Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Erdoğan'dan Gül'e soru: Bu ne biçim iş?

BAKANLAR Kurulu'nun, 8 Aralık'taki toplantısını açan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sinirli bir hal içinde olduğu gözleniyordu.

Kabine üyelerinin bu sinirliliğin nedenini anlamaları çok sürmedi.

Erdoğan, önündeki dosyadan çıkardığı káğıtları okumaya başladı.

Okudukça sinirliliği daha da arttı.

En çok da, ‘‘Türban şeriatçılığın bayraktarlığıdır’’, ‘‘Türban köktendinciliktir’’ ibarelerini hazmedemediğini ortaya koyuyordu.

Dayanamayıp okumaya ara verdi ve ‘‘Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde hükümet adına böyle savunma mı yapıyoruz? Bu ne biçim iş, böyle şey olur mu? Bu görüş hükümetimizin mi? Hükümet adına yapılan savunma bu mu?’’ sorularını art arda sıraladı.

Muhatabı yanında oturan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'dü.

Mesajı, ‘‘Bakanlığında böyle şeyler oluyor haberin var mı, bunlar bilgin dahilinde mi oluyor’’ şeklinde de anlaşılabilecek türdendi.

GÜL'ÜN HABERİ YOK

Gül
ise tam bir şaşkınlık ve gerginlik içine düşmüş görünüyordu.

Nedeni de, ‘‘Böyle bir yazıdan haberim yok’’ dediğinde ortaya çıkıyordu.

‘‘Gül'e neden önceden haber vermedi’’ sorusu bir kenara Erdoğan, kabineye, ‘‘Bir şey atlarsanız, benim haberim olur’’ mesajını da vermiş oluyordu.

Sinirlilik hali kendisine geçmiş olan Gül, soluğu Dışişleri'ndeki makamında aldığında nezaketini yine de korumayı başarıyordu.

Strasbourg'daki Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliği'nin yaptığı savunmadan bakanlığın da bilgi sahibi olmadığını öğrendiğinde biraz rahatladı.

Üstelik; savunmada kullanılan üslup tamamen siyasiydi ve bakanlığın aynı tür duruşmalarda bugüne kadar kullandığı, ‘‘Bu uygulamalar Anayasa Mahkemesi'nin kararları ve YÖK genelgesi nedeniyle yapılmaktadır’’ şeklinde özetlenebilecek geleneksel gerekçesinden tamamen farklıydı.

Daimi Temsilci Büyükelçi Numan Hazar'dan hemen savunma istendi.

Ertesi gün gelen yanıt, ‘‘Nasıl böyle bir hata yaptık’’ değil, ‘‘Evet bu savunma yapıldı. Bilgileriniz için savunmayı da gönderiyoruz’’ şeklindeydi.

AİHM TARİHİNDE İLK

Yanıta göre, AKP hükümetinden hemen önce, 2002 Kasımı'nda türban taktığı için üniversiteye alınmayan Leyla Şahin'in avukatı AİHM'ye ek görüş veriyor.

AİHM Türkiye'ye de yanıt hakkı tanıyınca, kendiliğinden harekete geçen elçilik ve avukat 7 Kasım 2002'de söz konusu savunmayı yapıyor.

Bakanlığa savunma konusunda sonradan da bilgi verilmiyor.

Gelişmelerin AKP iktidarından önce yaşandığı ortaya çıkıyor olsa da tablo, Dışişleri içinde ‘‘oldukça tatsız bir gelişme’’ diye kabul görüyor.

Çare, ‘‘azarlama’’ içerikli 10 Aralık tarihli sert bir yazıyla Hazar'ın uyarılması ve ‘‘Ek görüşü geri çekin’’ talimatıyla bulunuyor.

Talimat aynı gün yerine getiriliyor ve böylece Türkiye, AİHM tarihine ‘‘Eski görüşümü sil’’ diye geçen ilk ülke oluyor.

Bunun da ötesinde geride, AİHM nezdinde güven kaybına uğramış, ne dediğini bilmez bir Türkiye kalıyor.

Bu nedenle Dışişleri işin peşini bırakma kararında değil.

Sorumluluk, Büyükelçi Hazar'la birinci müsteşar ve avukatta görülüyor.

Hazar, UNESCO'ya atanmış durumda; ancak henüz yeni görev yerine gitmedi.

Siyasi müsteşar da halen Strasbourg'da görevinin başında.

Her ikisinin merkeze çekilmesi sürpriz olmayacak gibi.

Avukat ise görev süresi dolduğundan çoktan Türkiye'ye dönmüş bile.
Yazarın Tüm Yazıları