Kalua

Yavuz Demir telefonda ‘Senin çok seveceğin bir yer açıldı.

Daha doğrusu bizim Dimitri eski Süreyya’nın yerinde harika bir yer açtı. Akşam yemeğe gideceğiz, sen de gel’ diye ısrar ediyor.

Dışarısı kar kıyamet. Üstelik ertesi gün yolcuyum.

Dimitri’nin Yavuz’un eski arkadaşı olduğunu biliyorum. Ama Yavuz beğenmediği bir yeri sırf arkadaşı açtı diye bu kadar övmez. Sıfırcı hocalar gibi notu kıt, memnun edilmesi zor müşteridir. Yemekler ağzının tadını tutmamışsa mutfakta aşçının başına dikilir. Servis istediği gibi değilse garsonlara diklenir. Örtünün üstünde toz zerresi görse söylenir. Dedim ya zor müşteridir.

Ama bütün müşkülpesentler gibi güzel dediği her yer gerçekten güzel, iyi yemek yeniyor dediği her yer gidilesi yerlerdir.

Yavuz Kalua’yı öve öve bitiremedi.

Sabah ezanında yola çıkacağımı, henüz bavulumu bile toplamadığımı, giderayak halletmem gereken yığınla işim olduğunu söyledim. Bulabildiğim bütün bahanelere kulaklarını tıkadı ‘Saat sekiz buçukta görüşürüz’ diye kestirip attı.

Söylene söylene gittim.

İyi ki gitmişim.

Bundan böyle belli ki sık sık gideceğim.

YUNANİSTAN’IN GÖZDE LOKANTASI

Kalua, Bebek’teki BP benzin istasyonunun üstünde yeni açılan bir lokanta. Adına aldanıp tropik dekorlu, plastik palmiyeli, uzun bardaklarda renkli minik şemsiyelerin süslediği karışık kokteyller içilen bir bar sanmayın. Kalua, Michelin’in cimri jürisinin birkaç yıldızla taçlandırdığı ünlü lokantalarda çalışmış Fransız bir şefin, Herve Pronzato’nun mutfağın başına geçtiği, Atinalı dekoratör Angeloupoulos’un İdil Dağlı ile birlikte dekorunu kotardığı, gene Atina’da çok tanınan ve Dimitri’nin oradaki lokantasında da neyin çalınacağına karar veren ve başından çıkartmadığı eski siyah şapkasıyla bana biraz Tuncel Kurtiz’i hatırlatan Yannis Datsopoulos’un seçtiği şarkıların çalındığı iddialı bir lokanta.

Dimitri ve kardeşi Manolis, Türk ortakları Mehmet Koçarslan ve Selim Hamamcıoğlu ile birlikte, Yunanistan’ın gözde lokantalarından Kalua’nın bir şubesini de İstanbul’da açalım dediklerinde, buranın gerçekten çok iyi yemek yenilen bir o kadar da eğlenilen bir yer olmasını istemişler. Ellerinden geleni esirgememişler.

İşe daha önce ne varsa yıkarak başlamışlar. Angelopoulos kolları sıvamış büyük, ferah ve şık bir mekan yaratmış.

Girişte yuvarlak bir şampanya- bar var.

Solda da upuzun ikinci bir bar. Yemek sonrası barı olarak düşünülmüş.

Aydınlatma ne insanın önündeki yemeği göremeyeceği kadar loş ne de insanı rahatsız edecek kadar çiğ.

Gözü yormayan renkler, kristal avizelerin şaşaasına inat sade puflar, şeytan ayrıntıda gizlidir misali özenle seçilmiş. Tabaklar, tablalar, vazolar ve o vazolarda beyaz kalalar.

Barda oturmuş Yavuz’u beklerken Dimitri çıkageldi.

Dimitri ile Bodrum’da bir arkadaşımın evinde tanışmıştık.

Yaz aylarını geçirdiği Kos Adası’ndan birkaç günlüğüne Bodrum’a gelmişti. Hem Bodrum gece hayatında ne gibi yenilikler olduğunu yakından görmek, hem de buradaki arkadaşlarıyla hasret gidermek istiyordu. Bodrum’daki arkadaşları da onu ve karısı Eleni’yi ağırlamak için seferber olmuş, her gece birinin evinde toplanıyor ve Dimitri’ye, ne zaman karşı adaya geçseler, ne zaman Atina’ya gitseler, onları müthiş bir sevecenlikle karşılayan, bir dediklerini iki etmeyen suyun öte yanından gelen bu dostlarına, kendi konukseverliklerini göstermek istiyorlardı.

Davet üstüne davet. Yemek üstüne yemek.

Hepsinin Dimitri ile birkaç anısı vardı. Kimi bir gece yarısı, başı dumanlı, kim bu saatte kontrol edecek diye parasız, kağıtsız atlayıp gittiği Kos’ta nasıl yakalanıp hapse atıldığını, tahta taburenin üstünde ne olacak diye yürek Selanik beklerken, çıkagelen Dimitri sayesinde paçayı kurtardığını, kimi Dimitri’nin eski bir Türk hamamını alıp yeniledikten sonra açtığı adanın en büyük gece kulübünde başından geçen komik maceraları, kimi aylarca peşini bırakmayan ve ona Glenn Close’u hatırlatan sevgilisinden kurtulmanın çaresini onun evinde saklanarak bulduğunu anlatıyor, herkes bu küçük, güleryüzlü adamın şerefine kadeh kaldırıyordu.

O gece teklifsiz sevildiğini anladım.

Zaman zaman birbirleriyle kanlı bıçaklı olan, küsen, barışan, yeniden küsen, ha bire çatışan, birinin ak dediğine ötekinin mutlaka kara dediği bu insanlar söz Dimitri’ye gelince ağız birliği etmiş gibi, aynı şeyi, onun gerçek bir dost olduğunu söylüyorlardı.

TÜRK HAMAMI KOS’UN EN İYİ GECE KULÜBÜ

Dimitri Diamantoulis, Kuşadası’nın ışıklarının göründüğü küçük bir Yunan adasında doğmuş. Çocukluğunda kardeşi Manolis ile adanın dar sokaklarında koşuşturur, komşu çocuklarıyla kavgaya tutuşurlarmış. Bağ bozumu şenlikleri, zeytin toplama günleri derken zaman geçmiş. Gönlünde gençlik arkadaşları gibi Atina’ya gidip ticarete atılmak varmış. Baba izin vermeyince önce üniversiteyi bitirmiş. Bu arada biraz cep harçlığını çıkartmak, biraz da gece hayatının ışıltısını yakından görmek için lokallerde çalışmaya başlamış. Sonra yolu o yıllarda ne iç turizmcilerin, ne de Avrupalı turistlerin ilgisini çekmeyen Kos Adası’na düşmüş. Oradaki metruk bir Türk hamamını alıp yenilemiş ve Hamam adında kocaman bir gece kulübü açmış. Hamam öyle başarılı olmuş ki, önce Mikanos’a taşınmış. Sonra da Atina’ya. Ve Kalua’nın adı almış yürümüş.

Türkiye’de bir lokanta açması önerildiğinde hiç duraksamadan kabul ettim, diyor.

Ve buraya Atina’daki mekana gösterdiğinden çok daha fazla ilgi gösterdiğini söylüyor.

MICHELIN YILDIZLI FRANSIZ AŞÇI

Yunanistan’da, biri Atina’da diğeri Selanik’te olmak üzere iki tane Michelin kılavuzuna girmiş lokanta varmış ve bunların başındaki şef Herve’yi İstanbul’a getirtmek için çok uğraşmış.

Bütün işleri bana hiç benzemez dediği kardeşi Manolis ile birlikte yürütüyor.

Herve Pronzato otuzlu yaşlarında genç bir şef. Parisli. Liseden sonra diploması bütün kapıları açan şanlı aşçılık okullarında aşçılık eğitimi almış. Uzun yıllar Paris’in en ünlü lokantalarında çalışmış. Çıraklıktan başlayıp şefliğe varmış.

Yunanistan’ın en iddialı otelinden teklif aldığında biraz duraksadığını, ama biraz Paris’in puslu gri havasından bıktığı, biraz da yeni bir ülkede yeni tatlar keşfetmenin cazibesine kapıldığı için bavulunu toplayıp Selanik’e gittiğini söylüyor.

Yedi yıldır Yunanistan’da yaşıyor. İşte o otelin lokantası da onunla çalışmaya başladıktan sonra Michelin’in ünlü yıldızına kavuşuyor.

Hazırladığı yemekleri Akdeniz Mutfağı diye niteliyor. O gece minicik tabaklarda gelen birbirinden leziz otuz küsur meze yedik.

Sonra ana yemeklerden tattık.

Evet bu, Akdeniz mutfağı. Ama Herve’nin elinin değdiği bir Akdeniz mutfağı.

Anlatmakla olmaz, gidip görmek, tadıp keyfine varmak gerek.

KALUA:

İstanbul: 0212 257 70 40

Mykonos: 0030 228 90 23 010

Kos: 0030 22420 24938

Atina: 0030 210 3608304

Rezervasyon gerekli.

Cumartesi, pazar dahil her gün açık.

Kişi başı 60 milyon civarı.

Yazarın Tüm Yazıları