Önce kadınlar ve çocuklar...

SAVAŞ, doğal afet, terör... Bunların en çok mağdur ettiği, önce kadınlar ve çocuklardır.

Haberin Devamı

En hüzünlü onlardır. Geride onlar kalır!
Ölenlerin anası, eşi, kız kardeşi, çocuğu.
Heinrich Böll’ün savaş sonrasını anlatan kitabının adı Babasız Evler’di.
Orhan Karaveli’nin kitabının adı da; Berlin’in Yalnız Kadınları(*).
Karaveli, kitabında yalnızca savaş sonrası Berlin’inde kadınların durumunu, dünyasını, yıkılmışlığını, tesellisizliğini anlatmıyor. Okuru önceden bilgilendiriyor, Hitler’in başa geçişini, fotoğraflarla, belgelerle bize aktarıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda Ankara-Berlin ilişkileri nasıldı? Bizim temsilcimiz Hüsrev Gerede, orada neler laptı?
İsmet İnönü, Türkiye’yi savaşa sokmadan o günleri nasıl yönetti?
Bu soruların yanıtını, kitapta bulacaksınız, böylece Almanya’nın siyasal tarihini de kısaca ama önemli satır başlarıyla okumuş olacaksınız.
* * *
ORHAN KARAVELİ, bir gazetecinin savaş sonrası Berlin’inde yaşadıklarını anlatırken, özellikle kadınların yalnızlığını, umarsızlığını, umutsuzluğunu çok başarılı biçimde veriyor.
Savaş sonrası insanların kırılganlıklarla dolu psikolojilerini, tanıştığı, dostluk kurduğu kadınlar aracılığıyla yazıyor. Aslında kadınlar açısından bunu yazarken, bir kentin toplumsal yaşamını, dirilişini de öğrenmiş oluyoruz.
Abdi İpekçi, üç günlük Berlin gezisinden sonra Orhan Karaveli’den aldığı mektubu yayımlıyor:
“Benim âşık olduğum Berlin’e uğradığına sevindim. Ben bu şehirde kalbimin kocaman bir kısmını bıraktım; havasına, insanlarına, yıkık binalarına, her şeyine... Öylesine acı tatlı günler geçirdim ki Berlin’de manevi bir gelişme sağlamışsam bu şehre borçluyum...”
Yazarın Sunuş’undaki bazı satırlar, Berlin’de yalnız kadınlardan gördüğü ilgiyi fazlasıyla açıklıyor.
25 yaşında yakışıklı, dil bilen, okumuş yazmış bir gazetecinin, yalnız kadınların tercih ettiği bir arkadaş olduğunu hemen fark edeceksiniz.
Berlin’in Yalnız Kadınlar’ı iki bölümden oluşuyor:
I. Hitler ve Savaş,
II. “Blumen für die Damen”. (Kadınlar İçin Çiçek, 1950’li yıllarda çok sevilen bir şarkı).
1955’te bir bayram günü Türk mezarlığında geçirdiği günden söz ediyor.
Yazarın aldığı bir öneri de; Berlin’de bir Türk lokantası açmasıymış.
* * *
BERLİN’in Yalnız Kadınları’nın son paragrafıyla yazımı bitireceğim:
“Ne kadar iyi kalpli, sevecen ve incinmiş ruhları gene de ne kadar tertemiz kalmış insanlardı onlar.
Karlı ve soğuk Berlin akşamlarında evlerine dönerken bir dostça öpücükle vedalaşırlar ve hiç olmazsa metro istasyonuna kadar onlarla birlikte gitmeme izin vermezlerdi. Korkarım, biraz da işime gelirdi bu, bir iyi geceler öpücüğü ve varsa arabaları, yoksa metroyla evlerine ve belki eşlerinin veya çocuklarının yanına dönmeleri! Ben ‘Berlin’in yalnız kadınları’nı 50’li yıllarda oldukları gibi sevdim, saydım. Bugün de saygıyla ve sevgiyle anıyorum onları.
Rahmetli okul ve askerlik arkadaşım, meslektaşım Abdi İpekçi’ye bunca yıl önce gönderdiğim mektupta da belirttiğim gibi ‘Ben bu şehirde kalbimin kocaman bir kısmını bırakmıştım...’
Kalbimin kocaman bir kısmı bugün de Berlin’de ama o Berlin şimdi nerede?”

Haberin Devamı

(*) Berlin’in Yalnız Kadınları,
Orhan Karaveli, Doğan Kitap.

Yazarın Tüm Yazıları