Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

‘Hangi dilden anlarsan’ orantısız güçtür

GRUP toplantılarında liderlerin kullandığı dil nedeniyle, bir süredir salı günlerinin çok sevimsizleştiğini yazıp duruyoruz; ancak önceki gün, bu konuda yeni bir milat olarak TBMM tarihinde yerini almaya aday.

O salı bu özelliğini, devasa güçteki iktidarın Milli Eğitim Komisyonu’ndan kavga-dövüş yasa teklifi geçirmesi sonucu kazandı; sırasıyla anımsayalım:
1- AKP milletvekilleri komisyon salonunu doldurdu, muhalefeti içeri almadı.
2- Onlar konuşmak için oraya gittiler ama bir teki dahi söz istemedi, genç olanları başkanlık kürsüsünün önünde barikat kurmakla yetindi.
3- Muhalefet milletvekilleri salonda oldukları halde ‘yok’ sayıldı, kaba güç kullanıldı, söz talepleri dikkate alınmadı, önergeleri işleme konmadı.
4- Sonuçta, her vatandaşı ilgilendiren düzenlemenin 20 maddesi, ihtisas komisyonunda tartışmasız, ‘oku-oyla’ yoluyla 25 dakikada geçirildi.
KAVGAYA DEVAM MESAJI
Pazar günü yaşanan bu garabetin salı günü bir ölçüde telafi edilmesini beklerken, önce MHP Lideri Devlet Bahçeli kürsüye çıktı, yaşananları Nazi yöntemleri olarak niteledi.
Ardından herkesin pürdikkat dinlemeye geçtiği Başbakan Erdoğan konuştu. Yöntemi sonuna kadar destekledi, arkadaşlarını övdü, tebrik etti, yetinmedi “Hangi dilden anlarsan” diye CHP’ye, ‘kavgaya aynen devam’ mesajı yolladı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da aynı sertlikte, “Direnişe devam” dedi.
Bu noktada kimse, “Muhalefet şunu yaptı, bunu dedi” gerekçesine sığınamaz; hele hele bu söyleme ‘Kasımpaşalı’ diye cesaret vermeye hiç kalkışamaz.
Çünkü, muhalefetle iktidarın yaptırım gücü arasında çok derin uçurum var.
Hiç unutmamalı ki, bu haliyle iktidarın kullanacağı her güç, ‘orantısız’ olmaya çok uygun; TBMM çatısı altında da diğer tüm kurumlarda da böyle.
Yine unutulan bir şeyi anımsatayım: ‘milli irade’ dendiğinde akla sadece iktidar partisine oy verenler gelemez, muhalefete oy verenler de gelmeli.
Bunu içselleştirmeyen hiç kimse demokrasiyi savunduğunu söyleyemez.
Üstelik bu yasa teklifi için muhalefet iki kez, “Gelin birlikte yapalım; amaç din eğitimiyse onu da konuşalım” demiş, iktidarsa bu eli baştan iteklemişse.
YANLIŞ ALGIYA UYGUN SÖZLER
Dün konuştuğum Kılıçdaroğlu da yaşanan tablodan hiç memnun değildi; Erdoğan’ın söyleminin şiddete yol açtığı inancında.
Bunun karşısında geri adım atamayacakları mesajını ise kararlılıkla veren Kılıçdaroğlu, komisyonda yaşananları doğrudan Erdoğan etkisine bağlıyor.
Başbakan’ı, yasama üzerinde tahakküm kurmakla suçlayıp bunu çok büyük bir tehlike olarak gören Kılıçdaroğlu, bu nedenle de demokrasi adına direnmek dışında seçenekleri bulunmadığını aktarma gereği de duydu.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, önce “İyi başlamadık”, sonra “İyi de gitmiyor” demişti; görünen o ki, iyi gitmesi için kılını kıpırdatan da olmayacak.
Türkiye her gün ‘barış’ dilinden uzaklaşıyor, toplum daha fazla ayrışıyor, bu yolu kesecek ilk isim ise Erdoğan’dır, en büyük görev de ona düşüyor.
Ancak Erdoğan bu konuda istekli görünmüyor; işte bakın, Sivas katliamı davası sonrası söylediği sözler son derece yanlış algılara, anlamalara açık. 
“Hayırlı olsun” demesi zaten sorunlu da, “Yıllar yılı içeride olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı. Bilmiyorum tabii onlar da var” sözleri mağdur yakınları ve geniş bir toplum kesimi tarafından hoş karşılanmadı diyebilirim.
Çünkü o sözler sanki ‘sadece sanıkları düşünüyor’ gibi bir belirsizlik içeriyor.
Keşke Erdoğan, “İçimize sinmedi ama ne yazık ki 2005’teki düzenlememize rağmen hukuk böyle” demekle yetinseydi.
Yazarın Tüm Yazıları