Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Bakanın oğlu gibi yargıcın oğlu da tartışılır

TÜRKİYE'de yeni bir savunma modeli gelişiyor.

‘‘İslamcı teröristler’’ denildiğinde bu İslam'a hakaret olarak görülüyor, ‘‘Bu teröristler neden Bingöl'den çıkıyor?’’ sorusu sorulduğunda Bingöllüler toplu hedef alınmış gibi savunmaya geçiliyor.

Neşter-2 operasyonu da bunun son örneği.

Operasyonla bazı yargı mensupları arasında bağ kurulunca, yargının üst düzey yöneticileri de dahil, ‘‘yargı karalanıyor’’ itirazları yükseldi.

Oysa haksızlık, yargının bir bütün olarak hedef alındığını söylemektir.

Çünkü, bazı illerde ortaya çıkarılan çetelerde yargı mensuplarının bulunduğunu da söylemek, tüm yargıya haksızlık mı sayılacak?

Ayrıca, yargıda iş takip etmek için ortaya çıkan bazı kişilerin Türkiye'nin en saygın şirketlerin yöneticilerinin dikkatini çekecek konuma gelmiş olmaları da kuşku nedeni sayılmamalı mı?

Böyle davranmak, dürüst yargı mensuplarına haksızlık olmaz mı?

SUÇÜSTÜ MÜMKÜN MÜ?

Bunlar Meclis koridorlarında gündeme gelen sorulardan sadece birkaçı.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın oğlunun gemi işletmeciliğine girmesinin günler süren tartışmalara neden olduğunu anımsatan milletvekilleri, ‘‘O yanlış da, Yargıtay üyelerinin çocuklarının Yargıtay'daki bazı davaları üstlenmesinde yanlışlık yok mu? Bakan nüfuz kullanır da Yargıtay üyesi kullanmaz mı?’’ diye soruyorlar.

Ardından dokunulmazlık konusunu şöyle bir örnekle gündeme getiriyorlar:

‘‘Suçüstü halinde milletvekilinin dokunulmazlığı işlemez. Aynı durumda bir yargı üyesine ne yapılır? Örneğin, rüşvet aldığı sabit olsa ve evini arama zorunluluğu doğsa, bu hangi şartlara bağlı? Örneğin, Yargıtay üyesi için, bu durumda en az onlarca kişiyi bilgilendirmek, izin almak gerekir. Böyle suçüstü olabilir mi, sonuç alınabilir mi?’’

AKP Genel Başkan Yardımcısı, hukukçu Dengir Mir Mehmet Fırat, siyasetin bazı olumsuzluklar nedeniyle geçmişte yaşadığı güven kaybına işaret ederek konuya, ‘‘Bazı dönemlerde dikkatler bazı kurumlar üzerinde olur. Siyaset bunu yaşadı, şimdi de yargı yaşıyor’’ diye yaklaşıyor.

Siyasetin yeniden güven tazelemekte olduğunu da savunan Fırat, ‘‘Yargıyı topyekûn suçlamak yanlıştır. Ama ortada bir yanlış varsa bu da görülmeli. Siyaset kendi yanlışlarını gördü, düzeltme yolunda büyük çabalar sarf ediyor. Yapılması gereken bu’’ diyor.

BAYKAL'IN HEDEFİ AKP

Yargıya yönelik bu genel savunmaya CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, partisinin önceki gün yapılan grup toplantısındaki konuşmasıyla katılıyor.

Konuşmasının ardından kendisine, ‘‘Sözlerinizden sanki yargıda hiç kötü şeyler olmuyor gibi bir sonuç çıkmıyor mu?’’ diye soruyoruz.

Baykal, bunların ayrıntı olduğunu, asıl hükümetin hedefinin görülmesi gerektiğini aktararak, ‘‘Hükümet yargıyı baskı altına almak, elini oraya da sokmak istiyor. Eğer orada bir usulsüzlük varsa, yapılması gereken belli. Bu, cumhuriyetin temel kurumu yargıya saldırmak değil’’ diyor.

Muhalefet lideri olarak hedefinin iktidar olduğunu sözlerine ekleyen Baykal, ‘‘Hedef yolsuzlukla mücadeleyse hükümetin elini bağlayan yok ki? Üstelik bu mücadele için getirdikleri her tasarıya destek verdik. Ama onlar yolsuzluğu değil, kurumları ele geçirmenin peşinde’’ diyerek AKP'ye yükleniyor.
Yazarın Tüm Yazıları