'100 kişiyi de mahkum etseler...'

Güncelleme Tarihi:

100 kişiyi de mahkum etseler...
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2012 16:03

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni iken öldürülen Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, eşinin öldürülmesi üzerine 100 kişinin de mahkum edilse kendisine bir getirisi olmayacağını belirterek, “Hepimiz özlemimizi alacak mıyız? Ama adalet yerine oturdu diye bir rahatlama gelecek. Türkiye değişiyor diye bir ön görüş başlayacak. Hissiyatımız değişmeye başlayacak. Hrant Dink davası benim, sizin davanız olmaktan çok, aynı zamanda yüzleşme davasıdır. Hrant Dink davası Türkiye'nin adaletle olan duruşunu sergileyecek bir davadır” dedi.

Haberin Devamı

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni iken öldürülen Hrant Dink'in ailesi ve avukatları, basın toplantısı düzenledi. Dink'in eşi Rakel Dink basın toplantısında yaptığı konuşmada, aklının hep cinayetten önceki döneme takılı kaldığını anlattı.

Ölümler, tehditler, Agos Gazetesi önündeki protesto edilmeler yaşandığı sırada, “Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, istihbarat ve emniyet birimlerinin nerede olduğunu” soran Dink, “Onlar neredeydi? Ben basit sıradan bir vatandaş, eş olarak, ev halkı olarak göz ardı etme hakkım olabilir. Ama onların bu görevlerde bulunarak göz ardı etmeye, görmemezlikten gelmeye, kör olmaya, sağır olmaya hakları yoktu” dedi.

Ruhsal ve bedensel olarak görünen devletin himayesi altında olduklarını, devletin insanları korumakla yükümlü olduğunu belirten Dink, şunları kaydetti:
“Ama burada ne görüyoruz, üç maymun görevi yapmıştır. Çünkü görmek istemiyor, duymak istemiyor, söylemek de istemiyor... Ne söyleyecek? Ya 'direk yapın', 'öldürün' diyecek yada susarak gene aynı şeyi söylemiş olacak. Mahkeme sonucu da bunu gösteriyor.

Eşim öldürülmüş, 100 kişiyi de mahkum etseler bana ne getirisi olacak? Hepimiz özlemimizi alacak mıyız? Ama adalet yerine oturdu diye bir rahatlama gelecek. Türkiye değişiyor diye bir ön görüş başlayacak. Hissiyatımız değişmeye başlayacak. Hrant Dink davası benim, sizin davanız olmaktan çok, aynı zamanda yüzleşme davasıdır. Hrant Dink davası Türkiye'nin adaletle olan duruşunu sergileyecek bir davadır.”

Kendisinin Türkiye'de yapılan haksızlıklardan “midesinin bulandığını” savunan Dink, “Sivas davası da öyle, herkes çıkmış orada toplanmış, kendi dertlerini dile getiriyor. Yaşlı başlı kadınlar, erkekler göz yaşlarını siliyorlar davadan sonra, ama nerede bunu anlayabilecek yürek? Nerede anlayabilecek hissiyat? Gaz bombaları ile cevap veriyorlar o gözyaşlarına, o acılara, adaletsizliklere... Bilmiyorum, bakalım ne zaman göreceğiz adalet ışıltılarını?” diye konuştu.

Dink'in “Meydanlara bağırarak hakaret etmeyi biliyorlarsa, bağırarak özür de dilemeyi bilsinler. Patrikhaneye giderek kapalı kapılar ardında özür dilemesinler” ifadeleri üzerine, “kapalı kapılar ardında özür dilenmesin” diyerek neyi kastettiği soruldu.

Dinkk, “Hocalı anmasında o kadar hakaret pankartları vardı, o bağırarak hakaret değil miydi? Sonra niye gezdiler patrikhaneleri? Azınlıkların gönlünü almak için diye düşündüm” dedi.

DİNK AİLESİNİN AVUKATLARI

Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin de konuşmasında, Devlet Denetleme Kurulunun Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili raporunun, eksiklerine rağmen son derece önemli olduğunu belirtti.

Çetin, “Bu eksiklerin bir kısmı, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun yetkilerinin kısıtlı olmasından kaynaklanmaktadır, bir kısmı ise bazı hususların üzerinden ne yazık ki atlanmıştır” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), 4 kez insan haklarının ihlal edildiği sonucuna vararak, Türkiye'yi oy birliği ile mahkum ettiğini ifade eden Çetin, “Bu karar, kamu görevlileriyle ilgili yürütülen soruşturmanın etkili soruşturmalar olmadığına karar verdi. O halde yeniden bu soruşturmaların açılması, sorumluların bulunması ve mutlaka cezalandırılması gerekir. Ayrıca kamu görevlilerinin Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisini bilmelerine rağmen, neden hepsinin hareketsiz kaldığının ortaya çıkarılması gerekir” diye konuştu.

AİHM'in soruşturmanın ve yargılamanın yenilenmesi yönünde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 17 Ocak 2011 tarihinde başvuru yaptığını ve savcılıkça bu talebin işleme alındığını ve soruşturmanın halen devam ettiğini belirten Çetin, “İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma, aradan geçen bir yılı aşkın süreye rağmen henüz işlevsiz bir konumdadır. Bütün bunlara rağmen halen derdest olan savcılık dosyasının son günlerde hareketlendiği bilgisine sahibiz ve bunu çok önemsiyoruz. Çünkü halen kullanılmayı bekleyen çok sayıda delilin acilen değerlendirilmesi ve bunlardan sonuç çıkarılması lazım” dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, Hrant Dink cinayeti davası kararından sonra, “Dink davası, Ankara'nın dehlizlerinde kaybolmaz. 6 dilde söylenen 'Sarı gelin' türküsünü Şişli'de sıkılan bir kurşun susturamaz” dediğini hatırlatan Çetin, “Şimdi sayın Başbakan'dan çağrımız şudur ki; 'sayın Başbakan lütfen bu sözünüzün gereğini yapın ve Ankara'nın dehlizlerini açın, bu cinayetin diğerleri gibi o karanlık dehlizlerde kaybolmasına izin vermeyin, aksi taktirde o dehlizlerin karanlığı sadece bu günümüzü değil, geleceğimizi de tehdit etmeye devam edecek. Bu dehlizleri ve bu dehlizlerin oluşturduğu karanlıkları aydınlatmak gelecek kuşaklara karşı hepimizin boynumuzun borcudur.' “ şeklinde konuştu.

Avukat Cem Halavurt da, Devlet denetleme Kurulunun raporuna değinerek, şunları söyledi:

“Raporun hiçbir yerinde kamu görevlerinin işlediği suçun, örgütsel bir faaliyet içinde işlenmiş olabileceği gerçeği üzerinde durulmamıştır. Farklı illerde, farklı statüde görev yapan, değişik zamanlara yayılan ihmal eylemlerinin aynı sonucu yaratması, ancak örgütsel bir faaliyet çerçevesinde ortaya konulan eylemle mümkündür. Bu husus dikkate alınmadan tüm eylemler, görev kapsamında işlenen suçlar olarak değerlendirilmiştir. Bu husus tarafımızca kabul edilebilir değildir.”
Toplantıda, Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da hazır bulundu.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!