Önce vur, sonra ver

BİR süredir geçici olarak kapatılmış olan “Kürt Açılımı”nın tekrar başlayacağının ilk işaretini Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay verdi.

Hatırlamakta fayda var. Sayın Atalay hem eski içişleri bakanıdır hem de bugün, eğer deyim yerindeyse “Kürt İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı”dır. Atalay, dört aydır devam eden Kürt kapalımı ve PKK’ya ders verme harekâtının sonuç verdiğini söyledi. Elde edilen askeri başarıdan sonra açılımın tekrar başlayacağını söyledi. Yapılan eleştirilere cevap verirken  “Habur’u savunuyorum” dedikten sonra “PKK’lıları dağdan indirmek için yaptığımız jesti, PKK barışçıl çözüm için bir şans olarak değerlendiremedi” diye Kürt tarafına sitem etti. Bu yüzden açılım projesi, gururu incinen Türk realitesine takılmıştı. Son 4 ayda yeteri kadar PKK’lı öldürülünce kırılan gurur onarılmış oldu. Engel aşılmıştı. Açılıma “aynen devam” edileceğini Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da teyit etti. Bir bakıma Başbakan adına yatığı bütçe kapanış konuşmasında “Kürtlere anayasal (yeni anayasa olsa gerek) bütün haklarını vereceğiz” dedikten sonra “bu yapılmazsa 80 yıl öncesine (yani cumhuriyetin kuruluş yıllarına) geri gideriz” diye ilave de bulundu.
KANLA İRFANLA KURDUK,  BİZ BU CUMHURİYETİ
Cumhuriyeti kuranlar, bunu “kanla ve irfanla” yaptıklarını bağıra bağıra söylemişlerdir. Yani bu sürecin kanlı olduğunun gizlisi saklısı yoktur. Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün halen okul çocukları “Herkese özgürlük ve adalet bahşeden, bölünemez tek bir millet oluşumuzu sağlayan cumhuriyete ve onu simgeleyen Amerika Birleşik Devletleri bayrağına bağlı kalacağıma Allah’ın huzurunda ant içerim” diye zikirde bulunur. Aslında 72 milletten oluşan bu “Allahın izniyle bölünemez tek ulus” 800 bin kişinin öldüğü Amerikan İç Savaşı (American Civil War 1861-1865) sonunda bugünkü “birlik” (union)  halini almıştır. Osmanlı Devletinde, bugün milletle eş anlamlı olarak kullanılan  “ulus” fikri yoktu. Osmanlı devletinde bir Müslüman Milleti (millet aynı dine mensup olanlar demektir) bir de “Fermanlı Milletler” (Chartered Nations) denilen gayrimüslim azınlıklar vardı. Bu parçalı yapı, hepsi kendi iç savaşını yaşayarak “ulus devlet” haline gelen Batı devletleri karşısında tutunamadı ve dağıldı.
KENDİ VATANIMIZDA VATANSIZLAR GİBİYDİK
Birinci Cihan Harbi’nden sonra ülke parçalara ayrılmış ve başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin bütün büyük şehirleri Batılı devletlerin silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilmişti. Bir tarihte bir dünya devleti olan Osmanlı bitmişti. Sevr Antlaşması yürürlükte kalsaydı bugün Türkiye, dünyanın 17’nci değil 107’nci ekonomisi zor olurdu. Cumhuriyet, elde ettiği vatan büyüklüğü ve nüfus sayesinde saygı duyulan “büyük bir ülke” yaratmıştır.
YENİ DÜNYA DÜZENİ
1991 yılında baba Bush Amerika’nın Alabama eyaletinin Montgomery kentinde “Yeni Dünya Düzeni” (New World Order) ilan etmişti. Bu “Nizam-ı Cedid”e göre, bir ülkede hâkim durumda olan millet, etnik azınlıklara kendi kendilerini yönetme hakkını tanımaya mecburdu. Azınlık, bu hakkı kullanıp kullanmayacağına kendisi demokratik olarak karar verecekti. Eğer bu hak tanınmışsa, ABD etnik halkın isyanını desteklemeyecekti. Ancak hâkim millet etnik azınlığa bu hakkı tanımazsa, ABD etnik halkın silahlı isyanını destekleyecekti.
Son Söz: Ya yeni düzene uyarsın, ya da bombayı yersin.
Yazarın Tüm Yazıları