Kentsel değil rantsal dönüşüm

CHP Ankara Milletvekili İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Levent Gök, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi üzerinde, Başbakan’a bazı soruları şu şekilde yöneltiyor:

Haberin Devamı

“Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında arsa sahipleri ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında 24.01.2005 gün ve 237 sayılı Büyükşehir Belediye Meclis kararı uyarınca sözleşme yapılmıştır.
Sözleşmeyle 2 yıl içinde konutların zemin ve zemin altından olmamak şartıyla hak sahiplerine teslim edileceği vaat edilmiştir.
Aradan 7 yıl geçtikten sonra, anılan konutlar için Başbakan olarak sizin de katıldığınız törenle anılan konutlar için 20-24 Ocak 2012 tarihlerinde yapılan kura çekilişi büyük hak kayıplarına ve mağduriyetlere yol açmış bulunmaktadır.
Bu bağlamda;
- Yetkililer, en başta Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından arsa sahiplerinin zemin ve bodrum kat kuralarına dahil edilmeyecekleri sözleşme aşamasında arsa sahiplerine ve basına yapılan açıklamalarla ifade edilmiş olmasına karşın, arsa sahiplerinin hemen hemen tamamının zemin ve bodrum katların kurasına dahil edilerek vaat edilenin tersine bir uygulama yapılmasını nasıl açıklayabilirsiniz?
- Kura çekiminde belirlenen dairelerin hak sahiplerine gösterilmemiş ve teslim edilmemiş gerçeği karşısında hak sahiplerinin tüm iyi niyetlerinin istismar edilmesini nasıl yorumluyorsunuz?
- Arsa sahiplerinin kendilerine ait arsa bedellerinin şu anki rayiç bedelinin 150.000.00 TL olması, ancak göremedikleri ve teslim almadıkları zemin ve bodrum kattaki dairelerin rayiç bedellerinin 50.000.00TL olması dikkate alındığında, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’nin hak sahiplerini mağdur eden bir projeye dönüşmüş olmasını nasıl açıklayabilirsiniz?
- Kentsel dönüşümden çıkıp ranta dönüşen bu projenin kura çekimini iptal ederek vaat edildiği şekilde hak sahiplerinin mağduriyetinin giderilmesini düşünüyor musunuz?”

Haberin Devamı

‘Cami inadına değil orası konut alanı!’

‘BU inadına cami inşaatı değil mi?’ (26.1.2010) başlıklı yazıda; Çayyolu Park Caddesi, bir çok restoran ve kafenin, müzikli barların bulunduğu bir cadde olarak tanımlanıp, burada cami yapılmasına; bölgenin konut bölgesi olmadığı, caminin cemaati olmayacağından atıl kalacağı gibi gerekçelerle karşı çıkılarak, caminin, sırf alkollü mekanların bastırılması düşüncesiyle yaptırıldığı ifade ediliyor.
Oysa ki, Park Caddesi konut bölgesidir. Burada villa olarak yapılmış bir çok konut, ilgili mevzuata aykırı bir şekilde işyerine dönüştürülerek, onlarca eğlence mekanı açılmış ve deyim yerindeyse fiili bir durum yaratılmıştır.
Kuşkusuz insanların eğlenmeye de hakları ve ihtiyaçları vardır. Ancak, bir konut bölgesinde, onlarca eğlence mekanının faaliyetine izin verilerek ‘de facto’ yaratılmasının, bırakın mevzuata uygunluğunu, çevreyi nasıl etkileyeceği de gözetilmelidir.
Eğlence mekanlarının çevresinde binlerce insanın oturduğu yüzlerce konut ve Park Caddesinin devamında da onlarca eğlence mekanı olmayan iş yeri vardır. Bölgedeki Mevlana Camisinin de yürüme mesafesinden uzakta olduğu dikkate alındığında, buraya yapılacak bir caminin atıl kalacağını söylemek zordur.
Cami inşaatının hemen önünde, yanında dubleks ve çok katlı konutlar bulunmaktadır. Bu konutlar, bu alana yapılabildiğine göre, caminin yapılması da doğaldır.
Eğlence mekanlarının hemen yanı başında bir ilköğretim Okulu bulunduğu gibi, şimdi de belediye tarafından bir Kreş ve Gündüz Bakımevi inşaatına başlanmıştır.
Eğlence mekanlarının hemen yanı başında, ilköğretim ve kreş olabiliyorsa, cami için de bir sakınca yok demektir.
Bütün bunlar görülmeden, meseleyi “hayat tarzına” baskı olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır.                M.T.

 

Yazarın Tüm Yazıları