Sanat deli işidir, netekim

Standart klişedir: Dehayla delilik arasında saç telinden bile ince bir sınır olduğu söylenir.

Öyledir yani... Sanatçı dediğin delidir, ne yapsa yeridir.

Doğruya doğru, hakikaten de biraz öyledir. Hani ahkámlardan ahkám beğeneceksek, sanat, gerçek anlamıyla sanatsa, zamanın önüne düşen bir öngörü yeteneği, toplumun dışına düşen bir orijinalite, genel kanaate zıt bir duruş, uyumsuzluk, başkaldırı içerir. Eşliğinde, baş ve kalp ağrısı, mide sancısı getirir.

Rahatına düşkün tipleri hafiften zorlar yani... Sistem adamıysan, sanattan yana işin biraz zor yani...

Olsan olsan, ne bileyim, Kenan Evren kadar ressam olursun. Magazin dergisinden kestiğin fotoğraf karesini karşına dayar, ondan baka baka Hande Ataizi’nin yağlıboya ‘nü’sünü falan yaparsın...

‘Mermerin içine hapsolmuş meleği gördüm ve o serbest kalana kadar mermeri yonttum,’ demiş Michelangelo. Ciddi ciddi söylemiş bunu hem, Allah sizi inandırsın. Şimdi bu akıllı uslu bir adamın kuracağı cümle midir?

Kırk yıl önce, akıl hastanesinde ‘deliler’e deney ve teşhis amacıyla tablolar yaptırılmış. Zamanın yetkin doktoru Süleyman Velioğlu, daha sonra resimleri bir bodruma kilitlemiş.

2002 yılında Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Olcay Yazıcı, başkanlık odasına resim aramak için hastanenin bodrum katına inmiş ve bir kısmı birbirine yapışmış, bir kısmı yanarak tahrip olmuş resimleri bulmuş. Araştırıp taraştırıp işin aslını ortaya çıkarmış ve mutluluktan coşmuş...

Prof. Yazıcı, resimleri bulduğu andaki hislerini şöyle anlatıyor: ‘Gözlerime inanamadım. Çünkü şaheserlerdi. Mısır Piramitleri’ni keşfetmiş ve oradaki hazineyi gün ışığına çıkarmış gibi hissettim.’

Bunun yanında resimleri bir de doktor gözüyle değerlendiriyor: ‘Hemen hemen tüm resimlerde hastalığı ve acıyı görüyorum.’

Ben kendi adıma 8 Nisan itibarıyla Borusan Otomotiv’de sergilenecek olan resimlerin orijinallerini görmeyi merakla bekliyorum. Sanatçı mı deliden çıkar, delilik mi sanatın doğasından kaynaklanır; sanatçı doğulur mu, sonradan olunur mu, insan düşünmeden edemiyor.

Utanarak itiraf ederim ki, ben kendi adıma ruh sağlıklarının yerinde olmadığı bilinen, tanı konmuş kimi şairlerin hastalığına ‘bencil okur’ sıfatıyla duacı olduğumu biliyorum.

Bildiğiniz üzre, şizofreni tedavisinde olumlu yönde sağlam adımlar atıldı ve bu konudaki çalışmalar, ‘Peki ama bu durumda sanatın sonu gelirse n’aparız?’ şeklinde ciddi ciddi tartışılıyor.

Her şey bir yana, serginin ortaya koyduğu şey çok açık.

Konu sanatsa, bir paranoyak, beş Kenan Evren’i yan cebinden çıkartır, iddia ediyorum...

Bende yoksa kimsede yoktur

Yaşasın Kadir İnanır dizi çeviriyor! Eh, mutad ‘evlenilecek sıfır kilometre kız aranıyor’ kampanyası bıraktığımız yerden başlamış, ‘polemik’ sezonu açılmış, ‘hadi geyiğin belini kıralım bahar şenlikleri’ dönemi gelmiş kapıya dayanmış demektir.

İnanır’ın yaşı, Kanal D için çekilen ‘Bütün Çocuklarım’da torun torba sahibi bir adamı canlandıracak derecede kemale ermiş olabilir. Olsun varsın; Kadirizmin kitabı, ‘değişim’ kelimesini tanımaz. Ve neresinden bakarsanız bakın, bazı şeylerin hiç değişmediğini görmek de, bir yerde saadettir.

Misál, Hülya Avşar’ın kırk yıllık ‘jön tartışması’ Kadir İnanır sağolsun, yine huzura geldi. İnanır Avşar’a, ‘Niye jön arıyor ki? Genç çocukla mı oynamak istiyor. Onu bu günlere biz getirdik, lafını bilip öyle konuşsun’ dedi. Avşar, İnanır’a ‘yaşlandığı için böyle konuştuğu’ şeklinde bir beyanatla sitemlerini iletti...

Yine de benim şahsi ‘Kadir İnanır vecizeleri’ arşivimin güzide bölümleri, hep aşk-meşk, kadın-erkek mevzuları üzerine kotasyonlarından oluşur. Kendileri eksik olmasın, bu kez de bizi yanıltmadı, hayalkırıklığına uğratmadı. Kadir İnanır bu azizim, konuştu mu granit makamından konuşur.

Geçtiğimiz günlerde Sema Denker’e verdiği röportajda yine döktürmüş: ‘Büyük aşkı kim yaşamış ki? Hep yalan konuşuyorlar. Hiçkimse büyük aşk yaşamamış. Kerem ile Aslı’yı, Leyla ile Mecnun’u gören var mı? Ferhat dağları delmiş. Nerede bu dağ, bir göstersinler bakalım. Yalan!.. Tutku vardır, aşk ne demek? Benim hiçbir zaman büyük bir tutkum olmadı. Olsaydı sizlerden kaçmazdı.’

Öyle yani, sakın ola çıkıp da; ‘Yahu ben gördüm, hatta yetmezmiş gibi yaşadım’ demeye kalkmayın. Varsa aşka dair bir iddianız, gidin o aşkı İnanır’ın gözünün önünde yaşayın. Hatta aşkınızı belgeli melgeli, noter onaylı bir şekilde ortaya koyun, ispatlayın. Hem onun adına da aşk denmez bi kerem, tutku denir tamam mı? Kodu mu oturtan bir büyüğümüzdür kendileri bildiğiniz gibi; Kadir Abimizin kafasını bozmayın!

Örnek bir büyüğümüz

Artık işi rutine bağladık. Her sabah ilk işimiz, dağılmış ezberimizi sil baştan toparlamak oluyor. ‘Nasıl yani?’ sorusunun anavatanı cinnet vatanım Absürdistan’da şaşırmanın sonu gelmiyor. Zavallı aklımızın bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha karışmadığı, ‘sıkıcı’ tek bir gün geçmiyor.

Bildiğiniz üzre, Türk gençlerinin gelişimi konusu, son olarak ‘örnek insan’ Alaattin Çakıcı tarafından ele alındı. Kurtlar Vadisi’ndeki Çakır karakteri ile kendisi arasında ilişki kurulmasından duyduğu rahatsızlığı, ‘Sayın Kamuoyu’na hitaben kaleme aldığı ve Hürriyet’e yolladığı bir yazılı açıklamayla dile getirdi.

Çakır’ın Tombalacı’nın elini öpmesinden yola çıkarak; ‘Hayatımda aile büyüklerimin ve saygı duyduğum yaşlı tanıdıklarımın dışında kimsenin elini öpmedim, öpmem de...’ dedi.

Buraya kadarı hadi neyse... En azından delikanlı áleminin mantık sınırları dahilinde... De...

Çakıcı’nın hicap duyduğu bir konu daha var ki bendeniz, o noktada mevzudan kopuyorum: ‘Yaratılan hayali bir kahramanla ülkemin gencecik insanlarının kanunsuzluğa ve eğitimsizliğe özendirilmesinden rahatsızlık duyuyorum.’

Sayın Çakıcı, ‘Sayın Kamuoyu’na’ şöyle sesleniyor: ‘Hayatım boyunca üç şeye inandım ve iman ettim. Günah... Suç... Hata... Günahım varsa hesabını öbür dünyada Cenab-ı Allah’a vereceğim. Suçum varsa hesabını bu dünyada ülkemin güvenlik görevlilerine ve mahkemelerine verdim ve vermem gerekiyorsa yine veririm. Hatam varsa bunu da siz kamuoyunun takdirine bırakıyorum.’

Onu bunu bilmem de, Kurtlar Vadisi’nin senaryo ekibini tebrik ederim. Karakter kime dayanıyordur bilemem ama jargon, birebir örtüşüyor.
Yazarın Tüm Yazıları