Tomas'a prim verin

Aslında Hırvat futbolcunun isyanı Daum'a. Alman teknik adamın yaptığı yanlışlara. Yönetimin içinden de Daum'un yaptığı yanlışlar görünüyor, biliniyor. Bir yerde Tomas'ın yaptığı Daum'a ‘‘dur’’ demek oldu.

BU sene Fenerbahçe'yi Allah kucaklamış götürüyor. Yalnız kucaklamakla kalmıyor, arada sırada öpüyor da. Mesela Bursaspor, mesela Adanaspor maçı. Aslında şanslılar. Neden mi? Tam bir rehavete girmişlerdi, ne yapacaklarına karar veremiyorlardı. Beşiktaş biraz kımıldayıp pençeyi geçirdi mi, sanki bütün tüyleri dökülecekti. Tedirgindiler. Aslında Tomas yaptığı forma atma işiyle Fenerbahçeliler'in ekmeğine yağ sürdü. Bu tip şampiyonluğa oynayan takımlarda arada çıkan tuhaf olaylar eğer iyi kullanılırsa, takımın lehine olur.

Şimdi önlerinde birkaç tane yol var. Tomas'ı buzdolabına kaldıracaklar, bu mevzuyu unutacaklar, hiç bir şey olmamış gibi devam edecekler. Göstermelik bir ceza verecekler, oynatmaya devam edecekler. Oynatmayacaklar, okkalı bir ceza kesecekler, ülkesine gönderecekler. Veya sezon sonuna kadar yabancı haklarını kullanıp, sonrasında biletini kesecekler, oraya da Servet'i hazırlayacaklar.

İsyanı Daum'a

Aslında Tomas'ın isyanı Daum'a. Alman teknik adamın yaptığı yanlışlara. Yönetim içinden de Daum'un yaptığı yanlışlar görünüyor, biliniyor. Bir yerde Tomas'ın yaptığı Daum'a ‘‘dur’’ demek oldu. Haddini bildirmek oldu. Bu olay yönetimdeki bazı yöneticilerin ve takımdaki çok futbolcunun işine geldi. Bu harekete bu yönden bakıldığında, olay Fenerbahçe için avantaj. Daum'un Tomas'a bakmama, bakamama, yüreği yetmeme, ona bir karşılık vermeme veya Tomas'ı anında yardımcısı kanalıyla soyunma odasına gönderememesi bundan kaynaklanıyor.

Bir başka noktayı daha size göstereyim. Hangi yedek oyuncu bir anda fırlayıp Tomas'ın ikinci, üçüncü hareketi yapmasını engelliyor? Hiçbiri... Hatta, gülüyorlar. Belki de içlerinden helal olsun sana Tomas, az bile yaptın diyorlardır. Bu Fenerbahçe'deki olan bazı eksiklikleri de su yüzüne çıkarıyor.

Gönlü elvermiyor!

Bakın bu olay neye benziyor biliyor musunuz? Hani bir oyuncu ceza alanına girerken kendini yalandan yere atarak penaltı istiyor ya. Onun seyircisi de bağırıyor, ‘‘Neden penaltı vermedin?’’ diye hakeme. Hatta tempoyla İ... hakem bile diye bağırıyorlar. Buna karşılık hakem elinin sağ tarafını hafif kaldırarak ‘‘Devam, devam’’ işareti yapıyor. Niye oyunu durdurup kendini atan futbolcuya sarı kart göstererek seyirciyi susturamıyor? Çünkü o pozisyona girmeden evvel, kendisi o kadar çok hata yapıyor ki, gönlü el vermiyor o futbolcuya kart göstermeye.

Dönün Tomas olayına... Eğer bu futbolcuya ceza veremiyorsanız, gücünüz yetmiyorsa, ben sizin yerinizde olsam, erkekliğe helal getirmeden Tomas'a külliyetli miktarda bir üstün başarı primi veririm. Hele sezon sonunda Fener şampiyon olursa, bunu ikiye katlarım.

Nerdeee!

GEÇEN gün gazetede bir haber okudum. İstanbul'da artık kent vergisi alınacakmış. Bizde hep işler yasal insanların üstüne giderek yapılır. Gayri yasallarla kimse uğraşmaz, uğraşamaz. Son Dünya Kupası'nda Kore'de Deniz Gökçe ile beraber arabamızı şehir merkezindeki otelin altındaki kapalı otoparka bıraktık. Ben otelde kaldığım için bizden park parası almadılar. Merak ettim sordum, bir gecelik otopark ücreti 120 dolardı. Merkezdeki diğer otoparkların ücreti bundan farklı değildi. Yani herkes arabasını şehir dışında bırakıp öyle maça gidiyordu.

Peki İstanbul'daki otoparkların ücretleri ne kadar biliyor musunuz? Bu parkların ödedikleri vergileri biliyor musunuz? Bu parklardan alınan ücretlerin ne kadarı parkçıya, ne kadarı resmi görevlilere gidiyor, biliyor musunuz? Burada bir senelik dönen parayı hiç hesap ettiniz mi? Nerdeee...

Hesap sorarlar

SEÇİM 2004 öncesinde Hürriyet Gazetesi adına Trabzon'a gittim. Bu şehirdeki seçim nabzını ölçtüm. 18 Mart tarihli sayıda sonuçta BENCE yorumunu yaptım ve Trabzon'daki tabloyu aşağıdaki gibi dile getirdim.

CHP, AKP ve SP'li adayların tümüne sordum, ‘hep beraber bir yemek yiyelim, tartışalım’ diye. Saadet ve AKP, ‘‘Niye olmasın’’ dediler. CHP ‘‘İşim çok’’ dedi. Dikkatimi çok önemli bir şey çekti. Kime sorduysam, kiminle konuştuysam, ‘‘Eğer AKP Osman Abanoz'u aday gösterseydi, Trabzon'u silme götürürdü’’ cevabını aldım. Demek ki ya Tayyip Erdoğan ve teşkilatı henüz şehirlere tam ulaşamamış ya da kılavuzları onu yanlış yönlendiriyorlar. Yani AKP Trabzon'u kaybederse, bunun tek sorumlusu merkez yönetim ve Tayyip Erdoğan'dır. Trabzon'da halkın adayı Osman Abanoz, partinin adayı Mazhar Yıldırımhan. Böyle dengelerin olduğu yerde aradan CHP fırlayıp çıkarsa, kimse şaşırmasın.

Kamyonu duvara vurdu

Daha yeni milletvekili seçimlerinde Trabzon'u silme götüren AKP, bu kez kamyonu duvara vurdu. Ve CHP adayı M.Volkan Canalioğlu aradan fırlayıp seçimi kazandı. Dünkü Sabah Gazetesi’nde köşe yazarı Ahmet Hakan, Başbakan’ın, annesiyle yaptığı telefon görüşmesini aktarıyor. Erdoğan annesine, ‘‘Trabzon'u kaybediyoruz, görmüyor musun anneciğim’’ demiş... Sayın Erdoğan kullandığınız cümlenin kuruluş biçimi yanlış. Kaybediyoruz ne demek, siz karar verdiniz ve Trabzon'u kaybettiniz. ‘‘Anneciğim Trabzon'u yaptığım hatalardan dolayı kaybettim’’ deseydin daha doğru olurdu. Bu da şunu gösteriyor, Rizelisiniz. Haliyle oraya daha fazla gittiniz, orayla daha fazla alakadar oldunuz. Trabzon'u zurnanın son deliği gördünüz. Bir tane bakanlık bile vermediniz. Trabzon insanı Türkiye'nin genel yapısına benzemez, tavırlıdır, isyankardır, hesap sorar ve gördüğünüz gibi faturayı da önünüze koyar.

Küçük dilimi yuttum

YILLARDIR yurt dışına çıkarım. Valencia havalimanına indim, telefonumu açtım ve bir mesaj gördüm. Okuduğumda az daha küçük dilimi yutacaktım. Senelerdir gittiğimiz bu yurt dışlarında konsoluklara ve elçiliklerimize gitsek, neredeyse gavur muamelesi yapılırdı. Bırakın gavur muamelesi yapmayı, işinizi yokuşa sürmek için her şeyi yaparlardı.

Hakem olarak gittiğimde veya takımla gittiğimizde çok az yerde alaka gördüm veya gördük. Genelde hep Fransız olurlardı. Valencia'ya indiğimde telefonuma gelen mesaj neydi biliyor musunuz... İspanya'ya hoş geldiniz. Herhangi bir durumda sıkıntınız olursa ve yardım istiyorsanız, şu nolu telefonumuzdan elçiliğimizi arayabilirsiniz, teşekkürler.

Büyükelçinin üzüntüsü

Bir ara düşündüm ve dedim ki, her halde dünyanın sonu geldi. Sonra maça gittim. Müsabakayı G.Birliği Yönetim Kurulu üyeleriyle protokol tribününde izledim. Maçtan önce orta boylu birisi yanıma gelip, ‘‘Hoş geldiniz. Ben İspanya Büyükelçisi Volkan Vural’’ diye kendini tanıttı. Şeker gibi birisi. ‘‘Her maça gidiyor musunuz?’’ diye sordum. ‘‘Evet... Bu maça da karayoluyla geldim’’ dedi ve çok üzüntülü bir olay anlattı.

‘‘O kadar işimin olduğu yerde G.Saray'ın Villarreal ile oynadığı maça gittim. Uzun ve yorucu yolculuktan sonra takımın kamp yaptığı yere vardım. Görevli aradım, yetkili aradım, üst katta oturuyorlarmış. Yanlarına gittim, oralı bile olmadılar. Bu bana çok koydu Erman bey’’ dedi ve ilave etti... ‘Bırakın büyükelçilik vasfımı, ben bir de G.Saraylıyım.’

G.Saray'ın niye yerlerde süründüğünü şimdi daha iyi anlıyorsunuz her halde sevgili okuyucular. Fazla ileri gitmeyin.

Oylardan da bu gözüküyor.

O kadar fark olsun

MASLAK'tan yola çıkın, İstinye'ye doğru inin. Yeniköy'e doğru dönün, Yeniköy Spor Kulübü'nün yanından yukarıya doğru çıkın. Yoldaki mazgalların derinliği takriben 30-40 santim arası. Yağmurlu günde inerseniz, ya lastiği, ya da arabayı bırakırsınız. Öyle de oldu. Veya aynı yoldan giderken, daha İstinye'ye inmeden ENKA okulları yazan tabeladan aşağı doğru İstinye'ye gidin. Tereyağı gibi bir yol. Mazgallarla asfalt arasında bir santim yükseklik yok.

Peki bu kadar fark neden? Şimdi merak ediyorsunuz değil mi? Yolun tam aşağısında Amerika NATO karargahını yaptı. Ve araçları bu ENKA okulları yolunu kullanıyor. Onlar Amerikan vatandaşı, biz Türk vatandaşıyız. Aramızda yolda arabayı bırakacak kadar, 30-40 santimlik de fark olsun. Sonra benim belediyelerim diyor ki, ‘‘sizi insan gibi yaşatacağız..’’

Geçiniz beyler.

Ağar ağır ağır

GEÇTİĞİMİZ milletvekili seçimlerinden oyumu kerhen CHP'ye verdim. Geçen zamanda gördüm ki, CHP diye bir parti yok. Burada şunu ayırayım. Belki de genel başkanı ve yönetimi yok. Ve ‘‘Bir daha bu yönetim ile başkana oy verirsem, ellerim kırılsın’’ diye yemin ettim. Nitekim belediye başkanlığı için oyumu Melih Gökçek'e kullandım. Gelecek milletvekili seçimlerinde ne mi yapacağım? Ağır ağır Mehmet Ağar'a bakmaya başlayacağım. Eğer sağlam bir ekonomi grubu kurarsa, partiyi hırsızlardan kurtarırsa, çok puan alacak gibime geliyor. Çünkü biliyorsunuz, burada genel başkanlık yapan bayanımızın malvarlığı açıklandığında halasından, amcasından gelen paralar ve bunların faizleri söz konusu olmuştu. İşte Doğru Yol onun yüzünden Eğri Yol olmuştu. Herhalde Ağar ile doğru yola girmeye başladı.
Yazarın Tüm Yazıları