AB yolundan sapıyor muyuz?

BİLİYORUM...

Avrupa Birliği 50 yıllık bir sakız haline geldiği için, o haberler artık ilgi çekmiyor... Bu konuda bir genel inanç sarsıntısı da var... Ama şunu da çok iyi biliyorum ki, Avrupa Birliği yalnızca fasıllardan ve kanunlardan ibaret değildir.
Aynı zamanda bir ortak yaşam kültürüdür.
Şimdi yine aynı soruya gelip saplanıyoruz:
- AB yolunda bir sapma mı var?
Son 1 yıl içinde, Türkiye’nin AB yolundaki adımlarını yakından izlemiş bir gazeteci olarak şunu açıkça söyleyebilirim:
- AB Bakanlığı inanılmaz bir performans gösteriyor.
- Bakan Egemen Bağış Atina’dan Malta’ya, Madrid’den Berlin’e adeta mekik dokuyor.
- Birçoğunda bulunduğum bu geziler öyle protokol gezileri de olmuyor.
- Espriler, dostluklar, özeleştiriler tam bir samimiyet içinde yapılıyor.
İşte son olarak önceki gün Ankara’da AB büyükelçileriyle yenilen bir yemek.
Bağış, 1 Ocak’tan itibaren dönem başkanlığını İrlanda’nın alacağını hatırlatarak söze bir İrlanda atasözüyle başlıyor:
“Borcu unutmak, ödendiği anlamına gelmez.”
Evet Türkiye’ye verilmiş sözler var...
Ama unutuluyor. Ya da geciktiriliyor.
Peki Türkiye’nin eksikleri yok mu?
Elbette var...
Bu konuda Bağış, 4’üncü yargı paketinin Hükümet’te kabul edildiğini söylüyor.
AB’den yargı konusunda gelen eleştiriler zaten biliniyor.
Bu bir iyileşmedir elbette.
Herkesin istediği dilde savunma yapabilme hakkının verilmesi demokrasi açısından ciddi bir adımdır.
Ve Bağış, çok önemli de bir uyarı yapıyor:
“Son 5 dönem başkanlığında fasıl açamadık. Bu ilişki 6’ncısını kaldıramaz.”
İşte tıkandığımız nokta da budur. Eğer bu dönemde de fasıl açılamazsa...
Türkiye kamuoyunda zaten sarsılmış olan AB üyelik beklentisi, bu defa koyu bir umutsuzluğa dönüşebilir.
İşte bu umutsuzluk yaralayıcı olabilir.
Peki ne yapmalı?
- AB süreci yalnızca devletten devlete ilişkilerle götürülemez.
Önce gündelik hayatımıza bakalım.
Mesela:
- AB ülkelerinde bir araç yaya geçidinde yayayı gördüğünde kendisine yeşil bile yansa durur. Çünkü AB ülkelerinde öncelik yayadadır.
Bizde söylememe bile gerek yok. Zaten yaşıyorsunuz.
- Bırakın bisiklet ve koşu yollarını, kaldırımların üzerine park etmiş araçların arasında cambazlık yapan insanlar tam bir çile halindedir.
- AB caddelerinde bir tek korna sesi duyamazsınız.
- Türkiye’de daracık caddelerin etrafı gökdelenlerle kuşatıldığı için tam bir trafik cinneti yaşanır.
- Ne şehir planı vardır. Ne de gürültü haritası.
- Birçok yerde engelliler için hayat ıstıraptır.
- Kirletilen denizler, işgal edilen araziler, kıyıları işgal eden betonlaşmalar...
- Gereksiz yere uzayan tutukluluk süreleri. Geciken adalet.
Evet...
Bütün bunlar bizim bir yaşam kültürü olarak kendi kendimize aşmamız gereken gündelik fasıllarımızdır.
Böyle bakınca, önümüzdeki dönem gündelik hayatımıza yönelik olarak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.
Bu yüzden belediyeler ve polis, AB yaşam standartları konusunda daha iyi eğitilmeli... Türkiye daha fazla demokrasi ve insan hakkı için çalışmalıdır.
Çünkü Avrupa Birliği yolu solmaması gereken bir umudun heyecan katsayısıdır.
Yazarın Tüm Yazıları