Gazze’nin “Acı Gerçeği”, Türkiye’nin hali…

Halifax-Kanada-ABD’nin Cumhuriyetçi yönetimlerinde en üst düzeyde görevler üstlenmiş olan ve bu dönem önemli düşünce kuruluşlarının birkaçını yöneten Dov Zakheim’a, “Ne düşünüyorsunuz?” diye soruya girdim, “İsrail, Gazze’ye girecek mi?*

Haberin Devamı

Dov Zakheim, en ufak tereddüt göstermedi; “Kesin” diye cevapladı. Cevabı verilemeyen bir soru ise ortada duruyor: “Hamas, kendisini çok zora sokacak bir şekilde, İran’ın işini niçin üstlendi?”

 

Bu soru, Kanada’nın kuzey Atlantik kıyısında Halifax’da dördüncü kez toplanmış olan “Uluslararası Güvenlik Forumu”na katılmak üzere dünyanın dört bir köşesinden gelmiş uzmanların cevabını kolay veremedikleri bir soru.

 

Ortadoğu, dünyanın en ilginç bölgesi; bir anda ta Atlantik kıyısında dünyaca ünlü bir dizi güvenlik ve dış siyaset uzmanının gündemine kendi damgasını vuruveriyor.

 

Haberin Devamı

Halifax toplantısına, Kanada Savunma Bakanı –geleceğin Kanada Başbakanı gözüyle bakılıyor- Peter Mackay ev sahipliği yapıyor. Baş rollerde biri Demokrat, diğeri Cumhuriyetçi iki Amerikalı senator, Kolorado Senatörü Mark Udall ile Arizona Senatörü, 2008’de Obama’nın karşısındaki başkan adayı John Mc Cain.

 

Üç gün sürecekve “Kanada’nın Davos’u” diye nitelenen toplantılarda “Atlantik sistemi”nin öncelik verdiği bir dizi konu başlığı var. “Aprés Europe” yani “Avrupa’nın bugünden sonrası”, “Son yönetim değişikliğinden sonra Çin”, “Seçimlerden sonra Amerikan Küresel Liderliği”, “Kuzey Amerika’da petrolün kendine yeterli hale gelmesinden sonra, bunun dünyanın her köşesine etkisi”, “You Tube dünyasında diplomasi”, “Hindistan’ın dünyadaki yeri”, “Meksika’nın önemi”, “Doğal Gaz Devrimi ve Küresel Enerji Güvenliğinin Geleceği”, “Rusya”, “Pakistan Merkezi Önem Taşıyor mu?” ve bu arada bir dizi teknolojlinin gelişmesi, yapısı ve bunun güvenlik politikalarına ve stratejilerine etkisi.

 

Tabii ki, Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu’nda “Suriye’nin Terörü ve Ortadoğu’nun Trajedisi” başlıklı bir panel de var ve ben, bir Suriyeli, bir Lübnanlı ve tanıdık bir sima, Irak Kürdistan yetkililerinden Sefin Dizayi ile birlikte,bu başlığı taşıyan panelin katılımcısı olarak Kanada’nın bu “Atlantik kapısı”ndayım. Ama, buraya da damgasını vuran, “Doğu Akdeniz’in alevleri” ta Kuzey Atlantik kıyılarına taşıyıveren Gazze konusu oldu.

Haberin Devamı

Halifax, “Güneşin Batmadığı İmparatorluk”un en şaaşaalı dönemlerinde Kraliyet Donanması’nın Kuzey Atlantik’te en önemli deniz üssü imiş. Küçücük ama tarihi 17.-18. Yüzyıl’a giden eski bir şehir. Okyanus’un bir nehir gibi içeri girdiği, Boğaz görüntüsü veren bir girintinin, bir doğal limanın yanıbaşında kurulmuş. Kanada’nın Nova Scotia eyaletinde. Nova Scotia, “Yeni İskoçya” anlamında. Zaten, Halifax’dan doğuya doğru dümdüz bir çizgi çekilse, Glasgow’a, Edinburgh’a gidiyor.

 

Doğu Akdeniz’de Britanya’nın arkasında bıraktığı bir sorunun bugün geldiği nokta, Britanya İmparatorluğu’nun kuzey Atlantik kıyılarında dünyanın en güçlü ülkelerinin güvenlik uzmanlarının gündemine oturuyor.

Haberin Devamı

 

Taraflardan biri İsrail olunca öyle oluyor. İsrail’in “akıllıca” bir işe kalkışmadığında, tıpkı 2008-2009’u andıran biçimde “Gazze savaşı”nın herhangi bir sorunun çözümünü sağlamayacağında hemen herkes hemfikir. Ancak, aynı şekilde, Gazze’de odaklanan yeni Ortadoğu bunalımının, “perde arkası”ndan İran’ın işi olduğunda ve İran’ın böylece Suriye üzerinden dikkatleri çelmeyi başardığında da kimsenin kuşkusu yok gibi.

 

Daha önce de altını çizmeye çalıştığım gibi, Hamas, “İran çıkışlı” bu politikanın uygulayıcı olarak niçin ortaya atladı; soru bu.

 

İsrail’in –kendi seçimleri yaklaşıyor- Gazze’ye saldırı fırsatını veren, Hamas’ın roket göndermesi ve “ateşkesi” bozmasıydı. Arkasına Mısır’da iktidara gelmiş Müslüman Kardeşler’i almışken –Mısır Başbakanı Hişam Kandil, Gazze’yi ziyaret ediyordu-, Katar ile ilişkileri yerli yerindeyken, şunun şurasında bir ay önce Halid Meşal, İran’ın hiç hoşuna gitmeyecek şekilde Ankara’da Tayyip Erdoğan’a “İslam dünyasının lideri” diye övgüler yağdırırken, İran’a vekaleten, İsrail’in çok sert tepki göstereceği besbelli bir “roket saldırısı”na niye kalkıştı?

Haberin Devamı

 

Nova Scotia yani kuzey Atlantik kıyılarından, Doğu Akdeniz’de Gazze’deki “ısınmaya” bakıldığında, görülen şu: Ortadoğu’da ince bir oyun oynanıyor ve bu oyunun bir tarafında İsrail, diğer tarafında İran göze çarpıyor.

 

Kendine “oyun kurucu” sıfatını yakıştırmış olan Türkiye, bu “oyun”un “kurucusu” olmadığı gibi, “baş aktörü” de değil. Gelişmelerin arkasından sürüklenen ve son zamanlarda hemen her konuda yapıldığı gibi Tayyip Erdoğan’ın ateşli konuşmalarıyla sanki konuyu çözecekmiş “aldatmacası”yla kendisini avutan bir görüntüde.

 

Bu arada, Gazze’yle ilgili gelişmelerin, Suriye’de Başşar Esad’ın tam köşeye sıkıştırılmakta olduğu bir sırada gelmesinin çarpıcı sonuçlarından birini Halifax’ta birisi “İsrail’in Gazze bombardımanlarında 13 Filistinli öldü. Aynı gün, Suriye’de öldürülen insan sayısı bu rakamın 10 mislinden fazla” dedi.

Haberin Devamı

 

Geçen hafta, Suriye muhalefetinin tabanı genişletilerek, Türkiye’nin kanatları altındaki SUK’un yerine Doha’da “Suriye Devrimci Güçleri ve Muhalefetinin Koalisyonu” adlı yeni bir yapılanmaya gidildi. Türkiye de bu oluşumu destekledi. Fransa daha da ileri gitti ve yeni örgütü “Suriye halkının tek meşru temsilcisi” olarak tanıdı.

 

Bu adımı, Türkiye’nin ve daha da önemlisi ABD’nin izlemesi bekleniyordu. İsrail’e roket gönderilmesi ve ardından İsrail’in Gazze’ye saldırma hazırlıklarını giriştiği bir dönemde, Obama’nın ne böyle bir “siyasi adım” atması ve ne de Suriye muhaliflerine çeşitli yollarla ama artan ölçüde askeri destek sağlamasının imkanı kalmadı. En azından askıya alındı.

 

Gazze’deki durum, Suriye’deki durumun “gözlerden çalınması” gibi bir “acı gerçeğe” işaret ediyor.

 

Türkiye, Ortadoğu’da “oyun” falan kurmuyor, gelişmelere göre savruluyor. Bu da bir başka “acı gerçek”...

Yazarın Tüm Yazıları