Şehit öğretmenlerimiz

KASIMIN son haftasına yaklaşırken Öğretmenler Günü nedeniyle içimi hüzün kaplar, mutluluğum kaybolur.

Haberin Devamı

Ben, sisteme katılan her öğretmeni eğitim semalarımızda ışıldayan bir yıldız olarak gördüm hep. Aydınlığıyla etrafına ışık saçtığına, güçlü iradesi, anlamlı ülküsü ve büyük idealleri ile eğitim alanında umut kaynağı olacağına inandım sürekli. En değerli varlığımız olan çocuklarımızı, Ayşe’lerimizi Mehmet’lerimizi büyük bir güven duygusuyla onlara emanet ettik, onların gizemli ellerinde şekilleneceğini umarak... Bunlar benim ve benimle birlikte ortak paydada buluşan tüm vatandaşlarımızın ortak beklentileridir.
Peki, bu denli büyük beklentilere karşın, onları memnun, mutlu ve huzurlu kılabilmek için gerekli ortam ve koşullar hazırlanabildi mi? En önemlisi, ülkenin en ücra köşelerine gönderilen gencecik öğretmenlerin can güvenliği sağlanabildi mi? Buna cevabımın ‘evet’ olmasını tüm içtenliğimle isterdim, istiyorum. Ama maalesef diyemiyorum. Diyemiyorum çünkü onlardan 140’ının PKK militanları tarafından acımasızca şehit edildiklerine tanık olduk.
İlk şehit 26 Haziran 1979’da okul bahçesinde öğrencilerinin gözleri önünde öldürülen Mehmet Saygıgüder, son şehit de 4 Eylül 2011’de öldürülen Tunceli Görme Engelliler Sınıf Öğretmeni Dilay Kermen’dir.
1997’de başlayan bu süreç 1980’de beş, 1981’de yine beş öğretmenin öldürülmesiyle sürdü. 12 Eylül 1981’den 1987 sonuna değin öldürme olayı yaşanmadı. Ancak 1988’de sekiz, 1989’da dört, 1990’da üç, 1991’de iki öğretmen öldürülürken, 1992 yılında 17, 1993’te 48, 1994’te de 30 kişinin katledilmesiyle sadece üç yıl içinde öldürülenlerin sayısı 95’i buldu. 1995’te altı, 1996’da yine altı, 1997’de üç, 1998’de de bir öğretmen katledildi. Böylece şehit öğretmen sayısı 140’ı bulmuş oldu. Bunlardan 36’sının Diyarbakır’da, 22’sinin Tunceli’de şehit edilmesi, PKK’nın bu iki ilimizde etkin olduğunun açık kanıtı olarak değerlendirilebilir.
Bunlara askerliğini yaparken 1. Dünya Savaşı’na katılıp Irak ve Filistin cephelerinde şehit olan Abdülkerim Usta ve Süleyman Öğretmen ile yedek subay olarak Menemen’de vatani görevini yaptığı sırada yobazların ayaklanmasını önlemeye çalışırken 23 Aralık 1930’da başı kesilerek katledilen Mustafa Fehmi Kubilay’ı da eklememiz gerekir diye düşünüyor ve değerlendiriyorum.
İşte yüreğimi dağlayan, neşemi ve mutluluğumu gölgeleyen budur. Yetmez mi?
Şehit öğretmenlerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz.
Cemil ÇETİN

Haberin Devamı

Muktedir öyle istiyor Sayın Türel...

Haberin Devamı

AKP’li Menderes Türel doğru söylemiyor.
Yasanın dediği şu:
Köylü, köylü gibi kazansın, ama şehirli gibi su, elektrik parası, vergi ödesin. Menderes Türel, köylüleri kandırabilir.
Ama er-geç gerçekler ortaya çıkacak.
Bu kanunun ana çıkma nedeni, muktedirin paşa gönlü, keyfi öyle istediği içindir.
İhtiyaç olması, demokratik karar alınması değil.
AKP geldiğinden beri her kanunun ana çıkma nedeni budur.
Türel boşuna yorulmasın.
Muktedir, muktedir kaldıkça bu ülke saçma sapan tartışmalara mahkûmdur.
Fuat AKÇA

‘Tarih cinayeti’ne açıklamalar

‘TARİH cinayeti’ (21 Kasım) başlıklı yazımıza Eczacıbaşı ve Kale Grubu’ndan açıklamalar geldi.
Eczacıbaşı Esan Genel Müdürü Sinan Özman: “Yazınızı dikkatle okuduk, bölgedeki faaliyetlerimiz hakkında sizi bilgilendirmek istedik.
Sit alanı olarak kabul edilmiş bulunan Bafa Gölü bölgesinde ÇED belgesi almak ve üretim yapmak mümkün değildir. Hiçbir arkeolojik alanda faaliyet göstermeyen Esan’ın Bafa Gölü olarak anılan bölgede de ruhsatı bulunmamaktadır ve Bafa Gölü’ne en yakın ruhsatlı alanımız, bölgeye 12 km uzaklıktadır.
Bilindiği gibi, madencilik faaliyetleri 3213 sayılı Maden Kanunu ve buna bağlı olarak Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda yapılmaktadır. Ayrıca bu yönetmeliğe bağlı olarak Çevre Kanunu doğrultusunda yükümlülükler yerine getirilmektedir. Bu kanunun ilk adımı ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) belgesinin alınmasıdır. Başvuru süreci içerisinde çalışılan alanların koruma planlarına bağlı kalınarak, izin aşamaları devam etmektedir. Bölge içerisinde mutlak koruma alanları oluşturulmuş ise madencilik faaliyetlerinin yapılmasına izin verilmemektedir.
Milas bölgesi tarihte birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış yerleşim alanıdır. Bu bölgede çalışan firmamız doğal olarak arkeolojik faaliyetlere olan desteğini de esirgememiştir. İnsanlığın ortak mirası tarihi varlıkların korunması temel sosyal sorumluluklarımız arasındadır.
Milas bölgesinde çalışma yaptığımız alanlarda, yukarıdaki bahsi geçen tüm adımlar atılarak gerekli izinler alınmıştır ve çalışma alanımız ilgili haritada gösterilmektedir.”
Kale Grubu Kurumsal İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Hande Sarantopoulos:
“Söz konusu yazınızda belirttiğiniz Beşparmak Dağları bölgesindeki maden üretimi konusunda Kale Grubu’nun son 10 yıl içerisinde hem feldspat üretim faaliyeti hem de yeni bir maden ruhsatı alma konusunda aksiyonu bulunmamaktadır.
Tarafınızdan layık görüldüğümüz üzere kurucumuz İbrahim Bodur’un iradesi ve gelecek vizyonu paralelinde Kale Grubu olarak kurulduğumuz günden
bugüne ülkemizin ve ülkemiz insanının gelişimi için pek çok sosyal, kültürel, çevresel ve sanatsal projeye ağırlık vererek ticari faaliyetlerimizi taçlandırdık. Bugün de aynı ülkü doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çok önemli bir gündemi köşenize taşıdığınız için teşekkür ederiz.”

 

Yazarın Tüm Yazıları