Asım Bey’i uğurlamak

ASIM KOCABIYIK’ı dün ebediyete uğurladık.

Haberin Devamı

İtiraf etmem gerekiyor ki, üzüntü kadar takdirle dolu anılar tünelinde bir yolculuk gibiydi...
Son kez BİFO’nun açılış konserinde görmüştüm.
Sevdiğim, saydığım, ilkeleri olan, Cumhuriyet’e bağlı, modern olanı bilen, izleyen biriydi.
Bir kentte yaşayan işadamının kültürel sorumlulukları olduğunun bilincindeydi. Her yaptığını, alçakgönüllülük şemsiyesi altında gerçekleştirirdi.
Yaşamının ayrıntılarını, iki kitapta topladı:
Tazlar Köyünden Borusan’a (Doğan Kitap) ve Esra Üstündağ Selamoğlu’nun nehir söyleşisi 90’a Yaklaşırken-Asım Kocabıyık Kitabı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları).
Kitabın, okumanın, dinlemenin eğitimdeki rolünü her zaman söylerdi. Söylediğini uygulamaya da geçirdi.
Bütün davetlerine katıldım, çünkü bu davetler övünmek için değil sevincini paylaşmak içindi.
Bir anımı mutlaka yazmalıyım. Bir incelik simgesi olduğu için.
Asım Bey, bir gün telefon etti, gazeteye gelmek, beni ziyaret etmek istediğini söyledi. Belirlediğimiz saatten dakikalar önce Hürriyet’in danışmasına gelmiş, kimlik kartını almış ve ziyaretçi giriş kartıyla 11. kata çıkmıştı.
Odamın kapısında görünce şaşırdım, karşılayamadığım için üzüldüm.
“Sizi bir yıldönümüne çağırmak için geldim” diye söze başladı.
Belleğim beni yanıltmıyorsa, yaş günüyle şirketin kuruşunun yıldönümü bir arada kutlanacaktı.
Kutlamaya iki gün kalmıştı.
Söze şöyle başladı: “Sizden bir ricada bulunacağım. O gün bir randevunuz varsa lûtfen erteleyin, davetiye size ulaşmamış. Biraz geç de olsa davetiyeyi size kendim getirdim” dedi.
Anı dağarcığımın değerli bir olayı.

Haberin Devamı

KUŞAKLAR arasındaki gelişmeyi, düşünce farkını gelişimin gereği olarak yorumlardı. Bildiğim bildik, dediğim dedik diyen eski kuşak anlayışından uzaktı.
Rumelihisarı’ndaki binanın açılış gecesinde, burayı genç kuşağın beğendiğini, yarattığını, kendisine de burada oda yaptıklarını söylemişti. O başka bir yapıyı beğeniyordu ama yeni kuşağın beğenisine de hem onay veriyor hem destekliyordu.
Bir gün konuşmamızda Beyoğlu’nda tüccar terzi iken, Sabahattin Ali, Mübin Orhon’la dostluk kurduğunu anlatmıştı. “Onlarla sosyalizm üzerine konuşurduk” demişti.
Okullarını da, öğretmenevini de gezdim.
İstanbul Erkek Lisesi’nde okurken, okuldan çıkıp Sirkeci Tren İstasyonu’na kadar, iki saatlik bir kitapçı gezintisi yaparmış, sonra da trenle Yeşilköy’e, eve dönermiş.
Ne doğduğu yeri unuttu ne de okuduğu yeri.
Nebil Özgentürk’ün hazırladığı belgeseli seyrettim, iş hayatında her zaman sanatın önemli bir yer kapladığını onu yakından tanımayanlar da, buradan öğrenmiştir.
Mezun olduğu İktisat Fakültesi’ne armağan ettiği kütüphanenin açılışında bulunmuştum, yaptığı konuşmanın birçok kişiye örnek olmasını dilerim:
“Eğitim konusundaki en büyük sıkıntımız, devletimizin bu konuya yeterli kaynağı ayıramamasıdır. Yeterli kaynak ayrılamayınca, bu sahada çağımızın gerektirdiği imkânlar da sağlanamıyor. Biz, devlet kaynaklarının yetmediği eğitim, kültür ve sanata kaynak yaratmayı sorumluluğumuz olarak kabul ediyoruz.”

Haberin Devamı

ANILARIMIZDA ve eserlerinde yaşayacak.

 

Yazarın Tüm Yazıları