Ne işim var benim dağlarda

Söylenerek gittim Erzurum-Palandöken’e. Daha önce hayatımda hiç dağ oteline gitmemiştim. Değil kaymak, kızağa bile binmeye yeltenmedim. Yine de kaldığım otelden etkilendim ama Erzurum’un hali, hele de kadınlarının anlattıkları içimi dağladı.

Haberin Devamı

Nasıl ayağım geri gidiyor, nasıl söylenip sızlanıyorum anlatamam.
Dağ sevmem, kardan kıştan zaten gına gelmiş, değil kaymak kızağa bile binmeyi bilmem. Ne işim var benim Palandöken’de?
Xanadu Otel’in halkla ilişkilerini yürüten Filiz Çakır yaz sonu, “Dağdaki otelimize gelir misiniz?” diye sorduğunda “O zamana kadar kim öle kim kala?” diye düşünüp “Elbette gelirim” demiş ve der demez pişman olmuşum ama rüzgar gülü olmayı da kendime yakıştıramıyorum.
Zaman uçup gitmiş, sezon bitti bitecek, Filiz arıyor, kem ediyorum küm ediyorum, vakit yok diyorum ama an geldi bütün bahaneler tükendi. Bir yandan da benimle aynı sözü verme gafletine düşmüş Serfi bastırıyor, “Gideceksek beraber gidelim” diye... Çar naçar kabul ettim.
“Gelirim gelmesine ama bir gün kalır, dönerim” dedim. Cumartesi sabahı çanta hazırlamaya koyulmadan ilk iş hava durumuna göz atıyorum: Doğru mu gördüm? Gündüz -15, gece -25 mi yazıyor gerçekten?
Tansiyonum fırladı resmen, sızlanmayı bıraktım homurdanmaya başladım.
Ne işim var benim gerçekten dağlarda?
Bir de ister misin Filiz’in ballandıra ballandıra anlattığı şöminenin üstünde asılı bir geyik başı, önünde serili bir ayı postu olsun?
At kendini o zaman, zirve neredeyse artık, oradan.
At da kurtul. Bir de rötar yaptı mı uçak.
Pistte bizim önümüzde kalkış için bekleyen 22 uçak daha olmasın mı, uçağın içinde bana afakanlar basmasın mı?
Homurdanma yerini Serfi’yi hırpalamaya bırakıyordu ki, havalandık.

Haberin Devamı

KARLAR VE HEYBETLİ DAĞLAR

Bir saat kırk dakika sonra da 27 yıl önce gittiğim Erzurum’daydık.
İlk gözüme çarpan insanda uçsuz bucaksızmış duygusu uyandıran beyazlık.
Önüm arkam sağım solum kar. Ve ileride heybetli dağlar.
27 yıl önceki halini bilmiyorum ama şimdiki havaalanı birçok Avrupa şehrindekinden çok daha modern, tertemiz bir alan..
Havaalanından çıkıp bizi otele götürecek araca yöneliyor ve geniş caddelerden geçerek dağlara doğru yol alıyoruz.
Eski havaalanını hatırlamıyorum ama eskiden böyle caddeler olmadığını biliyorum Erzurum’da.
Önünden geçtiğimiz Atatürk Üniversitesi olsun, hemen yanı başındaki hastane olsun her ikisi de modern, pırıl pırıl kuruluşlar. Bir de yüksek atlama pistiyle göz alan ve beş yüz milyon dolardan fazlaya mal olduğu söylenen uluslararası standartlarda kocaman bir kış sporları kompleksi var ki gerçekten insan gururlanıyor gördüğünde.
On beş dakika sonra otele geliyoruz.
Hayatımda hiç dağ oteline gitmedim. Ne Uludağ’a ne Alpler’e.
Ama kayağa giden arkadaşlarımdan bilirim, ellerinde koca kayaklar, kayak malzemesi dolu bavullarla hicret ediyormuş gibi salkım saçak bir şehre uçar, aynı yükü yeniden yüklenir, gidecekleri merkeze kadar da bir o kadar yol yaparlar.
Havaalanıyla otel arasının bu kadar kısa olması kayakçılar için kuşkusuz büyük şans. Düşünsenize uçaktan iniyor on beş dakika sonra otelinize varıyorsunuz. Hadi odaya yerleşmek, kayak kılıklarını giymek de yarım saat sürsün, bu da taş çatlasın kırk beş dakika sonra pisttesiniz demek.

Haberin Devamı

AYI POSTUNDAN KORKUYORUM

O zaman sadece uzun tatillerde değil hafta sonlarında da gelinir buraya, üşenilmez.
Xanadu’yu Antalya ve Bodrum’daki otellerinden tanıyorum. Her ikisine de gitmişliğim, konaklamışlığım var. Her şey dahil sistemiyle çalışan ve o sistemde çalışan otellerin en iyilerinden olan bir zincir Xanadu.
Palandöken işletmeciliğini üstlendikleri ilk kış oteli. Ve her şey dahil sistemi yok burada. Açılalı iki ay olmuş. Ve daha şimdiden şehrin en iyi oteli olarak namı duyulmuş.
Ben geyik başıyla ayı postundan korka durayım, son derece yalın çizgide döşenmiş şık bir otelle karşılaşıyorum.
Xanadu otelin işletmecisi. Otelin yatırımcısıysa İstanbul’lu bir tekstilci. Adidas ve Nike gibi markalara yılda 80 milyondan fazla tişört üreten Can Dikmen. Palandöken eteklerine elli milyon dolar yatırdığına göre Erzurum kökenli olmalı diye düşünüyor ve fena halde yanılıyorum. Değilmiş. Üstelik şehre ilk kez 2005 yılında gelmiş.
Beş gün sonra dönerken de, o zamanlar içinde Kardelen adında bir otel bulunan 60 dönümlük bu arazinin sahibiymiş. Düzeltmenin yeniden yapmaktan zor olduğunu düşündüğünden köhne Kardelen’i tamamen yıkıp yerine bu merkezi yapmış.
Kendisini kamikaze olarak tanımlıyor, ki az bile. Kayakçı olmasının bu gözüpeklikte payı var sanırım. Sadece kayakçı değil aynı zamanda Türkiye Kayak Federasyonu’nun da ikinci başkanı.
Ve övünerek pistten tutun kayak odasına, yapay kar ürettiği göletten gece kayağına izin veren aydınlatmaya otelin sunduğu imkanların birinci sınıf kayak otellerinde sunulan imkanlar olduğunu söylüyor.
Sadece o söylemiyor bunu. Hepsi milli takım sporcuları olan Erzurumlu kayak hocaları da söylüyor aynı şeyi. Vızır vızır kayan müşteriler de...
Onların yalancısıyım doğrudur eğridir diyemem, kızağa bile binmeye yeltenmedim çünkü.

Haberin Devamı

KAR MANZARASINDA YÜZMEK

Ama odaların geniş ve şık, yemeklerin bol ve iyi, kar manzarasına karşı yüzmenin ayrı bir keyif sunduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Cem Dikmen belli ki titiz, müşkülpesent ve mükemmeliyetçi biri.
Tuttuğunu koparan, yapacaksam en iyisini yaparım diyen ve de pek çok işadamı gibi iyi koku ve risk alan biri. Eminim, Xanadu’yu Türkiye’nin en iyi kayak oteli olarak dünyaya tanıtmadan bu işin peşini bırakmaz.
Kayacak halimiz olmadığından Serfi ile Erzurum’u gezmeye gidiyoruz. Uçaktan indiğimde gördüklerimden ötürü, şehrin gelişip serpildiğini düşünüyorum son otuz yılda.
Ve ne yazık ki şehir merkezine adım attığım an serpilmenin gördüklerimle sınırlı olduğunu anlıyorum.
Selçuklu mimarisinin baş yapıtlarından Çifte Minareli cami restore ediliyor. Hemen ilerisindeki üç kümbet, içinde birbirinin aynısının tıpkısı oltu taşından takı ve tespih satan dükkanlarla dolu bedesten de ayakta ama çevreleri tam anlamıyla mezbelelik.
Tamam evler boşaltılmış, çevreye ‘kentsel dönüşüm’ levhaları asılmış, belli ki bu alanda düzenleme çalışması yapılacak. Peki ama şehrin geri kalanı ne olacak?
Bırakın otuz yılda serpilmeyi, daha da üstüne örtük bir Erzurum gördüm ben.
Daha muhafazakar, daha yeniliğe kapalı.
Ertesi gün otelde karşılaştığım on beş genç ve meslek sahibi Erzurumlu genç kadının anlattıklarıysa içimi dağladı.
Mahalle baskısının olmadığını buyurmamış mıydı birileri bir zaman?
Bence işkembeden atmasınlar.
Gitsinler olmayan ‘baskı’yı o genç kadınların külahlarına anlatsınlar...

Yazarın Tüm Yazıları