Orta oyunu

Beşiktaş'ın cezası ertelendi ve İstanbulspor maçına kaydırıldı. Yani o ceza, ekonomik sıkıntı içindeki İstabulspor ile Denizlispor'a verildi. Yani tam bir orta oyunu..

BEŞİKTAŞ seyircisinden dolayı saha kapatma cezası yedi. Yönetim aslanlar gibi çarpışarak bu cezayı Denizli maçında çekmedi ve erteletti. Yani İstanbulspor maçına kaydırdılar. O zaman ceza kime kesildi. Tabii ki önce ekonomik sıkıntı içindeki İstanbulspor'a, sonra da Denizlispor'a kesildi. Yani tam bir orta oyunu oynandı.

Futbol Federasyonu bir taraftan tokat attı, diğer taraftan da diğer yanağını uzattı ve Beşiktaş'tan tokat yedi.

Şimdi düşünün... Böyle bir ortamda İstanbul'da Denizli maçı oynanıyor. Hakem Hamza Mısır... Acaba hakem Hamza'ya, ‘‘Hadi git Mısır, Denizlispor'u ısır mı’’ dediler... Tabii ki hayır, demezler...

Düşünün karar verin...

Ama Mısır'ın diz bağları bu kadar tutuyor... Dayandı, dayandı... Beşiktaş 1-0 mağlup duruma düşünce Mısırlı Ahmed Hassan'a yapılmayan o muazzam pozisyondan müthiş bir penaltı çıkartarak düdüğü çaldı. Gücü o kadardı. Dayanıklılığı o kadardı. Yüreği o kadardı. Aslında Hamza Mısır mı Denizli'yi ısırdı, yoksa Mısırlı Hasan mı, Türkiyeli aslan Hamza Mısır'ı götürdü. Hamza Mısır acaba kazanda biraz daha kaynamalı mıydı. Yoksa kömürde biraz daha kızartılmalı mıydı. Veya Mısırlı Hassan'ın mı fazla spor ahlakı yok... Düşünün bir defada karar verin... A mı, B mi, C mi? Yoksa hiçbiri mi?

Hangisi tatilde?

AHMED Hassan, Beşiktaş için önemli bir oyuncu ve iyi bir transfer...

Oynadığı takım Mısır, Afrika Kupası'ndan elenince, G.Birliği futbolcusuyla temasa geçip, uçak biletini gönderiyor ve vatandaşı El Saka'yı acele Ankara'ya çağırıyor. El Saka eski takım arkadaşı Ahmed Hassan'ı da yalnız bırakmıyor. Beraber bilet işlemlerini yapmaya kalkıyorlar. Ahmed Hassan, Beşiktaş kulübünden çağrı gelmeyince Lucescu'yu telefonla arıyor. ‘‘Hocam ben El Saka ile birlikte döneceğim ne dersin’’ diyor. Lucescu'dan ilginç ve enteresan bir cevap geliyor... Rumen hoca ‘‘Sen bir hafta tatil yap, dinlen’’ diyor futbolcusuna.

Ahmed Hassan bu sözler karşısında morarıyor ve morali sıfıra iniyor. Her şeyi çok iyi incelediğini ve bildiğini söyleyen Lucescu ise aynı hafta Ankaragücü ile zar-zor berabere kalıyor.

Bir hafta sonra Ahmed Hassan Türkiye'de. Bu kadar eksik olan Beşiktaş ilk onbirinde yer bulamayınca isyan bayrağını çekip soyunma odasını terkediyor. Son zamanlarda bütün ipleri eline geçiren Lucescu, Sinan Engin'i hesaba katmıyor. Odadan fırlayan Sinan, Ahmed'i ikna edip geri döndürüyor. Gördüğünüz gibi de, Ahmed hem maçı kurtarıyor, hem Lucescu'yu...

Duyuyorum ki, Beşiktaş, Ahmed Hassan'a ceza verecekmiş...

Peki bu olaydan dolayı Ahmed Hassan'a ceza verecek olan aynı yönetim, Lucescu'ya teşekkür mü edecek, yoksa kol saati mi verecek? Veya sezon sonunda oturup, geçmişin muhasebesini daha bir dikkatli mi yapacak?

Yabancıyı severiz

SAKIP Özberk, Ankaragücü'nde birlikte oynadığım yıllardan takım arkadaşım. İş prensibi olan adamdır. Karınca gibidir. Futbolcuyken de çalışırdı, teknik adamken de aynı. Meslektaşları onun için çok şey söylediler. Çünkü Türkiye'deki teknik direktörlerin birbirlerini sırtından hançerlemekte üzerine yoktur.

Sakıp için de herşeyi dediler... Özellikle de, ‘‘Başarısını dopinge borçludur. İğne yapmadan oyuncuyu sahaya çıkarmaz’’ dediler. Ama çok net biçimde görünüyor ki, eğer bu işler iğneyle olsaydı, bütün eczacılar teknik direktör olurdu. Veya iğneciler...

Onun için, ‘‘Küçük takımların, büyük hocası’’ diyenler de var. Aslında hangisi zor. Elinde imkanı olmayan bu küçük takımların hocalığını yapmak mı? Yoksa milyon dolarlarla oynayıp, seyirci ve medya desteğini arkasına alan büyük takımların teknik adamı olmak mı?

Maalesef Türkiye'de fazla gürültü yapan kazanıyor... Diyarbakır gerçeğine dikkatle bakın... Sizce tesadüf mü? Bence hayır...

Futbolda çok adamla hücum edersen, fazla gol pozisyonu yakalarsın, o zaman, kendi defansında da fazla gol tehlikesi yaşarsın...

Peki o zaman bakın Fenerbahçe'ye... Hem hücumda kalabalık değiller, hem de defansta önüne gelen pozisyon buluyor. Burada net bir yanlışlık var. Bunu çözecek kim? Tabii ki teknik adam.

Bir tarafta Doğu Alman kökenli Daum... Diğer tarafta Gaziantep kökenli Sakıp...

Biz yabancıyı çok severiz...

Büyükşehir çalışıyor!..

İSTANBUL'A kar yağdı böyle oldu. Hep yazıyorlar, ‘‘Büyükşehir çalışıyor’’ diye... Geçiniz... Ne büyüğünüz, ne de küçüğünüz çalışıyor. Geçtiğimiz cumartesi sabah 07.15'te Ankara Oran'daki evimden çıktım. Yolda iki tane kar süpürücü ve tuz atıcı aracın çalıştığını gördüm. Saat 07.45'te Esenboğa Havalimanı'na ulaşmıştım. 08.30'da uçağa bindim ve İstanbul'a indim. Bir gün evvel, yani cumartesi günü hem Yeşilköy, hem de Esenboğa hava trafiğine kapalıydı. Cumartesi sabahına doğru saat 04.00'da Esenboğa'dan, Yeşilköy'e uçak kalkmış.

Bu da demektir ki, İstanbul'da hava normale dönmüş. Aynı gün sabah 10.30'da Yeşilköy'e indiğimde parktan arabamı aldım, E-5'e çıktım. Yurt içinden ve yurt dışından gelenlerin İstanbul'a, ‘‘Selamın aleyküm’’ dediği yerdeydim. Yolda 30 cm kar vardı. Dedeman Oteli'ne kadar. Otelin önü zaten bir felaketti. Arabayı soksan, ne ön, ne de arka tampon kalmaz. Burası da şehrin göbeği...

Neymiş efendim, A planları, B planları ve C planları varmış. Ben size İstanbul'a kar yağınca belediyenin planını söyleyeyim mi.. AÇP (yani araçlarınızı çıkarmayın planı)... Ne kolay değil mi. İşte size hemen hemen aynı anlarda Ankara ve İstanbul arasındaki fark.

Balmumcu gecidi bir yıldır devam ediyor. Ankara bu geçitleri 30 günde bitiriyor.

Muhtar daha iyi çalışıyor...

HÜKÜMET Erzurum'a bir yazı göndermiş...

- Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır... Kullandığınız yakıtın cinsini, kod numarasını ve stok durumunu acele bildiriniz... Erzurumlu köy muhtarı da hemen Ankara'ya cevabı yazmış...

- Yakıtımız Poh'tir...

- Kod numarası Yoh'tir...

- Stokumuz da Çok'tir...


Zincir ayıbı...

İSTANBUL'da trafik polisi zincir takmayan araçlara 41 milyon 200 lira ceza kesmiş. Sevgili polis kardeşlerim, benim arabalarımda vakumlu kar lastiği var. Ankara'da büyüdüğüm için bu karı iyi bilirim. Ama sizin amirlerinizin bilmediği kesin. Zincirin çivili lastiğin çekmediği, kalkmadığı, durmadığı yerde ben vakumlu lastikli arabalarımla ıslık çalarak, müzik dinleyerek bu üç işlemi birden yapabiliyorum.

Yani benim arabamda üniversite diplomam var, sen zinciri zorlayarak benden lise diploması istiyorsun. Uygulamanız eşyanın tabiatına aykırı.

Size değil de, amirlerinize veya o kara kaplı deftere o cümleleri yazan cahillere duyurulur.

Soyut Hıncal...

T
ARİH 18 Eylül 2003... Hıncal köşesinde Süreyya Ayhan hakkında bir yazı döşeniyor... Yazıyı Togay Bayatlı'ya hitaben, ‘‘populizm girdabından çık Togay'' diyerek şu cümlelerle noktalıyor, ‘‘Yanıt verir misin bilmiyorum başkan, verirsen soyut konuşma, somut örnekler ver. Bana saldıran herkes somut örnek versin.. Ne demişim, ne yazmışım tartışalım...’’

Bak Hıncal... TV programında Ahmed Hassan için gol attıktan sonra sevinirken formasını çıkarmasına ‘‘sarı kart görmesi gerekiyor’’ dedin... Halbuki bu kural değişeli 2 yıl oldu. Yazdım cevap vermedin.

Galatasaray- Rize kupa maçında Okan'ın attığı golde pasif ofsayttaki oyuncunun artık ikinci pozisyonda o pasifliği bittiği ve yeni bir pozisyonun başladığı kural kitabında yazıyor. Sen ona da ofsayt dedin...

Bak Hıncal... Bu somut örnekleri sana çok gösteririm. Gözüne sokarım.

Bak Hıncal... Yıllardır, ‘‘Ey spor müdürleri, ey spor yazarları, niye maça gitmiyorsunuz. Atletizme gitmeden atletizm yazdınız, yazdırdınız. Futbol maçına gitmeden futbol yazdınız, yazdırdınız’’ diyen sen değil misin? Eski spor müdürlerinden bazıları hayatta.

Karar ver...

Bak Hıncal... Bunlar soyut mu, somut mu? Yoksa senin gibi soyulunca alttan başka bir şey mi çıkıyor.

Eskiden Fenerbahçeli'ymişsin, sonra dönmüş Galatasaraylı olmuşsun...

Böyle olanlara dönek mi denir, yoksa sonradan dönme mi...

Hangisi somut, hangisi soyut... Allah aşkına cevap versene Hıncal.

Halk soyutu mu seçiyor, somutu mu? Özellikle üniversite öğrencileri.

Şansal ile birlikte ödül aldığımız üniversite adedini sayamadım.. Zahmet olacak ama istersen sen bir sayıver... O zaman soyut mu, somut mu görürsün...
Yazarın Tüm Yazıları