.
-  ÜÇÜNCÜ SEÇENEK: Susmak...

*

Size bir şey söyleyeyim mi?
“Susmak” en kötü seçenektir ve CHP en kötüsünü yapıyor.

Baharın yan etkileri

-  DAHA az siyaset konuşmak...
-  Melih Gökçek’i bile bir ölçüde “sempatik” bulmak.
-  Manalı gülümsemek.
-  “Şöyle bir yürüyelim” tekliflerine maruz kalmak.
-  Ana haber izleyememek.
-  Çiçek alıp eve götürmek...
-  Yalnız kalmak istememek...
-  Balkona çıkma isteği duymak.
-  Nevruz’da Diyarbakır’da olmak istemek...
-  Kırmızı giymeye temayül göstermek.
-  Tembelleşmek.
-  Tatil planları yapmaya başlamak...

Yazarın Tüm Yazıları