Davutoğlu ile “Patriot” peşinde, Irak-Suriye konuşmak…

BRÜKSEL- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile seyahat etmek, bir yandan dış politikaya ilişkin bir “ufuk turu” yapmak imkanı verdiği gibi, bir yandan da söyledikleriyle “gündem oluşturmak” şansı da sunabilir. Ama “havada iken”, karadaki “gündem”in arkasında da kalabilirsiniz.

Haberin Devamı

Dün olduğu gibi.

Davutoğlu ile dün “İttifak dayanışması içinde, Türkiye’ye Patriot füzeleri verilmesi” kararının alınacağı Brüksel’deki NATO Dışişleri Bakanları toplantısında katılmak üzere havalandık.

Brüksel’e indik. Bakan Davutoğlu, doğru NATO toplantısına hareket etti. Ondan ayrıldığımız anda, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Erbil’e gitmek üzereyken, Bağdat’tan gelen yasaklama nedeniyle uçağının Kayseri’ye indiği haberi ulaştı.

Yeni bir Ankara-Bağdat gerilimi, besbelli ki gündeme damgasını vurmuştu. Davutoğlu, Ağustos ayında Erbil üzerinden karayoluyla Kerkük’e gittiği vakit, Irak rejiminin şimşeklerini üzerine çekmişti. Bağdat hükümetinin, bir başka deyimle Maliki’nin Davutoğlu’nun Kerkük ziyaretine tepkisinin faturası, bir şekilde, Taner Yıldız’ın Erbil ziyaretinin engellenmesi olarak ortaya kondu.

Haberin Devamı

Elbette, Enerji Bakanı’nın Erbil’e gitmesi engellenemez. Karayolundan, Habur üzerinden Bağdat’ın engellemesine takılmadan Irak Kürdistanı’nın merkezine ulaşabilir Taner Yıldız. Dünkü olayın can alıcı noktası, Türkiye-Irak, bir başka deyimle Ankara-Bağdat ilişkilerindeki rahatsızlığın dışavurumu.

Türkiye’nin ön plandaki dış politika gerginliği uzun sınıra sahip olduğu Suriye üzerinde odaklanmışken, diğer güney komşusu Irak ile de sıkıntılı ve gergin bir ilişki söz konusu.

Ancak, “harita”nın üzerine dikkatle eğilip bakıldığında, Türkiye-Irak arasında asıl “komşu” durumunda bulunan Irak Kürdistanı ile, Mesut Barzani yönetimindeki Kürdistan Bölge Yönetimi ile bir sorunu yok. Tam tersine, Ankara-Erbil yakınlığı var.

Buna karşılık, Erbil-Bağdat gerginliği, Ankara-Bağdat gerginliğine de dönüşebilme potansiyeline sahip. Tabii, Bağdat’ın gerek Erbil’e, gerekse Ankara’ya yönelik her hamlesinin arkasında “Tahran gölgesi”ni de gözden kaçırmamak, Ortadoğu’daki son gelişmeleri daha geniş bir “ekran”dan izlemek gerekiyor.

Ahmet Davutoğlu ile Brüksel yolunda uçakta sohbet ederken, en son gelişmeden habersiz olarak  son “Bağdat-Erbil gerginliği” konusundaki değerlendirmesini sormuştuk. Davutoğlu, bu konuda, Suriye’deki gelişmelerden bile daha kaygılı olduğunu saklamadı.

Haberin Devamı

Irak’taki gelişmelerin bir “Arap-Kürt savaşına dönüşme” potansiyeli taşıdığına, durumun ciddi olduğuna değindi. Irak’taki gelişmelerin, kendisini Suriye’den daha fazla kaygılandırmasının gerekçesine işaret ederken, her iki tarafın, yani Maliki’nin oluşturduğu “Dicle kuvveti”ne ve Kürt peşmergelerine gönderme yaparak, tarafların her ikisinin de iyi organize olmuş, silahlı güçler olduğuna dikkati çekti.

Davutoğlu, Suriye’deki rejimin neyi yapabileceğini, neyi yapamayacağını okuyabilir, kestirelibilir ve yani Suriye’deki durumun nisbeten “öngörülebilir” olduğundan söz etti. Irak’taki durumun nasıl gelişeceğini Suriye’deki netliğinde görmek söz konusu değil.

Haberin Devamı

Suriye’de rejimin ömrünün kısaldığına ilişkin kanaatlerinde bir değişiklik yok. Hatta, bir önceki gün Suriye Dışişleri Sözcüsü Cihad Makdisi’nin istifasını rejimin çözülme sürecinin bir göstergesi olarak algılıyor.

Peki, Türkiye niçin Patriot peşinde, bu sonucu elde etmek için biz de Brüksel’e uçuyoruz.

Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin sayısı 500’ün hayli üzerindeki “füze arsenali”ni belirtiyor. “Bunların nerede, ne kadar olduğunu, nasıl hareket ettiklerini biliyoruz, sürekli izliyoruz” diye konuşuyor. Suriye’nin bunları Türkiye’ye karşı kullanması beklenmiyor ama rejimin çöküntüye uğramasıyla birlikte bu güçteki silahların “kontrolsüz güçler”in eline geçmesi ve onların bu silahları kullanması “riskinin de göze alınamayacağı” gözlemi, Bakan’a ve ekibine hakim.

Haberin Devamı

En yakınındakilerden biri, “yüzde 1 de olsa, yüzde 3 de olsa, bu riski göze alamayız, almamalıyız” diye konuşuyor. Patriotlar tek başlarına tüm Suriye füzelerine önleme gücüne sahip değil. Patriotlar, yakın menzilli füzelere karşı bir füzesavar sistemi.

Patriotların yanısıra THAAD (Terminal High Altitude Air Defense- Terminal Yüksek İrtifalı Hava Savunması) adı verilen füzesavar sistemleri ve Aegis adlı atmosfer üzerinden gönderilecek füzeleri önleyecek füzesavar sistemleri birlikte mütalaa ediliyor.

Patriotların asıl amacı, Suriye’ye karşı bir “caydırıcılık” sağlamak ve daha önemlisi, Türkiye’nin bir “kollektif güvenlik sistemi” içinde bulunduğunu dosta, düşmana göstermek. Yani, NATO’nun Türkiye’ye karşı savunma yükümlülüklerini üstleneceğinin ortaya konulması.

Haberin Devamı

Davutoğlu, bizle birlikte olmadan birkaç saat öncesine kadar İstanbul’da bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve mevkidaşı Sergei Lavrov ile beraberdi. Rusya, bu “Patriot işi”ne diyordu? Ne demişti acaba?

Davutoğlu, “Patriot konusu Putin ve Lavrov ile görüşmelerimizde hiç açılmadı…” dedi, “Ne toplantıda, ne de yemekte…”

Rusya ile İstanbul’da yapılan toplantının Suriye konusunda çok önemli bir gelişmeye işaret ettiğinin altını çizdi. “İki yeni tavır” diyerek, söz konusu “iki yeni Rusya söylemi”ne gönderme yaptı:

“1. İlk defa Suriye’nin geleceğine ilişkin olarak amaçta beraberiz, yöntemde ayrılıyoruz dediler;
2. Rusya, Suriye rejiminin avukatı değildir sözünü özellikle vurguladılar.”

Dışişleri Bakanı, Haziran sonunda Cenevre’de yapılan Suriye ilgili toplantı sonuçlarının Türkiye ile Rusya tarafından farklı yorumlandığını söyleyerek, son İstanbul toplantısıyla, farklar ortadan kalkmamakla birlikte “pozisyonları yakınlaştırmaya başlandığı”nın önemini anlatmak istiyor.

Türkiye’nin Brüksel’de sınıra Patriot konuşlanmasının ardından Suriye’de rejimin ömrünü kısaltacak girişimleri sürdüreceği ve bu konuda “Suriye’de geçiş”e ilişkin Mısır’la yakın ilişkide bulunacağı anlaşılıyor.

Bu arada, dünkü gelişmenin ortaya koyduğu gibi, Irak’taki gelişmelerin alacağı yön de dikkatle izlenecek. Bir yaygın kanaat, Irak Başbakanı Maliki’nin, Suriye’de rejimin yıkılmasının ardından Irak’ta iç savaş çıkmasını kaçınılmaz gördüğü ve söz konusu muhtemel gelişme için şimdiden mevzi tutmaya çalıştığı yönünde.

Görüldüğü gibi, karada, havada, “Avrupa’nın merkezi”nde Ortadoğu konuşmaya, tartışmaya devam ediyoruz…


 

Yazarın Tüm Yazıları