Birand’ın 10 temel özelliği

“Kör ölür badem gözlü olur” derler ya...

Haberin Devamı

Bu kez böyle bir sorunumuz yok.
Çünkü bu kez gerçekten de bir “badem gözlü” öldü.
O yüzden...
Ben elimi serbest tuttum...
Herkese aynısını yapmayı tavsiye ederim.
*
1- TUTKU: “Gazetecilik tutkusu” dediğimiz o büyük tutkunun yürüyen temsilcisiydi: İyi bir konuk için gözünü karartır, iyi bir haber sunuşu için her şeyi yakar, iyi bir yayın için etrafını kırıp geçirirdi.
2- HESAPSIZLIK: Sorulması gereken soruyu sorardı. O soruya iyi bir cevap verilecekmiş ya da kötü bir cevap verilecekmiş, karşısındaki zor durumda kalacakmış ya da gollük bir pas alacakmış, umurunda bile olmazdı. Bu açıdan hesapsızlığın kitabını yazmış biriydi.
3- AİDİYETSİZLİK: Hiçbir zaman kendisini bir davaya, bir gruba, bir ideolojiye, bir partiye, bir yaklaşıma ait hissetmedi. Aidiyetsizlerdendi... Tek bir aidiyeti vardı: Gazetecilik... Misyonu şuydu onun: Konuşulmayanı konuşmak, sorulmayanı sormak, yapılmayanı yapmak, girilmemesi gereken konulara girmek...
4- KASINTISIZLIK: Sıfır kasıntıydı... Onun yapıp ettiklerinin binde birini bile yapmamış meslek büyüklerinin yanına ceketini ilikleyerek bile yanaşamazken onun yanına teklifsiz girebilirdin... Kendisiyle dalga geçmekle kalmaz, kendisiyle dalga geçilmesine izin verirdi. Kasıntısızın tekiydi.
5- NEŞE: Etrafındakilere “yaşama sevinci” denilen şeyi duyumsatırdı... Yaşama da en az mesleğine bağlı olduğu kadar bağlıydı... “Yoruldum” demeyi bilmezdi. “Acılar çektim” falan diye şişinecek türden bir adam değildi. Hep ileriye bakardı. Hep ileriye...
6- EVRENSELLİK: Kendisini dünya vatandaşı olarak görürdü. Yerel hayhuylardan sonuna kadar uzak dururdu. Bu yaklaşım nedeniyledir ki Türkiye’nin tartışmasız en büyük uluslararası gazetecisi olmayı başarabildi.
7- HASETSİZLİK: Bizim medyada âdet şudur: “Aman kimseyi yetiştirmeyeyim, kimseye el vermeyeyim, kimseyi öne çıkarmayayım, kimseyi parlatmayayım da bana rakip olmasınlar”. Bu âdeti yıkmış biridir Birand... Yanındakileri yetiştirir, sonra da yetiştirdiği meslektaşlarıyla kıyasıya rekabete girerdi...
8- RAHATLIK: İyi bir yazı okuduysa yazarına “şahane bir yazı” demekten imtina etmezdi... İyi bir yayın izlediyse yayında emeği geçenlere “süpersiniz” demeden duramazdı... Bir duayen terörü estirmezdi, bir arkadaş rahatlığı yayardı... Rahat adamdı ve rahat ettirirdi.
9- FARKA SAYGI: “Yadırgamak” onun lügatinde yazmazdı... Kimseyi yadırgamaz, olduğu gibi kabul ederdi... İster dinine süper bağlı ol, ister aktif bir ateist... Hiç takılmazdı. Kılık kıyafetle falan zerre kadar ilgilenmezdi. Farklılıklara saygıyı içselleştirmiş biriydi.
10- HEP GENÇ: Geçmişteki küçücük bir başarısını bile göklere çıkaran, herhangi bir başarısının unutulmasına asla izin vermeyen tiplerin yoğun olduğu medya camiasında, geçmişteki büyük başarılarının hiçbirini kimsenin gözüne sokmadı. Unuttu gitti onları... Hep yeni başarıların peşinden koştu... Belki de bu yüzden hep genç kaldı... Ölümünün hepimize zamansızmış gibi gelmesi işte bundandır.

Haberin Devamı

Bir insana not verirken nelere bakmak gerekir

Haberin Devamı

BİR: Güldüğü şeylere...
İKİ: Ölüm karşısında takındığı tavra...
ÜÇ: Mensubu olduğu ideolojik grubu savunurken hakkaniyetli olup olmadığına...
DÖRT: Olumsuz eleştirilere verdiği tepkiye...
BEŞ: Para karşısındaki tutumuna...
ALTI: Önemli bir makama sahip olduğundaki tutumuna...
YEDİ: Kendinden güçsüze nasıl davrandığına...
SEKİZ: Aman dileyene karşı ne yaptığına...
DOKUZ: Dinlemeyi bilip bilmediğine...
ON: Öfkelendiği anlardaki yaklaşımına...

Aygün’den rahatsız olan CHP’lilere sesleniyorum

EY CHP’liler...
Tamam, Hüseyin Aygün’den rahatsız olun...
-  Dersim defterini açtı diye...
-  Dağdakiler için “arkadaş” dedi diye...
-  Teröristlerin ailesine taziyede bulundu diye...
-  Ege’de Rumlara etnik temizlik yapıldığını iddia etti diye...
Rahatsız olun Aygün’den...
En doğal hakkınızdır.
*
Ama lütfen Hüseyin Aygün’den rahatsız olduğunuz kadar...
Birazcık da partiniz içinde...
-  Dersim’e yağdırılan bombalara sahip çıkanlardan...
-  Cumhurbaşkanı’nın etnik kimliğini sorgulamaya kalkanlardan...
-  Barış umudunu baltalamaya kalkanlardan...
-  Azınlık haklarının savunulmasına faşistçe karşı çıkanlardan...
Falan da rahatsız olun...
*
Yani demem o ki: Rahatsızlıklarınızı tekdüzelikten kurtarın, çeşitlendirin, demokratikleştirin. Hep aynı tür kişilerden ve hep aynı tür şeylerden rahatsız olmayın.
Biraz da başka tür kişilerden ve başka tür şeylerden rahatsız olun.

Haberin Devamı

Bir beddua

POLİTİK görüşleri ve yaklaşımları senden farklı biri öldüğünde...
-  “Oh oldu” diyorsan...
-  “Bugün benim mutlu günüm” diyorsan...
-  “Geç bile kaldı” diyorsan...
-  “Darısı falancaya” diyorsan...
-  “Gülmekten öldüm” diyorsan...
Kurban olduğum Allah...
-  Senin bağlı bulunduğun ideolojinin de...
-  Politik görüşlerinin de...
-  Siyasal yaklaşımlarının da...
Belasını versin.

Diyarbakır’da eksik bir şey

ÜÇ tabut...
Büyük bir cenaze töreni...
Yürüyüşler, konuşmalar, sloganlar, pankartlar...
Kocaman bir alan ve onbinlerce kişi...
Fakat bir eksik var:
Uzun tören boyunca...
Her sözcük zikrediliyor ama dini bir tek sözcük bile dile getirilmiyor.
“Allah” sözcüğü geçmiyor mesela, “rahmet” sözcüğü geçmiyor mesela.
“Güneşe uğurluyoruz” falan deniyor ama “Allah rahmet eylesin” denmiyor.
Diyarbakır gibi onbinlerce insanın “Peygamber Mitingleri”ne koşarak gittiği bir şehirde, bu denli kitlesel bir cenaze töreninde dini tek bir sözcüğe yer verilmemesini biraz yadırgadım doğrusu...

Haberin Devamı

Böbürlenmeyelim

NE zaman “Abdullah Öcalan’ı Kenya’da yakalayan kahraman askerlerimiz” gibi bir söz duysam gülüyorum.
Çünkü Abdullah Öcalan yakalanmadı, teslim edildi.
“Kahraman” diye nitelendirdiğimiz kişiler, Kenya’da özel uçağın kapısına kadar getirilen Abdullah Öcalan’ı alıp ülkeye getirdiler.
*
Öcalan’ı özel uçakla Kenya Havalimanı’ndan teslim alıp ülkeye getirmek bir başarı olabilir belki ama bir destan değildir.
O yüzden boşa kostaklanmayalım çünkü olay çok da kostak bir olay değildir.

İki düzeltme

BİR: Aysel Tuğluk Diyarbakır’daki cenaze töreninde Kürtçe değil Türkçe konuşmuştur.
İKİ: ÖDP Genel Başkanı’nın adı Alper Genç değil, Alper Taş’tır.
Dünkü yazıda yer alan bu iki hatayı düzeltir, özür dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları