Gene telif hakları üzerine

“MİRASÇILAR ve telif hakları” başlıklı yazım (21 Kasım 2011) üzerine, besteci Yalçın Tura’dan bir e-posta aldım, önce onu okuyalım:

Haberin Devamı

“Türkiye’de en kolay yenen hak Telif Hakkı’dır.
İki konuyu birbirinden ayırmak gerekir. Bildiğiniz gibi, gerek uluslararası antlaşmalara, gerek bizdeki yasaya göre yayımlanmış bir yapıtın telif hakkı sanatçının ölümünden sonra 70 yıl daha devam eder. İstisnalar dışında, yaşarken genellikle yeterince değerlendirilemeyen sanatçıların, geride kalanlarına bıraktığı, çok kez akmasa da damlayan bir avunma payıdır bu. 70 yıl sonra yapıt kamunun malı olur.
Yayımlanmamış yapıtlarda ise bu hak, bu kez yayımlandığı tarihten başlamak üzere, yine 70 yıldır.
Ellerinde sanatçının yayımlanmamış yapıtı bulunan mirasçıların, çeşitli nedenlerden ötürü, onu yayımlatıp yayımlatmamaya karar vermek ise en doğal haklarıdır. Yapıt başarılı olmayabilir. Yapıtın durumu sanatçının saygınlığına zarar verebilir vb. Ayrıca, gereken durumlarda devletin ne gibi girişimlerde bulunacağı da yasamızda belirtilmiştir.
Bence asıl üzerinde durulması gereken nokta, yapıtı yayımlayacakların, yayımlama hakkını satın alırken hak sahibine kabul ettirmek istedikleri, neredeyse sınırsız koşullara, yeterli sınırlama getirilememiş olmasıdır. Gelişen teknolojiler her geçen gün yeni yeni araçlar ortaya koymaktadır. Sanatçı, yapıtını devrettikten sonra, onun kullanım alanlarında sınırlama isteyebilmelidir. Örneğin, CD yapılmak için devredilen bir müziğin telefon zili olarak kullanılmasına ya da o müziğin, seslendirmesi uygun düşmeyecek seslendiricilere verilmesine rıza göstermemek yapıtı meydana getiren kişinin doğal hakkıdır. Oysa yayımcıların sözleşmelere koydukları koşullar sanatçının elini kolunu bağlamaya yöneliktir.
Telif haklarını korumak için kurulan, benim de kuruluşuna katıldığım ve o zamandan beri üyesi olduğum bir kuruluş (MESAM), yenilemek istediği Yetki Belgesi’ne ‘hiçbir kısıtlama ve kayıt koymaksızın... kabul ettiğimi beyan ederim’ yazdığı için o belgeyi imzalamamayı ve kuruluştan ayrılmayı düşündüğümü eklemek istiyorum.
Devletten, telif konusunda, zaten kısıtlı olan haklarımızın daraltılmasını değil, daha da genişletilmesini istemenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu istek, bir yazar olarak sizin haklarınızı da içeriyor.”

Haberin Devamı

YALÇIN TURA’nın mektubuna katılmamak elbette mümkün değil.
Sanatçının, yazarın, bestecinin yapıtlarının layık olmadıkları bir haksızlıkla karşı karşıya olduklarını, ilgili herkes biliyor.
Benim bu telif hakları meselesinde bir başka aksaklığa değinmem gerekiyor. Mirasçılar, bu eserler için bir meslek kuruluşuna başvursalar, bu meslek kuruluşlarının oluşturacağı bilirkişi kurulu tarafından, eserlere yönelik bir fiyat tespiti-tayini yapılması daha doğru olacaktır kanaatindeyim.
Çünkü hukuki savaş, yaşayan hak sahipleri tarafından daha çok bir mali isteğe dönüşüyor, yayıncılar da bunu kaldıramıyor.
Bir başka duruma gelince.
Mirasçı aranıyor, bulunamıyor. O zaman da eserin yayını ne yazık ki mümkün olmuyor.
Yayımlandıktan sonra, bir dava açılıyor, istenen parayı kitabı hazırlayanın, yayıncının ödemesi imkânsız.
Burada bir tespit durumu ortaya konulmalı diyorum. Çünkü açılan davada istenen para, kitabın toplam telifinden daha fazla olabiliyor.
İşte bu tür davalar da kitabı hazırlayanın (örneğin bir antolojinin veya bir edebiyat tarihinin) o adı alamamasına neden oluyor.

Haberin Devamı

TELİF hakkı ve mirasçılar meselesi gerçekten çözülmesi gereken bir yumak.

Yazarın Tüm Yazıları