Uygulanmayan yasa!..

BİR ülkenin hukuk devleti sayılabilmesi için orada yasaların olması yetmez, uygulayıcıların o yasalara uyması gerekir.

Haberin Devamı

Yasaya göre tutukluluk kararının devamı için “kuvvetli suç şüphesi”nin gerekçelendirilmesi yeterli değildir. “Ev hapsi” gibi alternatif önlemlerin ilgili sanık için neden yeterli olmayacağının somut kanıtlarının mahkeme tarafından ortaya konulması zorunludur. Örneğin AİHM’nin İsviçre’deki bir “uzun tutukluluk” şikâyetini reddettiği kararı okunduğunda mahkemenin söz konusu sanığın parasını yurtdışına naklettiğini, ABD’de ev aldığını ve oraya taşınacağını söylediğini somut delillerle kanıtladığı görülecektir. AİHM’nin genel uygulamasında 2 yılı aşan tutukluluklar makul süreyi aşmış sayılmaktadır. Yasamızdaki “katalog suç” uygulaması AİHM tarafından kabul görmemekte olup sadece bu suçları işlediğinden kuşkulanıldığı gerekçesiyle tutuklanan herkes AİHM’ce haklı bulunmakta, tazminatı da vergilerimizden ödenmektedir. Hal böyleyken, ev hapsi uygulamasına imkân veren
3. Yargı Paketi yasalaştıktan sonra verilen adli kontrolle tahliyeye ret kararlarında somut gerekçelerin yer almaması, adalete güveni eritmektedir. Olan, mahpusların bir kez daha umut verilip sonra yere çalınan masum ailelerine olmaktadır.
Simge bir isme bakalım: Mustafa Balbay hakkında normal bir ülkede suç delili olarak tanımlanabilecek bir şey yoktur. Daha geçen duruşmada bir tanık “Balbay, ART’deki TV programını yapmak için para alıyordu” demiştir! Program ve haber yapan, konuştuklarını not alan kişiye terörist veya darbeci değil, gazeteci denir. İlk gözaltına alınıp bırakılmasından sonra kaçmak yerine oturup üç kitap yazan bir insanın “kaçma şüphesi” olamaz. İddianamesi yıllar önce tamamlanmış bir davada delil karartmak olanaksızdır. Bu aydının yıllardır hapiste, üstelik özellikle kötü koşullara sahip bir hücrede tutulması ülkemiz için büyük bir utanç nedenidir. Kayda geçsin.
Not: Söz konusu davada yeni yasanın yürürlüğe girmesinden sonra tutukluluk durumuyla ilgili ilk karar 27 Temmuz’da verilecek. Duruşmaları isteyen herkes izleyebiliyor.
Prof. Dr. Cem SAY
Boğaziçi Üniversitesi

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

KULLANIMI hızla artan yemek kartlarında yüzde 7’den yüzde 10’a kadar yükselen komisyon kesiliyor. 1 milyon kullanıcı ile 3 milyar liraya yaklaşan pazarda hızla büyüyen birkaç şirket, tekelleşmeye giderek yüksek komisyon
ücreti alıyor. Yemek kartı piyasasında esnafın hakkı yeniyor. Esnaf yüzde 10 kazanamazken, yüzde 10 komisyon ödüyor. Bu esnaf nasıl geçinsin, faturalarını nasıl ödesin?
KESK Başkanı  Bendevi PALANDÖKEN

Haberin Devamı

Kürtajı bırakın zayıflama ilaçlarına bakın

BALIKESİR’de bir vatandaşın zayıflama ürünü satın alıp dört kapsül kullandıktan sonra ölmesi üzerine Sağlık Bakanı Akdağ “Bilimsel herhangi bir veriye ve çalışmaya dayanmayan, ticari amaç öncelikli, bitkisel tedavi edici, mucize ürün olarak piyasaya sunulan ürünlerin halk sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu hatırlatırız. Ölümlere varan sonuçlar doğurabildiği unutulmamalıdır” demişti.
CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı buna karşılık veriyor: “Sağlık Bakanı sorumluluktan kaçıyor ve bunu halka yüklemeye çalışıyor. Oysa bu gibi ürünlerin ruhsatını Tarım Bakanlığı vermektedir. Bu cinayetlerin sorumluluğu başta Sağlık Bakanı ve Tarım Bakanı olmak üzere AKP hükümetindedir. ‘Sezaryen cinayettir’, ‘Kürtaj cinayettir’ diyen Başbakan, kendi bakanları tarafından ruhsatlandırılan ürünlerin neden olduğu cinayetler karşısında sessiz kalmaktadır. Gebe kadınlara düşük yaptırıcı ilaç olarak da bilinen mide ilacını (Misoprostol) eczanelerden
toplatan, kullanımını yasaklayan Sağlık Bakanı aynı duyarlılığı zayıflama ürünleri için göstermemekte ve sorumluluk almaktan kaçınmaktadır. Halk sağlığını, piyasanın kâr/kazanç hedeflerine alet eden bir anlayış sakattır. Bu durumda Sağlık Bakanı ya zaaf içinde ya da piyasa ile işbirliği halindedir.” Evet ‘piyasa ile işbirliği’ ne demektir?

Haberin Devamı

İstanbul UKOME trafik düzeninde yetersiz

İSTANBUL’da trafik uygulama-ları ile ilgili kararlar Büyükşehir Belediyesi’nin Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından alınmaktadır. Bu kararlara ilişkin olarak bazı konuları
irdelemekte yarar görüyoruz:
1- Sabah ve akşam yoğun saatlerde Boğaziçi Köprüsü’nün 1 şeridi dubalarla ayrılarak diğer yöne trafiğe açılmaktadır. Dubaların atılıp toplanması, yol ayrımının düzenlenmesi işlemleri her seferinde takriben 1 saat sürmekte ve 6 şeritten biri en yoğun saatlerde 2 saat trafiğe kapalı kalmaktadır. Rüzgârlı havalarda dubalar atılamadığı için bu işlem yapılamamakta, ancak bugünlerde trafik akımı daha da hızlanmaktadır. Bu da uygulamanın yanlış olduğunu göstermektedir.
2- Trafik akışını sağlamak için bazı yollar tek yönlü hale getirilmiştir. Bu uygulama sonucu maalesef ‘birinci öncelikli ulaşım yolları’ dahil zaten var olan yollar otopark haline gelmiştir. Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin görevi yolları otopark haline getirmek değil, yolları trafiğe açık bulundurmak olmalıdır. Bu uygulama ile yolların yarım kapasitesi maalesef kullanılamaz hale gelmiştir. Vatandaşlar bu yanlış uygulama yüzünden yanı başındaki açık/kapalı otoparkları kullanmamakta, yollarımızı park yeri olarak kullanmaktadır. Zaten yetersiz olan yolların yarısının da otopark olarak kullanılması akılcı değildir.
3- Şehir içerisinde en yoğun saatlerde, en yoğun yollarda dahi iş makineleri (kum/hafriyat kamyonları, beton üreticileri) ve hatta TIR’lar dolaşmaktadır. Sorulduğunda bunların UKOME’den özel izinle çalıştığı belirtilmektedir. Gaz, elektrik dağıtımı gibi işlerle uğraşan vasıtaların yoğun saatlerde şehir içi trafiğe girmesi normaldir, ancak sıradan bir inşaat firmasının iş makinelerinin şehirde dolanmasını anlamak mümkün değildir.
Yukarıda verilen örnekler maalesef İBB UKOME’nin bilimsel ve efektif çalışmadığını göster-
mektedir. Zaten yetersiz olan şehir içi ulaşımının trafik düzenlemesi için ciddi, bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Ülkemizde trafik mühendisliği alanında akademik çalışmalar yapılmaktadır. İBB’nin bu durumu göz önüne alarak UKOME faaliyetlerini düzeltmesinde yarar vardır.
Dr. Ergün DEMİREL

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

- SP Genel Başkan Başdanışmanı Fatih Erbakan’ın, AKP’ye geçeceği iddialarına karşılık “Böyle bir teklif gelirse ben de ‘Buyurun siz SP’ye gelin’ diyeceğim. Biz bu davanın ev sahibiyiz” dediğini...
- CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, Sağlık Bakanı Akdağ’a “İstanbul’da
satılan 55 firmanın sularının analizinde 41’inin gerekli
sağlık şartlarına uymadığına göre, bu firmaları teşhir edecek misiniz?” diye sorduğunu...

Yazarın Tüm Yazıları