Hükümet bir sihrin peşinde

HÜKÜMET, Özel Yetkili Mahkemeler konusunda “sihirli” bir çözüm arıyor:

Haberin Devamı

Şöyle bir çözüm:
-  Özel Yetkili Mahkemeler darbe davalarında ellerini sonuna kadar rahat hissedecekler.
-  Ancak buna mukabil MİT Müsteşarı’na falan asla ve kata uzanamayacaklar.
Yani...
“Başkalarına ne yaparlarsa yapsınlar ama bizimkilere dokunamasınlar.”
İstedikleri çözüm bu...
Fakat istedikleri bu çözümü sağlayacak yasal ve hukuki formülü bir türlü bulamıyorlar.
Neden mi?
Çünkü yeryüzünün en “abrakadabracı” hukukçularının bile bu türden bir formülü teknik olarak bulmaları imkânsız.
* * *
Özel Yetkili Mahkemeler konusunda...
Hükümet kanadından gelen...
Çelişkili açıklamaların, birbirini tutmayan yaklaşımların, bir gün “var” denilene ertesi gün “yok” denilmesinin temel sebebi bu... Galiba... Sanırım... Herhalde...

Gülme başkasınınkine gelir seninkinin başına

Haberin Devamı

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir konuşmasında şöyle demişti:
“Bir İslam düşünürünün söylediği gibi: Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.”
Bunun üzerine iktidara yakın medyada fırtına estirildi.
Vay efendim, Kemal Kılıçdaroğlu Hz. Ali’yi “İslam düşünürü” sanıyormuş, bu kadar cahillik olmazmış falan...
* * *
Fakat çok geçmeden...
Başbakan Erdoğan daha da büyük bir gaf yaptı.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün Hz. Ali’ye ait olduğunu söyledi.
Oysa...
Bu söz bir hadistir.
Hz. Muhammed’e aittir.
Böyle bir gafı Kılıçdaroğlu yapsaydı zil takıp oynayacakları garanti olan kesimlere baktık:
Uzun, upuzun bir sükûnet...
* * *
Ne diyelim?
Gülme başkasının liderine / gelir senin liderin başına...
Ya da şöyle mi desek acaba:
Gülüyorsan başkasının liderine / Gül kendi liderine de...
Neyse...
Bu böyle uzar gider.

Gürüz’den haberler

ESKİ YÖK Başkanı Kemal Gürüz tutuklandığında eşine “Güliz sen beni unut” demiş.
Bu cümle çok yazılıp çizildi.
Kemal Gürüz’den haberler iletmek istiyorum size...
Amacım acındırmak falan değil.
Sadece bilgilendirmek.
Acımak ya da oh çekmek konusunda tercihi size bırakıyorum.
* * *
İşte Gürüz’den son haberler:
-  Tutuklandığı günden beri yemek yemeyi reddediyormuş.
-  Birkaç kez serum takılmış kendisine...
-  Sürekli ağlıyormuş.

Haberin Devamı

Müjde! ‘Özgürlük Hâkimi’ geliyormuş

ÖZEL Yetkili Mahkemeler konusunda “sihirli” formül arayan hükümet, bir çözüm üzerinde çalışıyormuş.
Buna göre...
Arama, tutuklama, gözaltına alma, telefon dinleme, teknik takip, tutukluğa itiraz gibi...
Bireysel özgürlükleri ilgilendiren kararlar için tek bir hâkim görevlendirilecekmiş.
Görevlendirilen bu hâkime de “Özgürlük Hâkimi” denilecekmiş.
* * *
Soruyorum:
“Özgürlük hâkimi” denilen hâkim de...
Önüne geleni tutuklar, her tutukluluk itirazına baştan “ret” kararı verir, telefon dinleme ve teknik takip konusunda elini hayli geniş tutarsa mağdurların durumu daha da fena olmayacak mı?
Özgürlüğe darbe vuran hâkimin sıfatının “özgürlük hâkimi” olması, mağdurda daha büyük travmalara yol açmaz mı?
Buna da bir çare arandı mı?

Haberin Devamı

‘Hürkuş’ için özür

BAŞBAKAN Erdoğan’ın “Hürkuş pozu”nu eleştiren bir yazı yazdım.
Yazıda geçen bir cümle okurların kahir ekseriyeti tarafından “Hürkuş projesine emek verenlere ağır bir saygısızlık” olarak görüldü.
Öyleydi, böyleydi demeyeceğim.
Yaptığımın gerçekten de emeğe, çabaya, heyecana saygısızlık olduğunu fark ettim.
İlgililerinden tekrar tekrar özür diliyorum.

‘Ne mutlu’ meselesi

YILMAZ Özdil dünkü yazısında “Ay yıldızlı milli formayı giyen filenin sultanları”ndan Quantina’nın Türk vatandaşlığını tercih etmesini şu cümleyle yorumlamış:
“Ne mutlu Türküm diyene’yi tercih etti...”
* * *
Güzel...
Güzel ama birazcık düşünelim:
Bir Alman gazetesinde bir Alman köşe yazarı, Alman vatandaşlığına geçen bir Türk sporcusu için... “Ne mutlu Almanım diyene’yi tercih etti...” yazsa...
Ne hissederiz?

Haberin Devamı

Sandığa saygı

İTÜ Rektörü Muhammed Şahin üniversitede yapılan ilk seçimlerde en çok oyu almış.
Ancak Şahin, YÖK’ün listesinde ikinci sırada yer alabilmiş.
Cumhurbaşkanı Gül’ün ne yapacağı ise henüz belli değil.
* * *
Kişisel tarihimden üç örnek:
-  Süleyman Demirel zamanında “birinci seçilen rektör adayını üçüncü sıradan aday göstermek yakışır mı?” türü haberler yaptım.
-  Ahmet Necdet Sezer zamanında “Olur mu böyle olur mu? Sonuncu sıradaki rektör adayını rektör atamak olur mu?” diye çok seslendim.
-  Abdullah Gül zamanında da durum değişmedi. O da kendisinden öncekiler gibi davrandı. Ve bana yine “Olur mu böyle olur mu?” yazıları yazmak düştü.
* * *
-  “Sandık” deyince akan suları durduran...
-  “Sandık” deyince ötesini söyletmeyen...
-  “Sandık” deyince “bu iş bitmiştir” havası atan...
Bir hükümetin yetkililerinden...
“Sandığa saygısız” rektör seçim sistemini acilen değiştirmesini istiyoruz.
Hak ve adalet adına değil...
Kendileri açısından asgari tutarlılık adına...

Haberin Devamı

İstanbul güzel ama  polisleri pek yaman

7 polis birlik olup adamın birini evire çevire sokak ortasında dövdüler.
Sonra da gidip doktordan “elimiz incindi” diye rapor aldılar.
* * *
Eğer bir ülkede “hakiki hayat sahnesi” buysa...
O ülkede...
-  “Zaytung” adlı mavracı haber sitesinin işlevi biter.
-  “Mizahta mübalağa” denilen olayda eşik sonsuza kadar yükselir.
-  Abartıyla komiklik yapma çabası iflas eder.
-  Hayat mizahı aşar.
Kısacası...
Gönül rahatlığıyla dağılabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları