Kültür turizmi Berlin’i yaşatıyor

BERLİN’deki Bergama Müzesi’nde Bergama sergisini gezdik.

Acaba sergi demek doğru mu?
Berlin’e her yıl on iki milyon turist geliyormuş, bana iletilen bilgiye göre on milyonu mutlaka bu müzeyi geziyormuş. Turisti çekmek için demek ki, güneş, kum, deniz gerekli değil.
Kapıdaki kuyruğu gördüğümde, verilen bilginin doğruluğuna inanıyorum.
Epeyce merdivenden yukarı çıkıyorsunuz, basamak basamak aşağıya inerken Bergama’yı seyrediyorsunuz, güzel bir ışıklandırma, işittiğiniz müzik size o çağı yaşatıyor.
Sabah, gün doğarken nasıldı? Peki ya gün batarken?
Günün değişik saatlerini size yaşatabilen bir düzenlemeyle sergileniyor.
Çekimde görüyorsunuz, birçok insan dolaşıyor, hepsi canlı o günün kıyafetleriyle.
Kusursuz bir atmosfer sunma başarısı.
Gezerken gördüklerinizle dönemin tarihini, yaşayışını eksiksiz öğreniyorsunuz.
Hiç kuşkusuz kitabını, kataloğunu da alabilirsiniz.
Hediyelik eşya bölümüne elbette uğradım. Basit ama işlevsel birçok armağan var.
Otuz santimetrelik bir cetvel üzerinde Romalı yöneticilerin adları ve o dönemin ölçüleri var, çocuklar bu cetveli kullandığında epeyce bilgi sahibi olacaklar. En azından gördükleri konusunda soru yöneltecek kadar.
Bu sergi/gösteri için özel bir bölüm yapmışlar, asansör yok, merdivenleri kullanmak zorundasınız.
Görsellikle bilginin buluştuğu güzel bir sunum.
* * *
SONRA Dusman’ın plak/CD bölümüne uğradım.
Lizst yılı nedeniyle büyük bir masa üstüne, bütün dünyadaki Lizst icraları konulmuş.
Seçme zenginliği, bir müziksever için ne kadar önemlidir.
Bir akrilik camekânın içinde, ünlü kemancı Anne-Sophie Mutter’in bütün CD’leri sergileniyor. Büyük bir fotoğrafı var.
Artık, onun CD’lerinin kapaklarında üç harf yer alıyor: ASM yani Anne-Sophie Mutter’in baş harfleri.
Birden, bir hayale kapıldım. Yıldönümlerinde bizde de neden böyle bir sunum yapılmaz.
İlk itirazınız şöyle olacak.
O kadar büyük müzik mağazamız mı var? Ve beni çıldırtan bir açıklama: Kaç kişi gelir, bunu seyreder, CD alır.
Bu kendi kendimizi köreltmenin trajik görüşüdür. Arz olmazsa talep olmaz.
Böyle bir camekânın içinde kimleri düşündüm?
İdil Biret, Güher-Süher Pekinel, Fazıl Say, Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Ayla Erduran, Suna Kan...
Bütün dünyada long play’ler de yeniden yayınlanıyor, epey çeşide rastladım.
Bir müzik dergisi okumasanız bile, mağazadaki düzen, standlara konulan açıklayıcı başlıklar sizi seçim konusunda yönlendiriyor, eskiyle yeniyi ayırt edebilmenizi sağlıyor.
Kataloglar da yardımcı oluyor.
Müzik mağazasında küçük bir sahne var. Bu sahnede bir piyano yer alıyor ve önünde beş-on sandalye.
Bir müzikçi geldiğinde, yeni CD’sinin veya bestesinin tanıtımını eleştirmenlere böyle yapıyor.
Hoş bir sunum.
Fazıl Say da burada çalmış, burada eleştirmenlerce alkışlanmış.
* * *
SÖZGELİMİ Andante dergisi her yıl, yılın müzikçilerini, oylarla seçiyor.
Burada seçilenlerin CD’leri bir müzik mağazasında sergilenemez mi?
Hatta sadece ödül gecesinde değil başka bir gece düzenlenemez mi?
Sunum çağında seyirciye, ziyaretçiye, dinleyiciye, okura nasıl olursa olsun, hangi aracılarla yapılırsa yapılsın ulaşmalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları