Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Türkiye’nin ana gündemi anayasa olmalı

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün görev süresinin açıklığa kavuşması; Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmeme kararı; Gülden Aydın’ın röportajının Kürşad Tüzmen’in, eski saygın bir bakandan çok ‘külhanbeyi’ olduğunu yeniden göstermesi gözleri, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek asıl konudan, toplumun talebi olan yeni anayasayı yapım sürecinden uzak tutmamalı.

Haberin Devamı

Umut, TBMM uzlaşma komisyonunun işi yıl sonuna dek bitirmesi yönünde.
Bu umudu koruyanların başında da TBMM Başkanı Cemil Çiçek geliyor.
Ancak sadece umutların korunması yetmiyor; Çiçek’in de, komisyonun da güç alabileceği kamuoyu ilgisinin hiçbir şekilde azalmaması gerekiyor.

FARKLI BAKIŞLARA ÇARE

En can yakıcısı olan Kürt/terör sorunu da dahil, Türkiye’nin her sıkıntısına çare olabilecek güçte ve çözüm için kalıcı adımların atılmasını sağlayacak bu anayasa çalışmasının sağlıklı ortamda yürümesi son derece yaşamsal.
Kabul etmemiz gerekir ki, toplum son yıllarda çok bölündü.
Artık Trabzon Edirne gibi, Diyarbakır İzmir gibi düşünmüyor, farklı bakıyor.
Her geçen gün derinleştiği de aşikâr böylesi ayrışmalar ancak demokratik hak ve özgürlükler paydasında eritilebilir.
İşte o noktada da ayrışma sürecini geriye çevirecek en önemli koz anayasadır.
Siyasetin bu kozu en iyi şekilde kullanması, oyunbozanlık etmemesi şart.
Komisyonun bugüne kadarki çalışmalardan kamuoyuna büyük bir kriz yansımadı; çünkü her samimi göz, üyelerin çok özenli davrandıklarını görür.
Üyelerin bu özeni birilerinin, “Nasılsa bir parti daha işin başında masadan kaçar” umudunu en azından şimdilik yok etmiş durumda.
Ancak hâlâ yolun başı sayılır; o nedenle özellikle de liderlerin, konuşmalarında bu komisyonunun çalışmakta olduğunu akıllarından hiç çıkarmaması, ‘ihanet’, ‘kalleşlik’ gibi suçlamaları yapmaması önemli.

Haberin Devamı

AKP-BDP ARASINDA ARABULUCU MHP

Dikkat edilirse, “Hiç birlikte çalışamazlar” denen MHP ile BDP arasında komisyonda ciddi bir gerginlik yaşanmıyor; tam aksine, AKP ile BDP arasında gerginlik giderici rol oynayan bir MHP’den söz etmek daha doğru olur.
Örneğin ‘eşitlik’ maddesi yazılırken BDP ‘cinsel tercihlerin’ anayasal güvence altına alınmasını isteyince AKP ‘asla ve katta’ dedi.
BDP’nin, “Dil, din, ırk ayrımı yapılmaz” şeklindeki ibarelere ‘etnisite’ sözcüğünün de eklenmesini istemesi de tıkanıklığı derinleştirdi.
İlginçtir, görüşmeler tıkama noktasına vardırılınca MHP devreye girdi.
MHP, “Herkes hukuk önünde eşittir” ibaresini önerdi; diğer partiler de öneriye sıcak bakınca tıkanma durumu aşılabilir noktaya çekildi.
Şu anda sorun, BDP’nin, “O zaman bunu gerekçeye yazalım” ısrarına takılmış durumda ve orada da AKP ve MHP’nin tavrı çok ilginç.
AKP, ‘anayasa eşcinseller için yapıldı’ izlenimi verilmesin endişesini ima ederken, MHP, “Yahu, ilgili uluslararası sözleşmeyi, çok değil iki yıl kadar önce hem de İstanbul’da (O nedenle de İstanbul Sözleşmesi olarak anılır) imzalamış bir parti olarak bari buna itiraz etmeyin” deyip duruyor.
Yine ilginçtir, MHP ve CHP, bu gerginlikte BDP’yi daha ikna edilebilir noktada görürken AKP’ye, “Sanki kaçma fırsatı aranıyor” diye bakıyor.
AKP ile ilgili verilen şu örnek de bu değerlendirmeye gerekçe yapılıyor:
“Komisyona 5 ayda, 21 Nisan gününe kadar yeni anayasa konusunda 21 bin talep iletildi. Sonra muhafazakârlığıyla tanınan Birlik Vakfı komisyona geldi, teklifini sundu. İstedikleri başkanlık sistemiydi. O günden sonra 10 gün içinde başvuru sayısı aniden 60 bine çıktı. Başvuruların matbu olduğu görülüyor. Başbakan da tam bu süreçte tartışmaya katıldı.”

Yazarın Tüm Yazıları