Patlamış lastikler

Galatasaray'da Özhan Canaydın yönetiminin çok fazla dayanacağını zannetmiyorum. Daha birinci günden işler arap saçı. Bu yönetim nasıl kalır, yoluna devam edebilir?

G.SARAY'da Özhan Canaydın yönetiminin çok fazla dayanacağını zannetmiyorum. Bir tek şansları var, Futbol Federasyonu, ‘‘100'üncü yılda size pembe bakarım arkadaş’’ derse. (Bu 100'üncü yıl muhabbeti de Türk futbolunun herhalde ocağına incir dikecek.)

Zaten bu G.Saray, eski F.Bahçe'ye dönmeye başladı, hatta onu bile geçti. Gruplar çıkıyor, ‘‘Benim 200 oyum var, benim 500 oyum var’’ diyor. Sonra da gidip patlamış lastiğe yapışıp, tamir eder gibi diğerinin içine giriyorlar. Peki bu lastiklerle araba nasıl yürür, nasıl süratlenir? Bu lastikleri ön tarafa koyamazsınız, biraz süratli gidince patlar, takla atarsın. Arka tarafa koysan zaten hepsi patlak, hangisini arkaya koyacaksın?

İki açıklama

Daha birinci günden işler arap saçı... Turgay Kıran diyor ki, ‘‘Hagi ile 2,5 aylığına anlaştık.’’ Ergun Gürsoy diyor ki, ‘‘2006'ya kadar. Hatta 2010'a kadar da gidebiliriz.’’

Sevgili Ergun Gürsoy, kendi söylediklerine kendin inanıyor musun? Hagi ile Fatih'in ne farkı var? İkisi de aynı yapıda. O zaman ne değişecek, hiçbir şey. Fatih Terim dört futbolcuyu kadro harici bırakırken, hatta Galatasaray'dan göndermeye kalkarken, değişim demişti ve bu kararı yönetim kurulu ile beraber aldıklarını söylemişti. Bu yönetim kurulu, şimdi dört futbolcuyu tekrar antrenmana çıkarıyor. Yani Galatasaray, Özhan Canaydın'la beraber bir yere gidemeyeceği sinyallerini veriyor.

Galatasaray'da perde arkasındaki üstatlar mı desek, duayenler mi desek, onlar gene işaretlerini yaptı. Yine lise ağırlıklı bir yönetim geldi. Ben, ‘‘Galatasaray'da liseliler ile alaylıların kavgası var’’ dediğim zaman, liselilerin bir kısmı, ‘‘Yok öyle şey’’ diye yazı yazmaya kalktılar. Buyrun, şimdi niye yazmıyorsunuz? Şimdi o yazıları ne yapacaksınız?..

Liseli-alaylı

Hani liseli-alaylı kavgası yoktu. Bir kısım liseli istemediği halde, sırf o duayenlerin gönlü olsun diye, istemeye istemeye Özhan Canaydın'a oy attılar.

Bu yönetim nasıl kalır, yoluna devam edebilir? Bundan sonra her maçı kazanacaklar, doğru dürüst transfer yapacaklar, hep başarılı olacaklar. Biraz sallansınlar, seyirci bunları istifaya davet edecek. O zaman ne olacak, olağanüstü genel kurul. Şu andaki görüntü net bir biçimde bu.

Maskeler düşüyor!

HINCAL Uluç, gazetesinde yine İstanbul Emniyet Müdürü'nü göreve çağırmış; ‘‘Nerede Ahmet Çakar'ı vuranlar? Niye bulmadınız?’’ Hep sevgiden, dostluktan bahseden, öyle yazılar yazan, ‘‘Şiddeti hiç sevmem’’ diyen sevgili Hıncal benim için en az beş sene, ‘‘Bu Erman Toroğlu, hakem iken de Galatasaray düşmanıydı, yorumcu iken de Galatasaray düşmanı’’ diye habire yazdı.

Yani, beni belli bir gruba hedef gösterdi. Dedi ki, ‘‘Ey bu grubun taraftarı... Yarın bugün bir şey olursa bunun suçlusu Erman Toroğlu'dur. Onu vurabilirsiniz, ona hakaret edebilirsiniz veya küfür edebilirsiniz.’’

Bunda da bir yere kadar başarılı oldu. Çünkü Galatasaray seyircisi evellallah her maçta kulaklarımı çınlatıyor. Peki bunu yaratan kim, tabii ki Hıncal Uluç. Bu olay, kendisini mahkemeye verdiğim için hakim tarafından da onaylandı.

Şahısları kitlelere hedef gösteren, teröre davetiye çıkaran Hıncal Uluç. Sonra da sıkılmadan çıkıp, gazetesinde emniyet müdürüne terörü şikayet eden yine aynı Hıncal Uluç. Ne dersiniz sevgili okuyucular, şimdi maskeler düşmeye başlayınca insanları daha iyi görüyorsunuz değil mi?

Akrep misali...

BEŞİKTAŞ iyi takımdı ve en büyük rakibi de kendisiydi. Ve Beşiktaş takımı resmen sanki bir akrep gibi kendini sokarak öldürmeye gayret ediyor.

Bunun da tek bir sorumlusu vardır; başkan ve yönetim kurulu. Şimdi nerede hata yaptıklarını anlamaya başladılar. Neden, çünkü kendi içlerinde tartışmaya başladılar da ondan.

Hatayı dışarıda aramak dünyanın en kolay işi. Aynaya bakıp sor bakayım kendine, o zaman doğruyu görürsün.


Ne güzel paslaşma!

ŞENOL Güneş konusunda Futbol Federasyonu son derece hatalı işler yaptı. Şenol'dan bir şey olmayacağı Dünya Kupası sonunda belliydi. Ama inatları bizi Portekiz'deki finallerden etti. Şimdiki durum tam bir orta oyunu.

Şurada Şenol'un mukavelesinin bitmesine üç ay var (13 Temmuz). Madem gönderecektiniz, niye daha evvel göndermediniz? Adamın sözleşmesinin bitmesine sayılı günler kala bu işi yapıyorsunuz ve 500 bin dolar para ödüyorsunuz. Bu paralar kulüplerin parası. Hiç gereksiz yere Şenol'a bu ödemeyi yapacaksınız.

Şu anda hangi antrenörle anlaşırsanız anlaşın, Şenol'a dersin ki, ‘‘Seninle 13 Temmuz'da mukavele yenilemeyeceğim.’’ Yeni teknik direktörle de anlaşırsın, o 14 Temmuz'da başlar, o zamana kadar da hazırlığını yapar.

Ne güzel bir paslaşma değil mi? Nasıl olsa para senin değil, kulüplerin parası. Şenol da mağdur olmasın (!) Hayatında bir daha hiçbir kulüpten böyle bir para alamaz. Yani, yağma Hasan'ın böreği.

Hakan Şükür’ün penaltısı haksızdı...

CEM Papila konusunda, ‘‘Disiplin olarak çok iyi bir hakem. Taviz vermiyor, dürüst, ne gördüyse onu çalıyor. Ama, teknik olarak tam karar veremedim’’ demiştim. Son idare ettiği Galatasaray-Çaykur Rize maçında Hakan Şükür'ün kaleci Murat'la girdiği pozisyona penaltı çaldı.

Bakınız, o pozisyonda Hakan Şükür'ün aleyhine faul verilmesi gerekirdi. Çünkü, Murat topla oynamaya niyetli, havadaki topu yükselerek tutma niyetinde. Hakan Şükür topla oynama niyetinde değil, kalecinin yüzüne bakarak, onun ellerine doğru hafifçe yükselerek altına giriyor ve kambura yatıyor.

Yani, Hakan Şükür'ün yaptığı hareket net bir biçimde faul. Ama penaltıyı Hakan Şükür kazanıyor.

Demek ki, Cem Papila'nın özellikle ikili pozisyonlarda futbol bilgisi ve görgüsü zayıf. O pozisyonu defalarca seyretsin, belki o zaman ileride doğruyu bulur.

Muazzam gözlemciler

ERHAN Albayrak'ı tribünden atlayıp Elazığ'da bir güzel dövmeye kalkıyorlar. Haliyle o da kendini koruyor. Duyuyoruz ki, gözlemci raporlarıyla ceza kuruluna verilmiş. Zaten bizim gözlemcilerimiz muazzamdır. Gördükleri her şeyi duruma göre yazarlar veya yazmazlar (!)

Merak ediyorum, acaba 90'ıncı dakikada Ankaragücülü Özgür'ün kendini denize atar gibi atladığı pozisyonda penaltı düdüğünü çalarak, Elazığspor'un küme düşmesini bir yerde kesinleştiren (Çünkü şimdi Elazığspor'un sahası da kapanacak, hepten yanacaklar), Ankaragücü'nün de ligde kalmasını neredeyse kesinleştiren Mustafa Çulcu'ya acaba bu iki gözlemci, seyrettikleri dört gözleriyle ne puanlar verdi?

Ersun Yanal’la yapamazsınız

FUTBOL Federasyonu Ersun Yanal'ın üstüne gidiyor. Çünkü Gündüz Tekin, ‘‘Olacaksa Ersun Yanal olsun’’ fikrinde. Peki, Milli Takım yöneticileri, Ersun Yanal'ı ne kadar tanıyorlar, hiç. Bakın ben size bir şey söyleyeyim, eğer Ersun Yanal'ı Milli Takım Teknik Direktörü yaparsanız, O, bütün direksiyonu eline geçirmek ister. Hiçbir şekilde sizi işine karıştırmaz.

Hem de nasıl biliyor musunuz, mesela Ümit Milli Takım, Genç Milli Takım, Yıldız Milli Takım, kısacası hepsinin patronu o olacaktır. Oralarda görev alacak bütün teknik adamlar hakkında kararı o verecektir. Ve bu sıralama aşağıya doğru artarak gidecektir.

Dönün bakalım, milli takımlara, hepsi neredeyse Trabzon'un ikinci vatanı oldu. Nerede Karadenizli antrenör var, hep onlar boş yerlere tayin edildi. Yani daha işin başında Ersun Yanal'la bu işi yapamayacağınızı ben tahmin ediyorum. Ayrıca da Ersun Yanal, Milli Takım Teknik Direktörlüğü'nü kabul ederse yazık olur. Çünkü daha kulüplerde yapacağı çok iş var.

Kulüp antrenörlüğü devamlı heyecan ister, adrenalin devamlı yükselir. Milli Takım öyle değildir. Orada senede 3-5 maç yaparsın, diğer zamanlarda yatarsın.

Ayrıca da merak ediyorum, ‘‘Milli Takımımızı dünya üçüncüsü yaptım’’ diyen Şenol Güneş, görevinden ayrıldıktan sonra hangi takımları çalıştıracak ve ne kadar başarılı olacak? Bütün bunların yanında ayrıca bir soru işareti daha var; İlhan Cavcav'la yıldızı hiç barışmayan Haluk Ulusoy, ortaya Ersun Yanal ismini atarak, onu gene rahatsız mı etmek istiyor?
Yazarın Tüm Yazıları