‘İleri demokrasi’ bu mudur

YAKLAŞIK on yıl önce, Kasım 2002 seçimlerinin ardından kurulan AKP Hükümeti’nin ilk icraatı, Başbakanlık önündeki bariyerleri kaldırılmak olmuştu.

Haberin Devamı

AKP sözcüleri bu simgesel hareketi, “Artık halkla hükümet arasında hiçbir bariyer olmayacak!” diye açıklamış ve ülkede ‘demokrasinin milatı’ gibi göstermeye çalışmışlardı. AKP’nin sözde demokratlığı kısa sürdü. Aradan bir yıl geçmeden, bariyerler geri geldiği gibi, Başbakanlık’ın bulunduğu sokak neredeyse yaya geçişine kapatıldı! Bariyer kaldırma gösterisi, ucuz bir propaganda taktiği idi. Zaten zihinlerdeki bariyerler yerli yerinde durdukça, sokaktaki birkaç tel örgüyü kaldırmanın ne anlamı vardı?
ÖNLEMLER KİME KARŞI?
Başkent, uzunca bir süredir polis kuşatması altında! Ne zaman Kızılay’a insem, Atatürk Bulvarı’ndan Mithatpaşa Caddesi’ne uzanan geniş alanda konuşlanmış, sokak başlarını tutmuş eli silahlı Çevik Kuvvet polislerini görüyorum. Özellikle Başbakanlık ve TBMM çevresi ‘yasak bölge’ gibi yan yana dizilmiş panzerler ve TOMA araçları caddelerden hiç eksik olmuyor. Güvenpark ve çevresi, adeta Çevik Kuvvet araçlarının otoparkına dönüşmüş durumda. Halka ait alanlar keyfi biçimde polislerin kullanımına verilmiş. Bu önlemler kime karşı? Seçmenin yüzde 50’sinin oyunu almış bir siyasal iktidar, yurttaş tepkisinden niye bu kadar korkuyor?
Vali Sayın Alâaddin Yüksel, başkente ‘polis devleti’ görüntüsü veren bu uygulamayı neden ısrarla sürdürüyor? Kendisini Trabzon Valiliği döneminden tanıyorum. O zamanlar halkla iyi ilişkiler kuran bir bürokrattı. Oysa bugün devlet erkânına eşlik etmekten vakit bulup Ankara sokaklarında pek dolaşamıyor anlaşılan...
Polisin son aylardaki en sert tutumlarından birine, 13 Mart’taki Sivas Davası duruşması sonrasında tanık olmuştum. Duruşmadan çıkan dinleyicilerin ve mağdur ailelerinin üzerine durduk yerde biber gazı yağdırıldı. Hepimiz bu saldırıdan önemli ölçüde etkilendik.
HER EYLEMCİYE 20-30 POLİS
Hafta içinde Ankara sokaklarında benzer görüntüler yaşandı. Kızılay’da toplanmaya çalışan KESK önderliğindeki sendikal ve siyasal örgütlerin demokratik eylemine izin verilmedi. Dahası, başka illerden Ankara’ya gelmek isteyen öğretmenlerin otobüsleri durduruldu, yurttaşlar kente sokulmadı. Ne oluyor? 12 Eylül 30 yıl sonra geri mi döndü? Ülkede ‘ilan edilmemiş’ bir sıkıyönetim var? 21. yy. Türkiyesi’nde, dünyanın gözü önünde böyle şeylerin yaşanması kimseyi rahatsız etmiyor mu?
KESK’in eylemi dolayısıyla, abartısız söylüyorum, her bir eylemciye 20-30 polis düşüyordu! Kızılay’ın tüm kavşakları tutulmuş, Atatürk Bulvarı’ndaki duraklar bile polis otolarıyla kapatılmıştı. Polisin araçları yetmemiş, Melih Gökçek de halktan esirgediği otobüsleri takviye olarak polisin emrine vermişti! Duraklar polis araçlarıyla işgal edildiğinden, yurttaşlar yolun ortasında durarak otobüslere binmeye çalıştılar. Tabii bu arada bol bol da egzoz gazı yuttular!
Hükümet yetkililerine ve Ankara Valisi’ne soruyorum: Bu ülkede demokratik haklarını kullanarak barışçı eylem yapmak isteyenlerin değişmez yazgısı tekme, cop, boyalı su, biber gazı ya da egzoz gazı yemek midir? Bu mudur sizin “ileri demokrasi”niz?
Attila AŞUT-Gazeteci

Haberin Devamı

KISA... KISA...

Haberin Devamı

YENİMAHALLE Belediyesi Çayyolu Semt Birimi Konferans Salonunda bugün 14.00’de Sosyal Demokrasi Derneği’nin (SDD) ‘Sosyal Demokrat Partilerde Örngütlenme, Eğitim ve partiiçi Demokrasi’ konulu panelde Erol Tuncer (Yöneten), Ercan Karakaş ve İsmail Hakkı Kurt konuşacaklar.

Yazarın Tüm Yazıları