Bağımsız MHK

MHK de, aynı Futbol Federasyonu’nda olduğu gibi Genel Kurul üyelerinin oylarıyla seçilmeli. MHK üyeleri de parayla çalışmalı. Üyeler arasında Kulüpler Birliği ile üniversitelerden en az 2’şer kişi bulunmalı. Hakemi tayin eden ekip ayrı, gözlemciyi tayin eden ekip ayrı olmalı.

600 trilyon yayın hakkının olduğu yerde, milyon dolarların masraflara gittiği yerde, 3 milyon, 5 milyon dolarların teknik adam ve futbolculara verildiği yerde, Merkez Hakem Kurulu (MHK) denen ekibin ne kadar önemli olduğu ortada.

Her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes onunla oynamaya kalkıyor. Herkes de ondan korkuyor. Arka taraftan sallayanlar, cepheden MHK üyelerini ve hakemlerini görünce, süt dökmüş kedi gibi ve hatta yalaka oluyorlar.

Peki, bu kuruluş nasıl olmalı? Yıllarca bunun çok mücadelesini vermiş birisiyim. Öncelikle bu kurumun bağımsız olması gerekir. Herkes diyor ki, Futbol Federasyonu’nun emrinde olmasın. Ben de diyorum ki, aynı zamanda siyasi iradenin de emrinde olmasın. Bunlar kendi içinde de bazı güçlü grupların etkisinde kalmasınlar. Mesela geçmişte, ordu mensubu hakemlerde olduğu gibi.

Gazetelerde çıkan haberlere göre MHK’yi Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu kapalı oy ile seçecekmiş. Niye, neden? O zaman MHK yine güdümlü olacak. Zarfı kapalı vermen neyi değiştirecek ki. Seçilen federasyon başkanı birini veya birilerini işaret edip seçtirecek.

MHK Başkanı 10 milyar almalı

MHK de aynı Futbol Federasyonu’nda olduğu gibi Genel Kurul üyelerinin oylarıyla seçilmeli. MHK Başkanı da Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nda bulunmalı.
Bu kadar paranın döndüğü yerde, şu anda 5 milyar alan MHK Başkanı’nın bence en az 10 milyar alması gerekir. (Şu son 7-8 haftada futbolcular maç başına 20-30 bin dolar teşvik primi alıyorlar.)

Aynı şekilde MHK üyeleri de parayla çalışmalılar.
Şimdi burada biraz duralım.

Çoğunluk hakemlerde

Neden MHK’ye seçilen üyelerin hepsi eski hakem oluyor? İçlerinden geldim, çoğunu tanırım. Kendilerine maç verdiğin zaman herşeyi yaptırırsın, canlarını bile alabilirsin. Vermeme tehditinde bulunduğun an, bu hakemler için hayat bitmiştir, yaşamazlar. Onlar için herşey hakemliktir. (Küçük bir azınlık hariç.)

Peki, bu yapıdaki insanların 9’u birden bir araya gelirse ne olur? Başkanlarına ‘Padişahım sen çok yaşa, en büyük sensin, en doğruyu sen yapıyorsun’ derler. Ve kayıtsız şartsız teslim olurlar. Peki, ne yapmak lazım? Bu 9 kişinin içine, mutlak suretle, ama mutlak suretle malın esas sahibi olan Kulüpler Birliği’nden iki kişi girmeli. Üniversitelerden ve özellikle bir tanesi de spor bölümlerinden olmak üzere en az 2 kişi daha bulunmalı. İki iki daha dört eder, geriye kalır 5. Yani çoğunluk yine hakemlerde. Oylamada istediğini yaptırırsın. Ama böyle bir tabloda istediğin gibi at oynatamazsın.

Bir başka önemli nokta daha. Hakemi tayin eden ekip ayrı, gözlemciyi tayin eden ekip ayrı olmalı. Bu ayrı ayrı ekiplerin içinde de işte üniversiteli ve Kulüpler Birliği’nden birer temsilci bulunmalı. Yani, bozacının şahidi, şıracı olmayacak.

Dönelim hakem tayinlerine. Değişik ülkelerde değişik yöntemler uygulanıyor. 30 hakem ile 9 takımın bir torbaya atılmasına karşıyım. Ama maçları zorluk derecesine göre 4 veya 5 gruba bölersin. Hakemleri de form durumuna göre 4 veya 5’e ayırırsın, zorluk derecesine göre torbalardan kura çekirsin. O zaman böyle bir kuraya varım.

Futbol Federasyonu ile uyumlu çalışmalılar

Yalnız bu bağımsız olarak gelen MHK’nin mutlak suretle Futbol Federasyonu ile uyumlu çalışması, bağlantılarını kesmemesi, kendisini onun üzerinde bir otorite görmemesi gerekir.
Çünkü futboldaki tek otorite Futbol Federasyonu’dur.

Biliyorum, bu fikirlere bazı eski hakemler çıkıp karşı gelecek. ‘Hayır FIFA böyle demez’ diyecekler. O zaman da ben onlara şöyle diyeceğim: UEFA’da ve FIFA’da hakemlerin en üst makamına gelerek onları kim idare etti... Şenes Erzik. Dünya Kupaları maçlarında ve UEFA’nın maçlarında kim defalarca gözlemcilik yaptı.. Yine Şenes Erzik. Peki bu Erzik’in resmi bir hakem lisansı yok. Bırakın lisansı, mahalle maçında bile düdük çaldığını gören oldu mu acaba?
Yazarın Tüm Yazıları