Kısa ve acılı notlar

MİLİTAN: “Militan” sözcüğü ne çok hırpalandı son günlerde. Oysa şiirlerde sevmiştim ben bu sözcüğü. Attilâ İlhan’ın “Sokaklar kuşatılmış / Karakollar taranır / Yağmurda bir militan ölür” dizelerinde mesela. İsmet Özel’in “Ey şehre başaklar / Militan ruhlar ekleyen hayat” dizelerinde mesela.

Haberin Devamı

* * *
ABİLER: CHP’li Emine Ülker Tarhan, bir gazeteye verdiği demeçte şunları söylüyor: “Bütün özel hayatım gözetim ve denetim altında. Dinleniyor ve izleniyorum. Arkadaş toplantılarında bile konuştuklarım tespit ediliyor”. Ana muhalefet partisinin en önemli isimlerinden biri söylüyor bunu. Mehmet Abi! Oral Abi! Altan Abi! Eser Abi! Hasan Abi! Şahin Abi! Alooo! Duyuyor musunuz abiler?
* * *
28 ŞUBAT: Farkında mısınız bilmiyorum, son günlerde “28 Şubat defteri açılsın mı, açılmasın mı” diye bir tartışma var. “Açılsın” diyenler de var, “açılmasın” diyenler de. Ben defterin açılmayacağını düşünenlerdenim. Neden mi? Çünkü 28 Şubat defteri açıldığı andan itibaren 28 Şubat’ın Başbakanı Ecevit ile hangi cemaatlerin ne türden işbirlikleri yaptıkları meselesi de gündeme gelebilir. Bu açıdan “fazla heveslenilmesin” diyorum.
* * *
KOLTUK: Ben kendimi bildim bileli içişleri bakanlığı koltuğuna kim oturursa otursun anında “milliyetçi cephe hükümeti bakanı” gibi oluveriyor: Sağcı, devletçi, polisçi falan... Mesela şu anki Bakan İdris Naim Şahin... Karakolda elleri bağlı bir kadını gaddarca döven polislere çok ağır laflar etmek yerine, “Ne yani? Asalım mı o polisleri” falan diyerek nasıl da hedef şaşırtıyor! Galiba var bir şey o koltukta...
* * *
TUTUKLULUK: İki üniversite öğrencisinin tutukluluk zulmüne maruz kaldığına dair bir yazı yazdım ve şunu anladım: Ülkemiz küçük çapta bir tutuklu cenneti ya da cehennemi olmuş. Gelen mesajın haddi hesabı yok. Bütün mesajlarda aynı şey söyleniyor: “Benim yakınımın da durumu aynı, onu da yaz”. Eğer bu soruna acil çözüm bulunmazsa gazetelerde “tutuklunun köşesi” diye bir bölüm açmak gerekecek.

Haberin Devamı

Bende gerginlik yaratan 10 soru

BİR: 7 yıl mı, 5 yıl mı?
İKİ: Yılbaşında ne yapıyorsun?
ÜÇ: En sevdiğin film hangisi?
DÖRT: Adnan Hoca beklenen Mehdi olabilir mi?
BEŞ: Fransız mallarının boykot edilmesi gerekmez mi?
ALTI: “Cemaat” ile “Fenerbahçe” arasında ne tür bir ilişki var?
YEDİ: Ne diyorsun Trabzonspor’un durumuna?
SEKİZ: Senin dünya görüşün ne?
DOKUZ: Şiir gerçekten öldü mü?
ON: Ay büyürken uyuyabilir misin?

Haberin Devamı

Ver beni mahkemeye Şerif Gören Bey

ŞERİF Gören’in “Ay Büyürken Uyuyamam” adlı filmini kıyasıya eleştirdim.
Ve hatta “gitmeyin bu filme” de dedim.
İşittiğime göre...
Şerif Gören “bu filme gitmeyin” diye yazanları mahkemeye vermeyi düşünüyormuş.
“Ticari zarara uğratmak” gibi bir noktadan hareket edecekmiş.
* * *
Şerif Gören’e çağrıda bulunuyorum:
Lütfen beni mahkemeye verin.
Bir karar çıksın, bu karar içtihat olsun ve böylece “emeğe yazık, beğenmesek de gitmeyin demeyelim” türü geyikler son bulsun.

Yeni yılda yazmayı planladığım 10 yazı

-  YAZI BAŞLIĞI 1: “Uzak mesafe ilişkisine övgü”.
-  YAZI BAŞLIĞI 2: “Herkesin bayıldığı filmlerden bazılarına ben de bayılırım”.
-  YAZI BAŞLIĞI 3: “Üniversitede eylem yapıp gözaltına alınmanın hayata olumlu katkıları”.
-  YAZI BAŞLIĞI 4: “Ekran tartışmalarından para kazanmanın 10 yolu”.
-  YAZI BAŞLIĞI 5: “Hangi âlem daha sert: Futbol mu, siyaset mi, magazin mi, cemaatler mi?”
-  YAZI BAŞLIĞI 6: “İslami kesim... 10 yılda neler değişti?”
-  YAZI BAŞLIĞI 7: “Yeni Türkiye’de Ergenekoncu ilan edilme eşiği”.
-  YAZI BAŞLIĞI 8: “Hangi alışveriş merkezleri hangi aşklara daha yatkın?”
-  YAZI BAŞLIĞI 9: “Vedat Milor olabilmek için yapılması gereken 10 şey”.
-  YAZI BAŞLIĞI 10: “Egemen Bağış ve Türk mizahı”.

Haberin Devamı

‘Cüppeli’ aklanırsa

“Cüppeli Ahmet”e haksızlık yaptığımı düşünen bir okurum soruyor:
“Cüppeli Ahmet Hoca aklanırsa ne diyeceksin? Yazdıklarından dolayı pişman olacak mısın?”
* * *
Cevap veriyorum:
Bir aklanma söz konusu olursa ne yaparım bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
“Cüppeli”ye iman edenlerin ne yapacaklarını gayet iyi biliyorum. Onlar, “Cüppeli” mahkeme tarafından suçlu bulunsa bile ikna olmayacaklar.
Yine “komplo” demeye, yine “iftira” demeye devam edecekler. Dolayısıyla...
Ben her durumda “müfteri”, “Cüppeli Ahmet” ise her durumda “tertemiz” sayılacak.
Sadece “ama bu hiç adil değil” deyip geçmek istiyorum.

Hıçkırarak ağlayan Kuzey Kore ahalisi

Haberin Devamı

KUZEY Kore diktatörü Kim Jung-İl öldü.
Bizim buralardan bakıldığında bu adam için söylenecek üç niteleme vardır:
-  Azılı bir ceberut...
-  Süper bir zorba...
-  Acımasız bir diktatör.
Başında bulunduğu ülke ise yine bizim buralardan bakıldığında...
Kelimenin tam anlamıyla “bir kâbus ülkesi” olarak görülür.
* * *
Bilmiyorum, diktatörün ölüm haberini alan Kuzey Kore ahalisinin durumunu yansıtan görüntüleri seyretme fırsatı bulabildiniz mi?
Ben seyrettim ve feleğimi şaşırdım:
Ahali, diktatörün ölümü üzerine öyle bir ağlıyor ki, anasını babasını kaybeden bir insan evladı öyle ağlamaz.
Hani kiralık “ölü evi ağlayıcıları” vardır ya... Onlar gibiler.
Ama hayır! Samimi de görünüyorlar. Hıçkırıyorlar, etrafı yumrukluyorlar, kendilerini yerlere atıyorlar.
Koskoca ülkeden hıçkırık sesleri yükseliyor. O derece yani.
* * *
Bu görüntülere bakarak:
-  “Yıllarca diktatörlükle yönetildikleri için beyinleri uyuşmuş” denemez, çünkü bu denli uyuşma olmaz, olamaz.
-  “Liderlerini seviyor olamazlar mı?” denemez, çünkü liderlerinin nasıl bir hava estirdiğini az çok biliyoruz.
-  “Numara yapıyorlardır” denemez, çünkü hiç de öyle bir edaları yok.
Peki nedir bu durum?
* * *
Eğer televizyon haberciliği yapsaydım... Arif Verimli ya da Erol Göka gibi görüşlerine önem verdiğim psikiyatrlara görüntü analizi yaptırırdım.

Yazarın Tüm Yazıları