Hem kişilikli hem de oynak şaraplar

Sicilya’da kökü antik çağa dayanan güçlü bir şarap kültürü var. Var da 10 yıl öncesine kadar Sicilya şarabı denince akla gelen ya ucuz masa şarabı değil miydi? Peki ne oldu da Sicilya şarapları bu kadar kısa sürede şarap dünyasının parlayan yıldızları haline geldi?

Haberin Devamı

Ne demişler, büyük lokma yiyecek büyük konuşmayacaksın. Hayat geçen hafta yazdıklarımın hepsini tek tek dizdi mi boğazıma? Dizdi. Neymiş efendim, Sicilya’da yediğim yemek berbatmış, boz dağlarla dantel kıyılar dışında bir şey görmemiş Palermo’dan jet hızıyla geçmişim. Bakın, Palermo faslı doğru. Gerçekten görmedim şehri. Ama gerisi tam anlamıyla laf ebeliği.
Sicilya son yıllarda gördüğüm en etkileyici ülkelerden biri. Dil sürçmesi değil, bile bile ülke diyorum. Akdeniz’in bu en büyük adası gerçekten de ayrı bir ülke sanki. Ne ıtalya’ya benziyor ne başka bir yere. Nevi şahsına münhasır derler ya, işte öyle bir ada Sicilya. Güzelliğiyle insanı büyüleyen ada kötü namıyla insanları ürküttü yıllar boyu. Sicilya eşittir mafya fikri kazındı akıllara. Bu etiketi silmek kolay değil ama köprülerin altından çok sular aktığı da kesin. Kökünün kazındığı belki söylenemez ama gücünün azaldığına kuşku yok. Yıllarca adayı egemenliği altında inleten, gönlünce at koşturabilmek için gelişip serpilmesini engelleyen yapılanmanın adaya tek olumlu katkısı da ironik biçimde bu olmuş. Saldıkları korku yüzünden bırakın yabancıları ıtalyanların bile adım atmaya çekindiği yoksul ve kavruk topraklar işte bu astığı astık kestiği kestik omertacılar sayesinde doğal güzelliğini koruyabilmiş. Doğa katledilmemiş, ortada ne sanayi ne kirlilik ne çarpık şehirleşme var.
Olağanüstü bir coğrafya ve o muhteşem coğrafyada hayatlarını doğayla iç içe sürdüren sevecen, sıcakkanlı, alçak gönüllü adalılar... Tarım ve turizm adanın başlıca gelir kaynakları. Bir de elbette bağcılık. Adada şarapçılığın tarihinin Eski Yunan’a dayandığı biliniyor. Roma döneminde ıtalya ile sıkı bir şarap ticareti içinde oldukları da. Demem o ki, Sicilya’da kökü antik çağa dayanan güçlü bir şarap kültürü var.
Var da 10 yıl öncesine kadar Sicilya şarabı denince akla gelen ya ucuz masa şarabı, ya kurutulmuş üzümden elde edilen tatlı Passito’lar ya da çoğunlukla yemek yapımında kullanılan alkolle güçlendirilmiş Marsala değil miydi? Peki ne oldu da Sicilya şarapları bu kadar kısa sürede şarap dünyasının parlayan yıldızları haline geldi?
Olan şu: Politikacısı, bağcısı, tanıtımcısı, yatırımcısı birleşip daha iyi şarap üretmek için kolları sıvıyorlar. Çünkü hem kendilerine hem de üzümlerine inanıyorlar. Toprak analizi ve adaya özgü üzümleri sınıflandırarak başlıyorlar işe. Geçen yüzyıl Avrupa bağlarını vuran floksera salgınından nasılsa kurtulmayı başarmış yaşlı bağlarla yaşlı omacaları koruma altına alıyorlar sonra. ıklimle nasıl başa çıkmaları gerektiğini öğreniyor, hasadı gece yapıyor, şaraphanelere soğuk hava sistemi kuruyorlar. Dünya pazarına göz diktiklerinden Cabarnet, şiraz, Chardonnay, Merlot gibi Avrupalı üzüm türlerini ekmeye başlıyor ve adaya özgü Nero d’Avola, Nerello Mascalase, Frapatto gibi üzümleri bu türlerle başgöz ediyorlar.
Basın konferansında dinlediğim bütün yetkililerin vurguladığı gibi öncelikleri ‘tipik’ şarap üretmek oluyor. Dünya pazarında yer kapmak uğruna git gide birbirine benzeyen, güzel olmasına güzel ama özel olmayan şarap üretmeyi reddediyor, tadanın tadar tatmaz “bu Sicilya” diyeceği şaraplar yapmak için koyuluyorlar yola.
Ve başarıyorlar. Kan, ter ve gözyaşı pahasına…

Haberin Devamı

SAHİBİNE GÖRE KİŞNİYOR

Haberin Devamı

Sicilya özel bir ada. Dediğim gibi nevi şahsına münhasır. şarapları da insanları gibi: ılk izlenimde sert ama bir o kadar da zarif. Adanın dünyaca bilinen üzümü Nero d’Avola. Adını Siracusa bölgesindeki Avola kasabasından alan özel bir üzüm Avola karası. Hem çok kişilikli hem oynak. Burunda meyve kokusu bırakıyor, damakta baharat. At gibi, sahibine göre kişniyor. Hangi toprağa ekildiğine, hangi elde biçimlendiğine göre değişiyor tadı. Etna dışında yaygın olarak üretiliyor. Tahmin edeceğiniz gibi Sicilyalı üreticilerin baş tacı, hemen her üreticinin medarı iftiharı safkan bir Nero d’Avolası var. Hepsi de birbirinden farklı.
Adaya özgü bir diğer üzüm türü Frapatto: ınce gövdeli, meyvemsi ve açık renkli şaraplar veren bu tür adanın en eski üzüm türü olarak biliniyor. Kökeni Ragusa bölgesi. Monosepaj olarak kullanıldığı gibi Nero d’Avola ile kupaj da yapılıyor.
Gelelim Perriconne’ye: Az bilinen, az üretilen bir üzüm türü. Bugün sadece 300 hektarlık bir alanda üretim yapılıyor. Genellikle kupajlarda kullanılıyor ama Caruso & Minini adlı üretici gibi başarılı monosepaj örnekler yapanlar da yok değil. Tadımda karşıma çıkan Sachia Perricone 2009 böyle bir şaraptı mesela.
Sadece Etna eteklerindeki bağlarda yetişen Nerello Mascalese’ye gelince... Uzmanlar tarafından adanın en iyi türü olarak tanımlanan Mascalese, Etna Dağı’nın yamaçlarında kurulu yüksek rakımlı teras bağlarda yetiştiriliyor. Bu bağlar içinde floksera salgınından kurtulmuş 80 yıllık yaşlı bağlar da bulunuyor. Nerello Mascalese müthiş aromatik, yoğun tanenli gel gör ki açık renkli şaraplar veren bir tür. Dünyaca ünlü Etna Rosso şaraplarında yüzde 80 oranında kullanılması zorunlu. Bu yüzden de çoğunlukla tanensiz ama koyu kırmızı renk veren Nerello Cappuccio ile kupaj yapılıyor. Başta Etna yöresi olmak üzere bütün büyük üreticilerin gözbebeği.
Bunlar dışında ıspanyol kökenli Alicante, Corinto Nero gibi türler de var. Bunlar kırmızılar. Beyazlara gelince, adanın en ünlü beyaz üzüm türleri kuşkusuz Carricante, ınzolia ve Grillo. Her üç tür de adada yaygın olarak yetiştiriliyor ve çok iyi beyaz şaraplar veriyor. Bu türler dışında Minella, Fione, Albanella ve tatlı şarap yapımında kullanılan ve kırmızı ve beyaz olmak üzere iki klonu olan Malvasia ile Moscato’yu da saymak gerek.
Bu kadar tür bu kısa yazı için yeter de artar sanırım. Gelelim altı gün boyunca adım adım gezdiğimiz bağlarla tadımını yaptığımız yüzlerce şaraba. Yok merak etmeyin hepsini tek tek yazacak değilim tattığım bütün şarapların. En beğendiklerimi yazacağım. Gördüklerimden, yediklerimden, tanıştığım güzel insanlardan söz edeceğim.
Ama haftaya...

Yazarın Tüm Yazıları