Korkutmak öldürmekten daha etkili bir silah

ODA TV davasının “iki Barış”ı Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu bugün son kez huzurlarınızda. Yeni röportajlarda buluşmak üzere...

Haberin Devamı

- Burada yargılanan siz misiniz, sözde örgüt mü, mesleğiniz mi, muhalif olmanız mı?
Barış Pehlivan: Burada aslında gazeteciler yargılanmıyor, gazetecilik yargılanıyor. Biz vücut bulmuş insanlarız. Bizi yargılayarak aslında bütün dışarıdaki gazeteciliği yargılıyorlar. Bu davada haberler yargılanıyor, kitaplar yargılanıyor, makaleler yargılanıyor, röportajlar yargılanıyor. Biz burada sadece simgeyiz. Biz, biraz da dışarıdaki gazetecilere korku salmak için içeride tutulan insanlar olduk. /images/100/0x0/55ea9275f018fbb8f888bf35
Barış Terkoğlu: Ortaçağda insanları herkesin gözü önünde işkence ederek öldürürlerdi ya, aslında mesele sadece o insanları öldürmek değil, aynı zamanda o işkenceleri izleyenlere korku vermekti. “Siz de eğer aynısını yaparsanız sonunuz bunun gibi olur!” demekti. Korkutmak, bir insanı öldürmekten daha etkili bir silah...

Haberin Devamı

Hiçbir şeyin inandırıcılığı kalmadı

- “Bundan sonra başımıza neler gelebilir?” diye düşündüğünüz oluyor mu?
Barış Terkoğlu: Her şeyi yapabilirler. Ki yaptılar. Olsun. Biz de şimdi onları yargılıyoruz. Yaşadıklarımızı anlatarak. Bunu da meşru yollardan yapmaya devam edeceğiz, bedeli ne olursa olsun. Hiçbir şeyin inandırıcılığı kalmadı. Ben hayatımda, elime hiç silah almadığım gibi, silahı olan biriyle de hiç tanışmadım. Ama terör örgütü üyeliğiyle yargılanıyorum. Hayatımda görev başında bir askerle de hiç tanışmadım ama darbe yapmak suçlamasıyla yargılanıyorum. Oda TV davasındaki tüm telefon kayıtlarını araştırdım, soruşturdum, görev başında bir askerle teması olan kimseye denk gelmedim. Bir tek Doğan Yurdakul ağabeyimizin fotoğrafı çıkmış. Sürekli internette yayınlıyorlar. Genel Kurmay Başkanlığı’nın 30 Ağustos resepsiyonuymuş, basın davetiymiş...
Barış Pehlivan:  O da enteresandır. Yeni Şafak, İlker Başbuğ ile Doğan Yurdakul’un fotoğrafını Yeni Şafak yayınladı. İlker Başbuğ’un sağında Doğan Yurdakul, solunda ise hükümete yakın gazeteciler var. Ama nedense hükümete yakın gazetecileri kesip, sadece ikisini koydular!

Haberin Devamı

Barış Terkoğlu:/images/100/0x0/55ea9275f018fbb8f888bf37

Niye 20 ay tutulduk? Niye şimdi özgürüz!

20 ay boyunca bize bir tek soru sorulmadı. İsmimiz dışında. Ortada hiçbir değişiklik yokken, biz şimdi özgürüz. 20 ay neden içeride tutulduğumuzu da bilmiyoruz. Ben artık hukukun falan kalmadığını, mahkemelerin insanlardan intikam alma aracı olduğunu düşünüyorum. Bakın çok basit bir şey söyleyeceğim: Aynı örgütün üyesi olduğumuz iddia edilen Hanefi Avcı’yla orada tanıştık. Hanefi Avcı’ya yapılan suçlama, bir kitap: “Haliç’te Yaşayan Simonlar.” O kitap nedeniyle Ankara’da PKK ve TİKKO propagandası yapmaktan hakkında soruşturma açıldı. Aynı kitap nedeniyle, Devrimci Karargâh Örgütü’ne yardım ve yataklık etmekten tutuklu, aylardır yargılanıyor. Aynı kitap nedeniyle, Oda TV davasında Ergenekon örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan da yargılanıyor. Devrimci Karargâh davasında, yardım ettiği iddia edilen bütün sanıklar dışarıda, bir tek Hanefi Avcı içeride. Oda TV davasında, kitabı yazdığı söylenen, “Aslında Hanefi Avcı değil başkası yazdı” deniyor, onlar da dışarıda Hanefi Avcı yine içeride. Bu tabloyu, intikam dışında başka hiçbir şeyle açıklamak mümkün değil...

Haberin Devamı

Barış Pehlivan:

Bundan daha ironik ne olabilir?

Soner Yalçın, hayatını ve kitaplarını derin devlet, mafya ve faili meçhul cinayetlerini aydınlatmak için adamış bir insan. Bugün Türkiye’nin tartıştığı derin devlet yapılanmaları, gladio, kontrgerilla, JİTEM, Yeşil kelimelerini Türkiye ilk Soner Yalçın kitaplarından öğrendi. Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetlerin faillerini, JİTEM’in ne olduğunu ilk Soner Yalçın yazdı. Soner Yalçın’ı şimdi yazdığı, ortaya çıkardığı, uğruna ölüm tehditleri aldığı bir örgüte üye olmaktan içeri attılar. Bundan daha ironik ne olabilir?

Barış Terkoğlu:

Derslerine iyi çalışmamışlar

Suçlamaya konu olan iki haber klasörü var. İkisi de Oda TV haberlerinden oluşuyor. Bazı kelimeler de birbirini tekrar ediyor. Mesela arama motoruna “Devrim” kelimesini yazmışlar ve içinde “devrim” geçen tüm haberleri alt alta sıralamışlar. “Bunlar, iktidarı devirerek devrim yapmak istiyor!” mesajı veriyorlar. Fakat o kadar okumamışlar ki, o haberin içinde mesela, “Devrimden Sonra” diye bir filmin tanıtım haberi de var. “Savaş” kelimesini aratmışlar, içinde savaş geçen her şeyi yığmışlar. O haberler arasında “İnsanlar, kaç gün savaşmadan durabilmiş?” başlıklı bir haber var. Stockholm Haber Enstitüsü’nün bir haberi. İnsanlığın, tarihi boyunca sadece üç yüz günü savaşsız geçirdiğini anlatan bir haber. O da suçlamaya konu olmuş. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yaptığı basın açıklamasını birebir yayınlamışız. Bunu da örgüt üyeliğine kanıt olarak koymuşlar. Çünkü içinde “Ergenekon” kelimesi geçiyor! Hillary Clinton zaman zaman açıklama yapar, medyada çıkar, “Türkiye’deki yargı endişe veriyor” demiş, sıradan bir haber, onu koymuşuz, onu da almışlar. Başbakan Erdoğan, il kongresinde “Darbelerle mücadele ediyoruz” diye bir cümle kurmuş, haberin içeriğini okumadıkları için, onu bile almışlar! “Devrim”, “savaş”, “Ergenekon”, “Balyoz” bu kelimeleri taratmışlar, karşılığında ne buldularsa, suçlama olarak, bizim faaliyetimiz olarak oraya koymuşlar. Derslerine iyi çalışmamışlar. İnsan içeriğe biraz bakar, değil mi?

 

Yazarın Tüm Yazıları