Birand ve Hrant’a dair…

Biri 6 yıl önce öldürülmüştü. Onun öldürüldüğü gün bir diğerinin cenaze törenine denk geldi. İkisi de ölümsüzdü.

Haberin Devamı

Hrant Dink’in öldürülmesinin 6. Yıldönümüydü. M. Ali Birand’ın cenazesinin kaldırıldığı yere, yaya, on dakika uzakta vurmuşlardı onu.

 

0 19 Ocak (2007) günü M. Ali’nin aklına, Türkiye ve Türkiye ötesinin temsil edileceği bir görkemli törenle, altı yıl sonra tam da o gün ebedi yolculuğuna uğurlanacağı gelmemişti hiç şüphesiz.

 

Hrant da bilmiyordu o gün “ölümsüz” olduğunu, herhalde M. Ali de öyle olacağını.

 

“Sembolizm”i müthiş bir gündü önceki gün, yani 19 Ocak 2013. Hem M. Ali Birand açısından, hem de Hrant Dink açısından. Türkiye için.

Haberin Devamı

 

Teşvikiye Camii’ne yürürken telefonum çaldı. Rakel (Dink) arıyordu. Hrant Dink için ölüm yıldönümlerinde Agos gazetesi önünde sona eren geleneksel yürüyüşün başlamasına iki saate yakın süre vardı. O konuyla ilgili arıyor sandım; açtım telefonu. Teşvikiye Camii’ne nasıl ulaşıldığını soruyordu. Hrant’ın kardeşi Orhan ile (Hosrof Dink) yoldaydılar. “Camiye bir varayım, haber veririm” dedim.

 

Yollar kesilmişti. Teşvikiye Camii’nin avlusu insan almayacak şekilde dolmuş ve taşmıştı. Durumu Rakel’e bildirdim. İçimden, kapıdan içeri girip Cemre ile Umur’a ulaşmalarının imkansız olacağı düşüncesi geçti ama bunu Rakel’e söylemedim.

 

M. Ali, Anadoluhisarı’nda defnedildikten sonra, evine gittiğimizde, o hengamede Rakel’in ulaşamamış olduğunu sanarak, bari Cemre bilsin Rakel’in M. Ali’nin cenazesine gelme niyetini diye ona söyleyecek oldum; “Biliyorum” dedi, “Geldi. Görüştük.” Bir de mektup vermiş Rakel, Cemre’ye.

 

Cemre’ye Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi Sözcüsü Sefin Dizayi’nin M. Ali’nin yoğun bakıma girmesinden beri benimle telefonla teması kurduğunu, Erbil’den kalkıp cenazeye geldiğini –belki o hengamede karşılaşamamış olduğu zannıyla- söyleyecek oldum; “Biliyorum” dedi, “Getirdiği toprağı, M. Ali’nin mezarına koydum…”

Haberin Devamı

 

Sefin Dizayi, M. Ali Birand’a Kürdistan halkının duymuş olduğu sevgi ve saygıyı kalıcılaştırmak için Erbil’den yanında toprak taşıdığını, cenazeden sonra akşamüstü buluştuğumuzda bana söyledi.

19 Ocak (2013) günü, M. Ali Birand’ın cenazesinde, herbiri kendi içinde derinden anlam taşıyan “sembolizm” örneklerinden bir başkası, Ortodoks aleminin dünyadaki bir numaralı din adamı Ekümenik Patrik Bartholomeos’un Teşvikiye Camii’nde cenaze namazının en ön sırasında saf tutmasıydı.

 

Patrik Hazretleri, simsiyah giysileri, nurani beyaz sakalı ile her zamanki ruhani görüntüsüyle, M. Ali’nin naaşının az ötesine yaklaşırken, kendisine yer verdik. Ali Kırca’nın sağında, benim hemen önümde durdu cenaze namazında.

Haberin Devamı

 

Başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski genel başkan Deniz Baykal, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, hatta cenaze namazını kıldıran İstanbul Müftüsü, hiçbiri, Patrik Bartholomeos’un elinde asası, cenaze namazında en ön sırada saf tutmasının derin anlamının idrakinde gibi gözükmüyordu. Ya da bana öyle geldi. Hiç kimse, Patrik’e daha ortada bir yerde yer açmak için özel bir çaba göstermedi.

 

Cenaze namazı kılınırken, onlarca deklanşör, sessiz dua anlarına gürültülü bir fon oluşturuyor ve cenaze namazının ulviyetiyle biraz ters düşüyordu. Her an, yeşil çuhanın içindeki M. Ali’nin, tabutun kapağını aralayıp, kameramanlara ve foto muhabirlerine, “Çocuklar, hep aynı açıya yoğunlaştınız, yahu görmüyor musunuz Rum Ortodoks Patriği, asasıyla en ön sırada, camide cenaze namazında. Daha önce böyle bir şey görüldü mü? Benim cenazemde yine bir ‘ilk’ gerçekleşiyor. Çevirsenize kameraları ona doğru, çekseniz şu anı” diye sevimli bir serzenişte bulunacağını aklımdan geçirdim.

Haberin Devamı

 

Kameraların kaçırdığı bir başka 19 Ocak 2013 “sembolizmi”, Agos’un pencerelerinde gerçekleşti. Hrant için yağmur dinlemeden, M. Ali Birand’ın aynı saatlere denk düşen defin törenine rağmen, çok kalabalık bir topluluk, Taksim’den de değil, Şişli’de toplanarak yürüyüşe geçmiş ve Hrant’ın kaybedilmesinden beri her yıl olduğu gibi Agos’un önünde toplanmıştı.

 

Her yıl bir kişi, Agos önünde toplanan kalabalığa haykırdı ve “Hrant için adalet” isteğini tekrarladı. Bu yıl üç konuşmacı vardı. Dünyaca ünlü, 80 yaşını geçmiş Amerikalı dil bilimci ve siyasi aktivist Noam Chomsky, Rakel Dink ve bence en önemlisi Hidayet Şefkatli Tuksal.

 

Zira, sımsıkı başörtülü aydınımız ve köşe yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal, bir “Hristiyan yurttaşımız”ın katledildiği gün “dindar Müslüman vicdanı” adına, Hrant Dink’in öldürülmesinin altıncı yıldönümünün ana konuşmacısı olarak büyük kalabalığa sesleniyordu.

Haberin Devamı

 

M. Ali Birand’ın cenazesinde namazda en önde saf tutan Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos; Hrant cinayetinin altıncı yıldönümünde Agos penceresinden aşağıdaki sol düşünce ağırlıklı öfkeli kalabalığa hitap eden başörtülü, vicdan sahibi dindar Müslüman aydın Hidayet Şefkatlı Tuksal.

 

20 Ocak 2013 tarihli gazetelerin M. Ali Birand cenazesi ve Hrant Dink’in öldürülmesinin altıncı yıldönümü nedeniyle Agos önündeki törenin fotoğraflarını yerleştirdikleri birinci sayfalarına göz atarsanız, bir önceki günün en derin ve anlamlı “sembolizmi”ni göremezsiniz. Medya mensupları görmemiş ve göstermemişti çünkü.

 

Ama, medya göstermeyince o “sembolizm” ortadan kalkmıyor; çünkü hiçbir şekilde gösterilmesi beklentisi olmaksızın Patrik Bartholomeos, M. Ali’nin cenazesi namazında, elindeki asasıyla, geldi en önde saf tuttu. Hidayet Şefkatli Tuksal da, fotoğrafının ertesi gün gazetelerde yer alıp almayacağını bir saniye bile aklından geçirmeden, geldi Agos’un pencerelerinden Hrant Dink için konuşma yaptı.

 

M. Ali Birand ile Hrant Dink arasındaki “ortak nokta” neydi? Her ikisi de meslek olarak gazeteci idi.

 

Başka?

 

Her ikisi de, bir dizi ortak özellik daha elbette sıralanabilir. Ama en önemlisi, ikisi de milyonlarca insana yaşamları ve yaptıklarıyla dokundu.

 

Ve, biri 19 Ocak günü öldürüldü, bir diğeri ölümünün ardından, o gün ebedi yolculuğuna çıktı.

 

 

İşte bir “sembolizm” daha:

 

İkisi de “ölümsüz”leşti…

 

Hrant Dink ve M. Ali Birand gibi yaşayanlar, “ölümsüz” olabiliyorlar…

Yazarın Tüm Yazıları