TÜBA’ya getirilen model dünyadaki konsensüse ters

BİLİM, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye Bilimler Akademisi’nin yapısının değiştirilmesiyle ilgili eleştirileri “acele yapılmış tartışmalar” olarak nitelendiriyor.

Ergün’ün dün yaptığı açıklamaya bakılırsa hükümet TÜBA’yı, “ünlü bilim adamlarının sadece  bireysel çalışma yaptıkları bir yer olmaktan  daha organize çalışmalar yaptıkları bir yer olmaya doğru yöneltmek” istiyor. Bakan, TÜBİTAK’ta teknolojik araştırmalara ağırlık verilirken TÜBA’nın temel bilimlerdeki araştırmaların aktif unsuru yapılacağını,
bu çerçevede enstitüler kurulacağını belirtiyor, ayrıca yapılacak atamalarda da “ideolojik
değil  bilimsel ölçülere göre hareket
edileceğini” söylüyor.
ÜYELERİ BİLİM ADAMLARI SEÇER
Hükümet, temel bilimleri desteklemek, bunun için enstitüler kurmak gibi bir politikaya pekâlâ yönelebilir. Ayrıca hükümet, TÜBA’nın performansından, çalışma tarzından hoşnutsuz da olabilir. Ancak bütün bu mülahazalar meselenin özünü değiştirmiyor.
Meselenin temelinde basit bir soru yatıyor: Bir bilimler akademisine üye seçilirken evrensel ölçülere göre bu seçimi yapma yetkisi kime aittir? Bilim adamlarına mı, yoksa siyasal iktidara mı?
Bu soruya kesinlik içinde verilecek yanıt, yetkinin bilim adamlarında olduğudur.
Gerçekten de dünyanın önde gelen akademilerinin statüleri incelendiğinde, bu kuruluşların özerkliğinin korunması açısından hepsinde üye seçiminin mutlak bir şekilde yine bilim adamlarının tasarrufuna bırakıldığını görüyoruz. Bu temel ilke, İran Bilimler Akademisi’nde de geçerli.
Bilim akademilerinin statüleriyle ilgili dünyada üzerinde konsensüs olan ana ölçütleri şöyle özetleyebilmek mümkün: A) Yeni üyelerin liyakat esası üzerinden asli üyeler tarafından seçilmesi, B) Üye sayısının sınırlı tutulması, C) Bu kuruluşların aşağıdan yukarı doğru demokratik bir şekilde yöneltilmesi ve D) Siyasal iktidar, iş dünyası ve meslek derneklerinden bağımsız olmaları...
Akademiler arasında kaynakları açısından tümüyle bağımsız olanlar da var ama
hükümetlerden para alan akademilerde de olmazsa olmaz kural, bu durumun kurumun bağımsızlığını hiçbir şekilde zedelemeyeceğine sıkı sıkıya riayet edilmesi.
Bir akademinin üyelerini hükümetin ataması özellikle Batı dünyasında tasavvur edilebilecek bir şey değil. Bu ölçütün zorlandığı bir gelişme 2007 yılında Putin Rusyası’nda yaşanmış. Hükümetin Rusya Bilimler Akademisi’nin üzerinde yetki kullanacak bir konsey kurmak için yaptığı girişim akademinin kuvvetli direnci ile püskürtülmüş.
DIŞ DÜNYADA TEPKİLER BAŞLADI
Peki TÜBA kusursuz bir kuruluş mu?
Hataları olmadı mı? Sabancı Üniversitesi’nin eski Rektörü Prof. Tosun Terzioğlu “TÜBA’nın eleştirilecek kararları, uygulamaları olabilir, olmuştur da... Örneğin Prof. Şerif Mardin’in üyeliğinin reddedilmesi bence yanlış olmuştur. Pekâlâ bu mahzurları,
sorunları giderecek çözümler
getirilebilirdi. Ama bunların çözümü, bu kararnameyle getirilen yöntem değildir.
Esas ilke, üyeleri yine bilim adamlarının seçmesidir” diye konuşuyor.
Terzioğlu, ayrıca mevcut hükümet döneminde bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklarda büyük artışlar sağlandığını, örneğin TÜBİTAK’ın bütçesinin 8 kat arttırıldığına dikkat çektikten sonra “Bu durumun uluslararası bilim çevrelerinde yarattığı olumlu hava getirilen düzenlemeyle tersine dönebilir” endişesini belirtiyor. 
Nitekim, daha şimdiden Science ve Nature gibi uluslararası bilim çevrelerine seslenen ciddi yayın organlarında hükümetin TÜBA’yı hedef alan tasarrufuyla ilgili eleştirel haberler yayımlanmaya başlamış bulunuyor.
Ancak en önemli gelişme, merkezi New York’ta bulunan Akademiler ve Bilimsel Topluluklar Uluslararası İnsan Hakları Birliği’nin yürütme kurulunun 11 üyesinin önceki gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup göndererek bu gelişmeden “derin bir rahatsızlık duyduğunu” aktarmış olması.
Sekreteryasını ABD Bilimler Akademisi’nin yaptığı ve misyonunda bilim akademilerinin bağımsızlığını korumak da olan bu birliğin mektubunda özetle “Meşru ve saygın her akademi  kendi kendisini yönetir. Üyelerini bilimsel başarılarını esas alarak kendisi seçer. Bu kurumlar siyasi görüş ve etkilerin dışındadır” deniliyor.
Bu mektup, dış dünyada önümüzdeki dönemde büyüyeceği anlaşılan tepkilerin habercisi gibi. Hükümetin TÜBA adımının saygın uluslararası bilim çevrelerinin Türkiye’ye bakışı üzerinde olumsuz bir etki yapması kaçınılmaz gözüküyor.
Yazarın Tüm Yazıları