"Teknoloji üretirsek 10 yılda hedefimize ulaşırız"

Güncelleme Tarihi:

Teknoloji üretirsek 10 yılda hedefimize ulaşırız
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2012 11:12

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Türkiye teknoloji üretip ve bunu nitelikli insanlarla kullanırsa ben inanıyorum ki hedeflediğimiz ilk 10 büyük ekonomi içinde bulunmak çok da zor olmayacaktır” dedi.

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) 50. kuruluş yıl dönümü nedeniyle bir otelde düzenlenen gala yemeğine katılan Çelik, gecede bir konuşma yaptı.

Çelik, doğuda iç savaş yaşandığını ve Arap Baharı ile karşı karşıya kalındığını belirterek, sıkıntılı bir süreçten geçildiğini söyledi. Batıda ise iflasların ve durağan ekonomilerinin konuşulduğunu belirten Çelik, büyüme reformlarının aşağı doğru revize edildiği bir sürecin yaşandığına ve izlendiğine dikkati çekti.

Türkiye'nin bu yaşanan olayların ortasında kaldığını vurgulayan Çelik, “Sizlerin büyük gayretleriyle ve birlikte çalışmamızın neticesinde Türkiye, 150 milyar doları aşan bir ihracatı gerçekleştiriyor. 4 yılda 4 milyon istihdamı bu küresel kriz dönemi sonrasında gerçekleştirebiliyorsak, TİSK'e, Türk iş verenlerine, sanayicilerine, üreticilerine ve üretimin diğer bir parçası olan alnı terli işçilerimize teşekkür etmek gerekiyor” diye konuştu.
TİSK'in 50 yıllık süreç içerisinde Türkiye'nin neler yaşadığının en önemli tanıklarından birisi olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu: “Dünyanın her tarafında özgürlük ve demokrasi şarkıları söylenirken bizi sık sık merhum Hasan Mutlucan'ı dinlemek zorunda bırakan anlayış, istikrarsızlığın krizlerin, kayıpların sorumlularıdır. Türkiye'nin kaybettiği zamanları ve fırsatları en iyi sizler yaşadınız, sizler biliyorsunuz. Bu ülke geçmişte zaman kaybetmeseydi ben inanıyorum ki 16. büyük ekonomi değil, belkide önümüzdeki 10 yıl içinde ulaşmayı hedeflediğimiz ilk 10 ekonomiden biri olunabilirdi. Hatırlıyoruz 1961'de Almanya bizden işgücü talebinde bulundu. 1969 ve 70'lerde uzaya, aya gidildi. 1980'de Yunanistan AB'ye dahil oldu. Biz o yıllarda nelerle meşguldük. 1995'li yıllarda ve sonrasında küresel sermaye, dünya piyasalarında at oynattığı bir süreçte biz sermayeyi nasıl algıladık, sermayeye nasıl baktık, bunları hep birlikte yaşadık. Bunları bizzat üretimin tarafı olan sizler çok daha canlı bir şekilde işletmelerinize negatif yansımalarıyla yaşadınız.”

“Türkiye, birinci ligde oynamayı hak eden bir ülke”

Çelik, bugün Türkiye'nin teknoloji üreten ülke olması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye, ürettiği teknolojiyi kullanan bir ülke olmak durumunda ve bu süreçlerde bu imkanları nitelikli insanlarla yapmak zorunda. Türkiye teknoloji üretip ve bunu nitelikli insanlarla kulanırsa ben inanıyorum ki hedeflediğimiz ilk 10 büyük ekonomi içinde bulunmak çok da zor olmayacaktır” dedi. Türkiye'nin üçüncü dünya ekonomisine bakmaması gerektiğini belirten Çelik, Türkiye'nin az gelişmiş ülkelerden olumlu anlamda alacağı hiç bir şeyin olmadığını söyledi. Çelik, Türkiye'nin Cumhuriyet'in kurulmasıyla yönünü batıya çevirdiğini belirterek şöyle konuştu: “Türkiye, değer yargıları itibarıyla batının değer yargılarının özellikle ekonomi, demokrasi, insan hakları anlamında birinci ligde oynamayı hak eden bir ülke. Ciddi mesafeler alındı ama bu anlamda iş dünyamızın ciddi sıkıntıları var. Özellikle rekabet alanında ciddi, kıyasıya mücadele var. Üretilen ürünlerin dünya piyasalarında değer ve yer bulması son derece zor. Dolayısıyla bu süreçte hala birinci ligde, süper ligde oynayan bir takımız ve ülkeyiz.”

“İşçisini sahiplenen işveren, işverenini sahiplenen işçi”

Çelik, değişim ve dönüşüme tarihte hiç bir devletin dayanamadığını belirterek, ülkelerin değişim ve dönüşüm sürecinin gerisinde kalmamak için de kıyasıya bir mücadele içerisinde olduğunu anlattı. Türkiye'nin de bu sürecin gerisinde kalmadığını ve kalamayacağının da altını çizen Çelik, “Türkiye, bu mücadele içerisinde yer aldı. Bu süreç çalışma hayatında ve endüstriyel ilişkilere de yansıdı. Onun için çalışma hayatında çağın gerekleri neyse o alanda çalışma hayatında endüstriyel ilişkilerde bu adımları atma zorunluluğumuz vardı. Bu adımları attığımızı da ifade etmek istiyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, işçi ve işverenin birbirinin rakibi değil, birbirini tamamlayan iki unsur olarak görülmeye başlandığını belirterek şöyle konuştu: “Artık iş yerlerini sahiplenen işçilerimiz, işçisini sahiplenen iş verenimiz var. Endüstriyel ilişkilerin temel yaklaşımını bu iki temel cümle oluşturuyor. İşçisini sahiplenen işveren, işverenini sahiplenen işçi anlayışı endüstri ilişkilerinin temel yaklaşımı haline geldi. 21. yüzyılın mantığıyla endüstriyel ilişkileri ve sermayeye işçinin bakış anlayışı çok şükür değişti. İşçi işveren birbirinin rakibi değil, birbirini tamamlayan iki unsur olarak görülmeye başlandı.”

Türkiye'nin 2023 vizyonu

Çelik, işverenle, işçisiyle çalışma başarısını güçlendiren, demokrasiyi, endüstriyel ilişkileri vazgeçilmez yapan Türkiye'nin geleceğe daha güvenli bakmasını sağlayan pek çok reformun hayata geçirildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Öncelikle yeni İş Kanunu ve Sosyal Güvenlik Reformu'nu birlikte gerçekleştirdik. İstihdam paketlerini üretimin üzerindeki yüzdeleri aşağı çekecek düzenlemeleri birlikte hayata geçirdik. Teşvik paketleri üzerinde birlikte çalışmalar yaptık. İş sağlığı ve güvenliği gibi her çağdaş ülkede olan ve bizde de mutlaka olması gereken İş Sağlığı Güvenliği Yasası'nı yürürlüğe koyduk. Sendikalar ve Toplu Sözleşme Yasası'nı çıkardık. Ayrıca memurlarla toplu sözleşme hakkını yasalaştırdık. İntibak düzenlemesini de yine bu dönemde gerçekleştirdik. Türkiye'nin 2023 vizyonu içinde istihdam stratejisini hazırladık ve çok kısa süre içerisinde gerçekleştireceğiz.”

Genel Sağlık Sigortası'na (GSS) da geçildiğini ifade eden Çelik, 75 milyon vatandaşın 1 Ocak 2012'den itibaren GSS kapsamına girmiş bulunduğunu da hatırlattı.

Çelik, 355 meslek standardını belirleyen Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun 750 meslek standardını da 2014'e kadar belirlemiş olacağını söyledi.

Çalışma hayatında önemli düzenlemelerin ve reformların gerçekleştiğinin altını çizen Çelik, “Bu reformlar ben mantığıyla, hükümet yanlısı mantıkla olmadı. Reformların tamamı biz merkezli yapıldı. Bu süreç içerisinde partnerlerimizin de önemli rolü oldu. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de TİSK'tir. Çünkü, TİSK'in son derece önemli katkılarıyla işçi, işveren konfederasyonlarımızın büyük katkılarıyla bu reformları gerçekleştiriyoruz.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!