Köy Enstitüleri unutulmamış

“KÖY Ensti-tüleri’ni hatırlayalım, hatırlatalım” başlıklı yazım (21 Mart 2012) üzerine okurlarım bu eğitim kurumlarının yararı, işlevi konusunda düşüncelerini ilettiler.

Haberin Devamı

Onlardan bir bölümünü köşemde okuyacaksınız:

“Sayın Doğan Hızlan,
Ben Edirne ile Bulgaristan arasına sıkışmış küçücük bir köy muhtarıyım...
3 kardeşi öğretmen olan ve küçücük köyünden tam 38 öğretmen yetişmiş bir köy muhtarı olarak içinde öğretmen kelimesi geçen her cümleyi özenle okuma gayreti içinde olan bir yapım var.
21 Mart 2012 tarihli ‘Köy Enstitüleri’ni hatırlayalım, hatırlatalım’ başlıklı yazınızı ilgiyle okudum... İlk işim Tarık Akan’ın bahsettiğiniz DVD’sini temin edip çevremdeki herkese izlettirmek olacak...
Saygılarımla
Ayhan KIYICI
Budakdoğanca Köyü Muhtarı/Edirne”

“Doğan Bey,
Sizinle hemen aynı yaşlarda bir makine mühendisi olarak bugün yazmış olduğunuz yazı için teşekkür ediyorum.
Konu çok hazindir ve bu okulların kapatılıp yerlerine imam yetiştiren okulların açılmış olması ve bunların sayılarının da giderek artmasını takip ediyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün toz topraktan ulusal bir Türk Devleti kurabileceği ve yaşatacağı anlaşılıyor ki onların hesabının dışındaydı ve bu devlet ilk fırsatta ortadan kaldırılmalıydı.
Sovyetler dağılana kadar, sonrası da malum zaten.
Eğer Türkiye tuzağa düşürülüp bu okulları kapatmış olmasaydı Türkiye çoktan bir Avrupa devleti olmuştu, şimdi berbat bir Ortadoğu devleti olma yolunda mesafe alıyor ve ne yazık ki oluyor.
Bu vesile ile selam ve saygılar,
Altay Tanığ”

Haberin Devamı

“Sayın Doğan Bey,
Köy Enstitüleri’yle ilgili bugünkü yazınızda, Arifiye Köy Enstitüsü Müdürü Süleyman Edip Bey’in soyadını Balkı olarak yazmışsınız, doğrusu BALKIR’dır.
Oğlu Özcan Balkır benim Bursa Lisesi orta kısmında yatılı okurken başlayan ve sonraları Kabataş Lisesi ve üniversiteden 6 yıl önce ölene kadar arkadaşımdı.
1941/1942 yıllarında biz Bursa Lisesi orta kısmında okurken -12-13 yaşlarında- yazları Arifiye’ye gidip orada enstitü talebelerinin nasıl eğitildiklerini yakından görmüştük.
Süleyman Edip Bey, Arifiye’den sonra, İTÜ’de zat işleri müdürlüğü yaptı ve oradan da emekli oldu. Kendisi çok değerli bir eğitimci idi. Ruhu şad olsun.
Ayhan Erkmen”

“Sayın Hızlan!
Öncelikle merhaba,
Köy Enstitüsü ile ilgili yazınızı okudum.
Akşehir Öğretmen Lisesi’nde (1977’de) 1. sınıfı okumuş, sonra düz liseye geçmiş biri olarak, doğrusu, son birkaç yıla kadar Köy Enstitüsü’ne hiç sıcak bakmamıştım. Bunda da siyasi görüşüm etkin olmuştu. Köy Enstitüsü’ne karşı olmayı milliyetçilik olarak algılamıştım.
Ancak, Köy Enstitüleri’nin bu milletin makûs talihini yenmedeki rolünü daha yeni yeni kavrıyorum.
2. Dünya Savaşı’nın tüm dünyayı kasıp kavurduğu bir ortamda hem savaşa girmemek, hem de 28.000 köy çocuğunu alıp öğretmen yapmak, köylerine gönderip diğer çocukların okumasını sağlamak her türlü takdirin üzerindedir.
Bu çocukların ve halkın üzerinde hesapları olanlar, onları arka bahçenin hasadı olarak görenler elbette karşı çıkacaklardı. Ancak sesleri o kadar yüksek çıkmış ki, hâlâ toplumun büyük kısmı Köy Enstitüleri’nin hangi fonksiyonu gördüğünün farkında değil.
Topluma daha iyi anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Karşı olanların gerçekte niçin karşı olduğunu da bu millet bilmelidir.
Selamlar
Galip Türkmen”

Yazarın Tüm Yazıları