Yayıncı kuruluş seyircisiz maç cezasını destekliyor mu?

Bundan sonra da hiçbir kulübe böyle bir ceza vermemeli.
Fenerbahçe’nin 5 maç cezası var.
Dün çekilen fikstüre göre bu cezalar Fenerbahçe-Trabzonspor ve Fenerbahçe-Beşiktaş derbilerini de kapsıyor.
Düşünün Türkiye Süper Lig’inin en önemli maçlarından bazıları geçen yıl olduğu gibi yine seyircisiz oynanacak.
Daha sezon başından iki derbi çöpe gitti.
Seyircisiz oynanacak.
İlla sezon ortasında alınacak cezalar da olacak, iki derbi de o yüzden çöpe gitse Süper Lig’in neredeyse en önemli maçlarının yarısı seyircisiz oynanmış olacak.
Bu futbolu yavanlaştıran çağdışı uygulama neden hala yürürlükte?
Yoksa geçen yıl Play Off saçmalığında olduğu gibi bu konuda da da yayıncı kuruluşun gizli bir ‘temennisi’ mi var?..
Düşünün stada gidenler, futbola en düşkün seyirciler...
Bun40-50 bin kişi statda gidemediği zaman ne yapacak?
İlla ki maçı televizyondan izleyecek.
Ya Lig TV’ye abone olacak, ya kendi evinde maçı satın alacak ya da bir mekana giderek izleyecek.
Her halükarda yayıncı kuruluşun ekonomisine katkı sağlayacak.
Bir de tersinden düşünün...
Seyircisiz maç cezası yayıncı kuruluşun işine gelmese bugüne kadar ortalığı yıkmaz mıydı, bu cezaların kalkması için Federasyon’un ensesinde boza pişirmez miydi?
Unutmayın, herkesin itirazına rağmen geçen yıl ‘zarar ediyorum’ diyerek Play Off sistemini uygulatan bir güçten bahsediyoruz...
Seyircisiz maç cezası işine gelmese bugüne kadar hiç sesini yükseltmez miydi?..

Sosyal medya tribünü

Sosyal medya taraftar gruplarının kontrolüne geçmiş durumda.
Tribüne döndü Twitter.
Her gün en az iki üç futbol konusu günü en çok konuşulan 10 konusu arasına giriyor.
Transfer, rakip takıma laf çakma, kendi kulübünü öven bir slogan...
Taraftar şakşakçılığı Twitter’ı sallamış durumda.
Kendi aralarında örgütlenmişler.
Kim daha çok ‘Top Trends’ olacak yarışı yapıyorlar.
Diğer ülkelerin konuştuklarına bakıyorum hiç bizdeki kadar taraftar işgali yok...

Hep aynı...

Demek ki bu işin kuralı bu...
Önce diziler çok izleniyor, sonra günah keçisi ilan ediliyor.
Tıpkı bizde olduğu gibi Arap dünyasında da Türk dizileri tartışılmaya başlandı.
Kimyaları bozuluyormuş bu diziler yüzünden...
Gümüş boşanmalara neden oluyormuş...
Kurtlar Vadisi de cinayetlere...
Yemen de adamın biri beş kişiyi öldürdükten sonra Polat’a özendiğini söylemiş.
Yıllar önce bizde de bu tür haberlere çok itibar edilirdi.
Çok tartışılırdı.
Son zamanda da var ama artık eskisi gibi önemsenmiyor sapık ve katillerin bu ifadeleri.
Sen 5 kişiyi öldürecek kadar insanlıktan çıkmışsan Polat’a özensen ne olur, özenmesen ne olur...
Yıllarca bizde de Kurtlar ve diğer diziler günah keçisi ilan edildi, zaman zaman hala da edilmeye devam ediyor.
Şimdi Arap dünyası bizim 10 yıl gerimizden gelerek aynı tartışmaları yapmaya başlıyor.

3. Köprü’nün adı Atatürk olmalı

Dün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 3. Köprü’nün ilk tanıtımını yaptı.
Altı ay içinde ayakları yükselecek köprünün, üzerinde raylı sistem bulunduran dünyanın en uzun köprüsü olacak.
Bu tanıtımla birlikte 3. Köprü’nün adının ne olacağı da bir kez daha gündeme geldi.
Binali Yıldırım, “İsim koymak için henüz erken, hele bir inşaatı başlasın” dedi...
Kadir Topbaş da daha önce “Gönlümden geçen ismi açıklamam. O zaman adını koymuş oluruz” demişti.
İstanbul’un iki köprüsünün adı da çok güzel.
1. Köprü; Boğaz Köprüsü... Dünyanın en güzel incisinin adını taşıyor.
2. Köprü; Fatih Sultan Mehmet... İstanbul’u alarak yeni bir çağı başlatan padişahın adı olmayacak da ne olacaktı?
Peki ya 3. Köprü’nün adı...
O da tartışmasız Türkiye’nin kurucusunun adını taşımalı... Atatürk olmalı.
Böylece 3. köprünün adı da, ilk iki köprü gibi hiç kimsenin tartışamayacağı kadar güzel olacak.