Çin ala Turka

ÇİN hakkında, Çin’e gitmeden önce çok şey duymuş ve okumuştum. Çin’i ilk defa gördüm ama daha önceki haliyle kıyaslama yapmaya yetecek kadar, istatistiklere dayanan bilgim vardı.

Zaten turistleri gezdiren rehberler de, söze 5000 yıl öncesinden başlasalar da, özellikle son 30 yıl içinde ülkelerinin kalkınma yolunda kat etiği mesafeyi övünerek anlatıyorlar. Dünyada mevcut 200’e yakın ülke, birincisi “gelişmişler ligi”, ikincisi “az gelişmişler ligi”, üçüncüsü de “gelişmemişler ligi” adlı üç kümede toplanabilir.
Bu kümelere giren ülkelerin son 250 yıl içinde karşılaştırmalı bir “gelişmişlik çizelgesi” hazırlansa görülecektir ki; lig atlayan çok az ülke vardır. Daha sağlıklı istatistiklere dayanmak istenirse, 100 yıl, 50 yıl ve 1 yıl önceki diye üç liste hazırlanabilir. Görülecektir ki; sadece Pasifik Okyanusu bölgesinde yer alan Japonya, Kore, Çin ve saz arkadaşları lig değiştirmiştir. Lig atlayan bu ülkelerin hepsinin izledikleri iktisadi politikanın “ortak” paydası “düşük değerli ulusal para ile ihracata ağırlık” vermek olmuştur. Bu politikayı izlemeyenler kumda oynamıştır.
ÇİN’İN KALKINMASI NE ZAMAN DURACAK
Gelişmiş ülkeler ligine terfi eden ilk Pasifik ülkesi, Japonya’dır. Japonya’da milli gelir artış hızı son 10 yıldır adeta durmuştur. Çin ise, gelişme yolunda dörtnala ilerlemektedir. Kimse yanlış bir düşünceye kapılmasın. Çin’in gelişmesi sadece “milli gelir” artışı değildir. Zaten toprakların altından petrol fışkırmadıkça, hiçbir ülke topyekûn gelişmeden ciddi şekilde milli gelirini arttıramaz. Üstelik petrol zengini ülkelerin sadece milli gelir artışıyla yetinmediklerini, ellerine geçen imkânla toplumsal kalkınmaya da önem verdiklerine tanık oluyoruz. Çin’i gezerken benim aklıma takılan soru “Çin’de duraklama ne zaman başlayacak?” oldu. Çünkü hiçbir büyüme bu şekilde devam edemez. Ne doğal, ne beşeri kaynaklar buna izin verir. Üstelik her büyüme modelinin itici dinamikleri, azalan verim kanununa göre bir kerteye eriştikten sonra çaptan düşer, verimsizleşir, hatta ters çalışabilir. Mutlaka “değişim” gerekir.
KURTULUŞ SAVAŞI RUHU, TOPLUMUN KENDİNİ AŞMASINA HİZMET EDER
Birçok defa yabancı uluslar tarafından yönetilen Çin, en son Japonya’nın sömürgesiymiş. II. Dünya Savaşı’nda Japonya, Amerika’ya yenilince, Çinliler de bu işgalcilerden kurtulmuş. 1940-50 yılları modasına uyarak komünist olmuşlar. Komünizmin Rusya’da çöktüğünü görünce, onlar da hidayete erip, “kapitalist” olmuşlar. Ancak daha uzun yıllar “kurtuluş savaşı” ruhunu muhafaza etmişler. Tencerede pişirip, kapağında yemişler, milli gelirlerinin % 40’ını tasarruf edip, yatırıma dönüştürmüşler. Ancak şimdilerde orada da bir “tüketim furyası” başlamış. İç pazarı otomobil ve inşaat sektörleri çeker hale gelmiş. Ahali “emlak zengini” olmanın peşine düşmüş. A. Şahenk’in dediği gibi zengin olmak istiyorsan “arsayı ve borsayı” bileceksin.
ŞİKE BOŞANMA
Şangay’daki güzel rehberimize, babası 10 yıl önce, 25 bin dolara bir stüdyo apartman dairesi almış. Şimdi 125 bin dolar ediyormuş. Kızımız bir avukatla evlenmiş. Bir çocukları olmuş. Kocası da iki daire edinmiş.  Etti, üç.  Şimdi dördüncüyü almayı planlıyorlarmış ama mevzuat izin vermiyormuş. Çareyi yalancıktan boşanıp, bizim hanım kızın üstüne bir daire almakta bulmuşlar. Aman dikkat et, erkek kısmın ipini çözmeye gelmez. Giderse, dönmeyebilir dedim.
Son Söz: Hilede sınır yoktur, hüllede çare tükenmez.
Yazarın Tüm Yazıları