Aziz Nesin Genco Erkal’ı övüyor

Aziz Nesin oyun olarak beğenmediği ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nde Genco Erkal’ı neden başarılı bulmuştu? Ona göre normali mi deliyi mi oynamak daha zordu?

Haberin Devamı

Aziz Nesin’in kitaplarını okuyanlar çeşitli konulardaki düşüncelerini, değerlendirmelerini merak ediyorlardır.
İşte onun Sanat Yazıları, bu konuda okura, öykülerinde-romanlarında yazdıklarının ötesindeki düşüncelerini iletiyor.
Kitaptaki yazılar, aşağıdaki gibi sınıflanmış:
Tiyatro Yazıları, Kendi Oyunları Üstüne Yazıları, Yazın Üstüne Yazıları, Sinema Yazıları, Şiir Yazıları, Karikatür Yazıları, Kültür Yazıları.
Tiyatro yazarı Aziz Nesin’in tiyatro üzerine yazıları, yalnız kendi oyunları için değil, başka oyun yazarları için de açıklayıcı notlar içeriyor.
Bazı adları verebilirim: Melih Cevdet Anday, Turan Oflazoğlu, Güngör Dilmen gibi.
Seyrettiği oyunları eleştiriyor, onların tiyatro oyunları içindeki yerini saptamaya çalışıyor.
Türk Tiyatrosuna Genel Bakış gibi yazıları, tiyatro tarihimizin ana duraklarını açıklıyor.
Tiyatro oyunlarının sadece sahnede temsilini değil, metinlerinin de okunmasını salık veriyor. Katıldığım bir düşünce, gerçekten oyunun metnini okuduğunuzda, yönetmenin, oyuncuların ona kattıklarını, başarılarını, başarısızlıklarını anlayabilir, ona göre eleştirebilirsiniz.
Sanat Yazıları’nda, okumanızı istediğim bir yazı; ‘Genco’nun Başarısı Nedir’ başlığını taşıyor.
Övgünün öne çıkan gerekçesi ne?
Genco Erkal, Aziz Nesin’in oyun olarak beğenmediği Bir Delinin Hatıra Defteri oyununda neden başarılıydı? Bunun yanıtını arayıp buluyor.
Aşağıdaki yazıyı okumadan önce aklıma Sir Laurence Olivier’nin, sahnede prova yaparken, aşırı konsantre olduğu zaman, oyuna ara vermesi geldi.
“Bilindiği gibi sahnede normal karakterin canlandırılması, sakat ve anormal karakterin canlandırılmasından çok daha zordur. Çünkü sakatlık ve anormallik, oyuncunun başarısı için bir desteği olur. Anormal rolleri alan oyuncularda, başarı için anormallik ögesini ne ölçüde sömürdüklerine dikkat ederim.
Genco Erkal’ın bu oyundaki başarısı işte budur. Bir deliyi canlandırdığı ve delilik ki, başarı için oyuncunun sömürmesine en elverişli anormallik olduğu halde, Genco başarısını delilikten destek alarak, deliliği sömürerek kazanmamıştır. Deliliği sömürerek, onu kendine destek alarak başarı sağlamakla, deliliği başarı yolunda sömürmeden yine de bir deliyi canlandırarak başarı kazanmak arasında, ancak tiyatronun içinde olanların anlayabileceği bir ince ayrıntı vardır. Genco’nun bu oyundaki, sanatının orta çizgisini yücelttiği başarısını alkışlıyorum.”
Sinemayla ilgili yazılarında elbette katılmadığım yanları var, Atillâ Dorsay’la Amarcord konusunda yaptığı tartışma (filmi beğenmemiştir) onun sinema anlayışını simgelemesi bakımından bir örnektir. Yazıları okuduğunuzda, bir de böyle bakmak gerekir, diyorsunuz. Birçok yazının özünde, yerli olanı değerlendirirken aldığımız tavırla, yabancı hayranlığımız eleştiriliyor.
Yazının yayımlandığı yıllarda şiir için söyledikleri bugün için de geçerlidir. Ama hikâye / hikâyeciler konusunda yazdıkları, şiir hakkında yazdıkları kadar isabetli değildir. “Biri yurtdışında bize şairleri sorduğunda cevap verebiliriz ama iş hikâyeye gelince ad veremiyoruz.” Bu yargısını yıllar içinde hikâye türümüzün kazandığı başarıyı gördüğünde hiç kuşkusuz değiştirecekti.

Haberin Devamı

GÜLMECENİN YERİ

Haberin Devamı

Benim kitapta en önemsediğim yazı, Yazın Üstüne Yazıları başlığını taşıyor.
Gülmecenin edebiyat olup olmadığı, yazarlarca neden bu türe böyle davrandığını tartışıyor.
Bence gülmecenin edebiyat içine alınması için gerekli yazılar bunlar. Çünkü Aziz Nesin de bu sınıflamadan yakınmakta hakkı olan bir yazardı, gerçekten de edebiyat tarihleri, edebiyat kitapları gülmeceyi hep edebiyatın dışında bıraktılar.
‘Gülmecenin Neden Yazın Dışı Bırakıldığına Değgin’ yazısını özellikle okuyun.
Birçok yazarın gülmece yazılarında takma isim kullandıklarını, çünkü bu türü bizzat yazarların kendilerinin küçümsediklerini, asıl isimlerini ciddi sandıkları yazılarında kullandıklarını belirtiyor: “Yazın tarihimize adları geçmiş yazarlarımızın hemen hepsi gülmece yazmışlar, gülmece yazılarında takma adlar kullanmışlardır. Bunun nedeni gülmeceyi küçük görmeleri, önemsememeleri, ikinci üçüncü dereceden bir yazı işi saymaları, gülmeceyi yazın dışı bırakmalarıdır. Örneğin Peyami Safa yazın dışı saydığı yapıtlarında, kendi adını onlara layık bulmayıp Server Bedii takma adını kullanmıştır. Refik Halid, Mehmet Rauf, Orhan Seyfu Orhan, Yusuf Ziya Ortaç, Kemal Tahir... bu adlardandır. (...)
Oysa şiirle gülmece, Türk yazınının kaynağını halktan aldığı, en köklü, en zengin geleneği olan iki dalıdır. Bu yüzden Türk gülmecesinin dünya yazınında, Türk yazınında olmayan büyük bir yeri vardır. Gülmeceyi bilincinde bile olmadan yazın dışı sayanlar, nasıl bir sonsuz zenginliğin içinde yaşadıklarını bilmeyen yoksullardır.”
‘Birkaç Söz’de, bazı romanlarla hikâye arasında pek fark olmadığını savunuyor, bu görüşünü de Batı’dan ve bizden bazı örneklerle ispatlama çabasında bulunuyor. Es geçilmeyecek düşünceler, yeniden değerlendirmeyi sağlayacak güçte saptamalar. Sözgelimi Cervantes’in Don Kişot’u ile Sabahattin Ali’nin Fontamara’sının görüşlerini doğruladığı kanısında.
Aziz Nesin’in Sanat Yazıları’ndaki, özellikle gülmece konusundaki yargıları bugün de tazeliğini koruyor. Gülmeceye lâyık olduğu yeri vermemizi sağlayan ciddi bir yaklaşımın yer aldığı bir kitap. Daha geniş ölçekte değerlendirdiğimiz zaman, Aziz Nesin’den edebiyat ve sanat meselelerine parmak basan yazılar toplamı...
(Sanat Yazıları / Aziz Nesin / Hazırlayan ve Eski Yazıdan Çeviren: Esin Pervane, Salih Bora / Nesin Yayınevi)

Haberin Devamı

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Nazlı Eray / Halfeti’nin Siyah Gülü / Doğan Kitap
Carly Ferey / Zulu / İthaki Yayınları
Murathan Mungan / Doğu Sarayı / Metis Kitap
Louis Sachar / Çukurlar / İletişim Yayınları
Nazmi Ağıl / Yavaş Matematik / YKY

Yazarın Tüm Yazıları