Acıların coğrafyasında yaşamak

YURTDIŞINDA iken, fuarda okuduğum sayfaların içine kan damladı.

Haberin Devamı

24 şehit haberi hepimizi, ölümün dehlizine soktu. Karanlık, umarsız, tesellisiz.
Genç çocukların, yarına umutla bakanların, yaşamı yeniden kurmak için gün sayanların ölümü, çok daha hüzünlü, çok daha onulmaz acı yaratıyor insanda.
Anna Seghers’in o ünlü kitabının adı, bir kez daha belleğime oturdu. Ölüler Genç Kalır, diye yazmıştı. Gerçekten de o fotoğraflar, televizyon görüntüleri taşlaşıp bir heykel gibi beynimize bir daha çıkmamak üzere yerleşiyor. Ölenler ebedi uykusundayken, ardında kalanlar uykuyu kendilerine haram ediyorlar.
Şehit cenaze törenleri, sanki hayatımızın gündelik bir olgusu gibi, sonlanacağını yürekten dileyip, bir yandan da çaresini bilememek, insanı daha çok kahrediyor.
Şehit haberlerinin olmadığı, şehit görüntülerinin ekrana yansımadığı günlerin geleceği umudu da olmasa, yaşamak gerçekten bir azaba dönüşecek.
* * *
ACILARIN coğrafyasında yaşıyoruz. Yurttaşlığımızın her gün sınandığı bir coğrafya bu.
Bireyselliğin her an toplumsala dönüşmek zorunda kaldığı bir ülke. Şehit haberlerinin ardından Van’daki deprem, günlük yaşamımızı yeniden kararttı. Şehitlere üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor, ama deprem herkesin yardım etmek zorunda olduğu bir facia.
Eğer bu coğrafyada yaşıyorsak, acı ortaklığı hiç ihmal edemeyeceğimiz, ettiğimizde kendimizden utanmamız gereken bir duygudur.
Depremde yıkılan evlerin birçoğu 1999 depreminden sonra yapılmış. Yani büyük felaketin ardından! Burası artık, yaşanan yanlışlardan doğu ders almayanlar ülkesine dönmüş. Kocaman binalar, resmi yapılar iskambilden şatolar gibi yıkılmış. Bunun denetçisi, yapma diyeni yok mu?
Yurtdışındaki ülkelerde en küçük tadilat için bile izin alınırken, bizde istediği gibi bina yapma özgürlüğü, insanı çıldırtıyor. Bu yapıların müteahhidi, denetçisi ölüme sebebiyetten yargılanmalı.
* * *
DEPREM gibi bir felaketten sonra bile, birbirimize en fazla destek olmamız gereken zamanda bile, etnik yorumlar yapılmasına ben şaşırmıyorum, çünkü burada bile böyle bir bölünme, bazı sorunların akıl ve mantık sınırını aştığını gösteriyor.
Allah akıl versin! Bence  yapılacak en iyi ve en güncel dua. Belki bazılarına verdiğini geri almış.
Kurumlar, ayrı ayrı iş sektörlerinin; Van’a kendi olanaklarıyla ya da Kızılay aracılığıyla para yardımı dışında, kendi mallarını oraya göndermeli.
Acılar paylaşıldıkça azalır, insani dayanışma bugünlerde, insan kimliğini oluşturur.
Ölenlere rahmet, yaralılara şifa, ölenlerin yakınlarına sabır diliyorum.
* * *
ACIMI / acımızı, Gülten Akın’ın Ağıt’ı en iyi, en derinden anlatıyor:

Haberin Devamı

Sular da yanar
Yaktın Van gölünü, Çıldırı
Artos dağını yıktın, Averof’u yıktın
Sel bastı evlerimizi bahçelerimizi
Kırmızı fistanlarımız karardı

Haberin Devamı

Van yolu yandı, kıyıdaki çalı yandı
Atalan yitti, Edremit battı yastan
Uçup gitti, can kalmadı martı koyağında
Dağılıp pul pul döküldü
Süphan dağının bulutu
Kara kuşlar kara gagalarıyla
Camlarımız paramparça

Semo kardaşın binip gitti atına
Süsen vaktı değil nergis vaktı değil
Bir top karanfil götürdü
Gömütünü bulup dönse

Yazarın Tüm Yazıları