Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Davos'ta iki Kemal, bir kral

ZÜRİH'e giden THY uçağının ön iki koltuğunda oturan Kemal'leri koridor ayırmıştı.

Biri sabah saatleri olmasına rağmen THY battaniyesinin altında derin bir uykuya dalmış, diğeri ise yabancı finans gazetelerini bitirmiş, yabancı dergileri okumaya başlamıştı.

Bu tablonun nedeni ilkinin soyadının Unakıtan, diğerinin Derviş olmasından başka şey değildi. Bu tablo yakın geçmişte, ‘‘ikincisi uykuda, birincisi bol kahkahalı bir sohbette’’ şeklinde olabilirdi. Bir ara Sabah'tan Okan Müderrisoğlu ile birlikte bu iki yolcunun yanına gittiğimizde birinci Kemal uyanmıştı.

Gazeteci refleksi ile biz hemen kendisiyle uzun ve neşeli bir sohbete girişirken, diğer Kemal, Dünya Ekonomik Forumu'nun oturumlar listesini incelemek, bazılarının üzerini çizerken, bazılarının yanına artı işareti koymakla meşguldü.

Biz sohbetimizi bitirip oradan ayrılırken nihayet iki Kemal konuşmaya başlamıştı.

YALNIZLIK DAHA ÇOK ÖZGÜRLÜK

Zürih Havaalanı'na indiğimizde ise birinci Kemal'i 10 kişilik kalabalığın ortasında bulduk. Aynı sırada diğer Kemal ise elinde bagajı başında şapkasıyla tek başına, Davos'a çıkmak için tren istasyonuna doğru yürüyordu.

Kendisini Zürih tren istasyonunda treni değiştirirken ikinci kez gördük. Aynı vagonda karşılıklı oturup, dünya güzeli bir manzaranın eşliğinde Davos'a çıkmaya başladık. Artık Türkiye'ye çok alışmış, eşi de başlangıçta çekince gösterdiği İstanbul'u çok sevmişti. Tek başına, koruma olmadan dolaşmak kendisini daha özgür hissetmesine neden oluyordu. Ali Babacan ile karşılaştığında birkaç kez, Unakıtan'la ise ilk kez uçakta sohbet etmişti. İzlenen programın kime ait olduğunun hiçbir önemi bulunmadığını, önemli olanın başarı olduğunun altını çizerken, sonuçlardan da memnun olduğunu gösteriyordu.

Türkiye'nin kendisini en heyecanlandıran projesinin AB olduğunu söylüyor, bir araştırma grubunda ‘‘Müzakereler başlarsa Türkiye'ye düşen görevler’’ çalışması yaptıklarını belirtiyor. AB konusunda son derece umutlu olduğunu kaydederken, özellikle Almanya'da 11 Eylül sonrasında, Türkiye lehine büyük değişim yaşandığını anımsatıyor.

Hakkında iki makale yayınladığı sosyal demokrasi üzerine bir de kitap yazmakta olduğunu; kitabın ilk 60 sayfasının da bittiğini öğreniyoruz.

Davos'a yaklaştığımızda omuzlarında kayak takımları olanları gördüğünde müthiş heyecanlanıyor, ‘‘Ne güzel, bir fırsat bulabilsek de biz de böyle kayabilsek’’ diyor. Babasının, sırf kayak tutkunluğu nedeniyle Erciyes'e nasıl çıktığını da hemen anlatıyor.

O BİR KRAL

Davos zirve döneminde dünyanın ünlü isimlerinin buluştuğu bir yer. CNN Türk'ten Barçın Yinanç ile yol üstünde gördüğümüz pizza lokantasına girdiğimizde kendimizi bir koruma grubunun arasında buluyoruz. Açılan yoldan dört erkek geçip bir masaya oturuyorlar. Biz karşı masaya yerleşince, dört erkekten birinin Ürdün Kralı Abdullah olduğunu anlıyoruz. Masaya servis, 3 büyük bardak bira servisinin ardından bir süre kesiliyor.

Az sonra masaya genç, zarif bir bayan gelince bu kesintinin nedeni ortaya çıkıyor. Zarif Kraliçe Raina değil; ama Kral ve arkadaşları ayağa kalkıp yeni konuklarını karşılıyor. Kral konuğu iki yanağından öpüyor, paltosunu çıkarıp masaya oturana kadar da ayakta bekliyor. Biz oradan ayrılırken grubun bu mütevazı lokantadaki İngilizce sohbeti sürüyordu.

Kaldığımız otele geldiğimizde lobide ikinci Kemal'i CNBC-E'den Gülay Avşar'la ertesi günün canlı yayını için sohbet ederken buluyoruz.

Sonra Türk resmi heyetinin kaldığı otele geçiyoruz. Biraz sonra birinci Kemal geliyor; yanında eşi Ahsen Hanım.

Hemen gazetecilerin arasına oturup tam bir saat süren kahkaha dolu sohbet başlatıyor.
Yazarın Tüm Yazıları